Kayıtlar

Ekmek etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Aç Olan Âlemde Ekmek Yok Sanır

Aç Olan Âlemde Ekmek Yok Sanır Tok insan açın halinden anlamaz Tok olan cümle âlemi tok sanır. Açlık çeken kimseler söz dinlemez, Aç olan cihanda ekmek yok sanır. Başı dertte olanın yüzü gülmez, Yalan söz söyleyenden hayır gelmez. Çocuklar sözde yokluk nedir bilmez, Dünya içinde her şeyi çok sanır. İnsan özünü sevgi ile tartar, Güneş şafakla karanlığı yırtar. İnsanların dünyada derdi artar, Yüreklerine saplanan ok sanır. Üzüntü ile yüreği süzülür, Lokma gelir boğazına dizilir. Derdi çok olan altında ezilir, Dünyayı sırtında olan yük sanır. Yusuf çile ile yıpranır beden, Yaptığını bulur kötülük eden. Hayatta yorulup geriye giden, Her gördüğü sırta bakıp dik sanır. Yusuf Tuna

Bayat Ekmek (Okuyunca Gözleriniz Dolacak)

Resim
Bayat Ekmek (Okuyunca Gözleriniz Dolacak) Komşumuz Hanife teyze var. 8 aydır konuya komşuya: “— Bayat ekmeğiniz var mı? Varsa verin kuşlar cama geliyor ıslayıp veriyorum!” diyordu. Çok da zayıflamıştı. Kiracıydı. “— Rutubetini, çok ucuza oturuyorum diye çekiyorum!” diyordu. Eşinden dul maaşı alıyordu. Gülen, şaka yapan Hanife teyze gitmiş, yerine suskun düşünceli Hanife teyze gelmişti. Annem dolma yapmıştı. Bir tabak dolma uzatarak; “ — Hadi götür Hanife teyzene de sıcak sıcak yesin” dedi. Hanife teyzenin zilini çaldım.75 yaşındaydı. Yavaş yavaş gelerek; “ — Kim o?” dedi. “ — Ben Zeynep Hanife teyze” dedim. “ — Tamam, açıyorum kızım” dedi. “ — Annem dolma yolladı” dedim. Elimden aldı, yüzüme baktı, yutkundu. “ — Allah razı olsun. Ben de yemek yiyecektim. Şimdi yerim” dedi. “ — Hanife teyze annem tabağı istedi” Hanife teyze kapıyı kapatmayı bıraktı mutfağa yöneldi. İçeriye baktım. Oturma odası karanlıktı. Işığı yaktım. Masanın üstünde bir bardak s

İki Ekmek Eksik

İki Ekmek Eksik Bir gün iki kişi, Râbia-tül Adeviyye'yi ziyârete geldiler. İkisi de açtı. "Yemeği helâldir" diye içlerinden yemek yemek geçti. O anda kapıya biri gelerek, Allah rızâsı için bir şeyler istedi. Râbia hazretleri evdeki iki ekmeğini buna verdi. Gelen sevinerek gitti. Bir saat kadar sonra bir kişi kucağında bir yığın ekmekle geldi. Râbia hazretleri ekmekleri saydı. On sekiz ekmek vardı. Dedi ki: -Ekmekler yirmi olsa gerektir. Ekmeği getiren, ikisini saklamıştı. Çıkarıp iki ekmeği de verdi. Oradakiler hayretle sordular. -Bu ne sırdır? Biz senin ekmeğini yemeye gelmiştik. Önümüze koyacağın ekmekleri kapıya gelene verdin. Ardından ekmek geldi. Eksik olduğunu söyledin. Cevâbında şöyle buyurdu: -Siz ikiniz gelince karnınızın aç olduğunu anladım. Önünüze koyacağım o iki ekmeği kapıya gelene verdim. Allahü teâlâdan bu ekmeklerin misâfirlerin karnını doyuramayacağını, bunun için bir yerine on vermesini istedim. Çünkü Allahü teâlâ Kur'ân-ı

Otuz Yıllık Ekmek

Otuz Yıllık Ekmek Ebu Said Ebu'l Hayr Kuddise Sirrûh Hazretleri, daha henüz küçükken babası onu almış Cuma namazına götürmekte idi. Yolda zamanın mânevi reisi Şeyh Ebu'l Kasım Hazretlerine rastladılar. Ebu'l Kasım Hazretleri, Ebu'l Hayr'in babasına': — Bu çocuk kimindir? Diye sordu. O da: — Bizdendir ya Şeyh! dedi. Şeyh Ebu'l Kasım Hazretleri onların yüzüne bakarak gözleri yaşardı. Sonra da Ebu'l Hayr'in babasına: — Ya Ebu'l Hayr, bizim dünyadan gitme zamanımız gelmiştir, fakat makamı boş görerek üzülmüştüm. Fakat şimdi senin çocuktan öyle anlıyorum ki müslümanlar istifade edecek derecede mânevi kabiliyet var. Cuma namazından sonra bu çocuğu bizim eve getir, dedi. Namazdan sonra Ebu Said Ebu'l Hayr'in babası çocuğunu alarak Şeyh Kasım'ın evine getirdi. Şeyhin dergahına girdiler... Dergâhta kışlık yiyeceklerin konduğu (masandıra yüksekçe bir yer) vardı. Şeyh oraya bir ekmek koymuştu. Çocuğun babasına: — Oğ

Yoksula Ekmek Veren Eli Kıran Babanın Akıbeti!

Yoksula Ekmek Veren Eli Kıran Babanın Akıbeti! Bağdat’ı kıtlık kasıp kavuruyordu. En çok etkilenenler de hamallardı. Günlerdir eli ekmek görmeyen bir hamal, halini arz ettiği bir evden verilen ekmeği alınca sevinçle evine doğru hızlandığı sırada karşıdan gelen öfkeli bir adamın ‘Bu ekmekleri hangi evden adın?’ sorusuna muhatap olunca, geriye dönüp parmağıyla ekmek aldığı evi işaretledi. Bunun üzerine hızla yürüyen adam, öfkeyle geldiği evinde, ‘Ekmeği kim verdi hamala?’ diye bağırdı. Hanım korkudan kızını gösterdi. Güya acıyacağı kızına tepki göstermeyeceğini düşünüyordu. Ancak elindeki sopayla kızının ekmek veren eline öyle bir darbe indirdi ki cimri baba, bilek kemiğinin çat diye kırılmasına bile aldırmayarak söylendi: “Ben her isteyene ekmek verseydim bu evde ekmek kalır mıydı şimdiye kadar?” Hâlbuki Rabbimiz, “Verdiğim nimete şükrederseniz nimeti çoğaltırım, etmezseniz elinizden alır, şükür edene veririm. Size de azabım şiddetli olur!” buyuruyordu. Nitekim bu şükürsüzl