Yoksula Ekmek Veren Eli Kıran Babanın Akıbeti!
Yoksula Ekmek Veren Eli
Kıran Babanın Akıbeti!
Bağdat’ı kıtlık kasıp
kavuruyordu. En çok etkilenenler de hamallardı. Günlerdir eli ekmek görmeyen
bir hamal, halini arz ettiği bir evden verilen ekmeği alınca sevinçle evine
doğru hızlandığı sırada karşıdan gelen öfkeli bir adamın ‘Bu ekmekleri hangi
evden adın?’ sorusuna muhatap olunca, geriye dönüp parmağıyla ekmek aldığı evi
işaretledi.
Bunun üzerine hızla
yürüyen adam, öfkeyle geldiği evinde, ‘Ekmeği kim verdi hamala?’ diye bağırdı. Hanım
korkudan kızını gösterdi. Güya acıyacağı kızına tepki göstermeyeceğini
düşünüyordu. Ancak elindeki sopayla kızının ekmek veren eline öyle bir darbe
indirdi ki cimri baba, bilek kemiğinin çat diye kırılmasına bile aldırmayarak
söylendi: “Ben her isteyene ekmek verseydim bu evde ekmek kalır mıydı şimdiye
kadar?”
Hâlbuki Rabbimiz, “Verdiğim
nimete şükrederseniz nimeti çoğaltırım, etmezseniz elinizden alır, şükür edene
veririm. Size de azabım şiddetli olur!” buyuruyordu. Nitekim bu şükürsüzlüğün
sonu da öyle olacaktı. Kısa zamanda şükürsüz adamın işleri bozuldu. Çarşının en
işlek yerindeki dükkânını satması dahi kurtarmadı cimri adamı. Bir ara o hale geldi
ki, evine ekmek bile alamaz duruma düştü. Nitekim bir akşam eve gelmiş, kızcağıza
da acı haberi vermişti: “Bugün ekmek alacak kadar da para kazanamadım. Çarşıya
in, tanıdığımız birinden ekmek parası iste!”
Kızcağız çarşıya inmiş, sattıkları
dükkânın karşısında bir köşeye utana sıkıla büzülerek para isteyeceği bir
tanıdık beklemeye başlamıştı. Bu sırada karşıdaki dükkândan kendini seyreden
bir genç yaklaştı. “Sen masum birine benziyorsun, ne bekliyorsun burada?” diye
ısrarla sordu. O da mecburen anlattı durumu.
-’Hiç paramız kalmadı, bir
tanıdıktan ekmek parası istemek için bekliyorum burada!’ deyince elini cebine
sokan genç hatırı sayılır miktarda bir parayı uzattı. Ancak, kızcağız elinin
birini arkasına saklayarak tek elle parayı almak isteyince gencin dikkatini
çekti. “Elini neden saklıyorsun, bir yara bere varsa tedavi ettireyim, saklama.
Allah bana imkân ihsan etti, şükrünü yapmalı, iyilik etmeliyim. Yoksa verdiği
nimetini alır elimden.” diye ısrar edince kızcağız durumunu açıklamaya mecbur
kaldı: - Ben, dedi, bir yoksula ekmek vermiştim, yolda rastladığı babam sormuş,
yoksul da ekmek aldığı evimizi gösterip bizi haber vermiş. Babam eve gelince
elindeki sopayı ekmek veren elime öylesine bir indirdi ki, elim çarpık kaldı, kimseye
göstermekten utanır oldum. Onun için saklıyorum elimi!
Bu açıklamayı dinleyen genç
bağırmaya başladı:
-”Komşular! Çabuk buraya gelin,
ben hayalimdeki altın kalpli kızı buldum, işte karşımda, siz de şahit olun...”
diyerek toplananlara başladı gerçeği anlatmaya:
- Ekmeği isteyen yoksul genç
bendim. Demek ki elinin çarpık kalmasına ben sebep olmuşum. Hem sebep olayım, hem
de seni bu halle baş başa bırakayım, buna Allah razı olmaz. Seni görünce
içimden bir sevgi selinin koptuğunu hissettim, bana ekmek veren kızcağıza ne
kadar da benziyor, diye düşündüm. Yanılmamışım. Baban şükürsüzlük ettiğinden
Allah onun dükkânını elinden alıp bana nasip etti. Şimdi ise imtihan sırası
bana geldi. Ben de aynı şükürsüzlük düşersem benden de alır bir başka şükredene
verir. Haydi, gel nikâhımızı yaptırıp ekmek götürelim şükürsüz babana.
Birlikte yürüdüler ekmek
veren eli kıran şükürsüz babaya doğru.
Yorumlar
Yorum Gönder