Kayıtlar

Eylül 14, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Safım Belli Olsun!

Safım Belli Olsun! Kral Nemrud İbrahim Aleyhisselâm’ın ateşte yakılması emrini verdikten sonra meydan yere odunlardan büyük bir yığın yapılmış. Odunları tutuşturmuşlar sonra. Alevler o kadar yükselmiş ki bulutların tutuşacağını sanmış çocuklar. Korkmuş kaçmış bütün hayvanlar. İbrahim Aleyhisselâm’ın mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış askerler. Atacaklarmış ki Nemrud’un ne güçlü bir kral olduğunu anlasın, görsün; bir daha ona karşı gelmesin İbrahim Aleyhisselâm… Bu sırada bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile koşa koşa gidiyormuş. Hem de boyu göklere varan cehennemi ateşe doğru. Gökte uçan ve gagasında ateşe atmak üzere bir dal parçası taşıyan bir kartal onun bu telaşını görüp sormuş hemen yanına yanaşıp: “Bu acelen niye? Nereye böyle?” Ağzında bir damla su taşıyan karınca o bir damlayı ellerinin arasına alıp, “Duymadın mı” demiş. “Nemrud, İbrahim Aleyhisselâm’ın ateşte yakacakmış. İşte ateşin olduğu yere su götürüyorum.” Bu sözleri duyan kartal kendi...

Su Gibi Ol!

Su Gibi Ol! Bir an için su olduğunu düşün. Su gibi özel, su gibi yararlı ve su gibi çok, su gibi tükenmez... İnanıyorum ki gerçekten de öylesin. Ama ister çeşmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak… Dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın... Unutma daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin, gürültünün parçası olursun yalnızca! Ormandaki hiç bir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye kadar. Hepsi hep sabahın en sakin anını bekledi; suyun durgun yerlerini bulabilmek için. Gittiler ve sakin sakin gereksinimlerini giderdiler, onlar için en uygun olan kendi istedikleri zamanda! Sen hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi özel, su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez... Ve su gibi yaşam kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol. Su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil! Tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma; sana 'felaket' denmesin. Vadiler ve ovalar varken önünde, yayılabileceğin küçü...

Semerci

Semerci Köyün yaşlı semercisi Bekir usta ölmüştü. Tüm eşekler köy meydanında toplandılar, tepinmeye, oynamaya başladılar. Yaşlı, hasta bir eşek duvar dibinde düşünüyordu. Ona geldiler. "Haberin yok herhalde, semercimiz öldü, "dediler. "Ne olmuş öldüyse? " "Artık sırtımız yara bere olmayacak, özgür dolaşacağız! " "Nasıl bir özgürlükmüş bu? " "Semerci olmayınca artık sırtımıza semer yapılmayacak. Böylece sahiplerimiz bizimle yük taşıyamayacak. Kırda bayırda istediğimiz gibi dolaşacağız...” Yaşlı eşek gülmüş: "Şaşarım aklınıza, "demiş. "Bugün aslında yas tutmalısınız. Bekir usta iyi kötü sırtımızın ölçüsünü biliyor, bizi rahatsız etmeyecek semerler yapmaya çalışıyordu. Yarın bir acemi semerci getirirler, sırtınız yaradan kurtulmaz. İyisi mi, siz semerciden değil, eşeklikten kurtulmanın yolunu arayın. Eşek kaldıkça sırtınıza bir semer yapan bulunur.”

Sarı Öküzün Hikâyesi

Sarı Öküzün Hikâyesi Eminim ki etkileneceksiniz. Eski zamanların birinde bir otlakta öküz sürüsü yaşarmış… Yaşarmış yaşamalarına ama civardaki aslanlar bir türlü rahat bırakmazlarmış onları... Hemen her gün saldırırlarmış bu sürüye... Öküz dediğin de öyle yabana atılır bir hayvan değil ki, bir araya toplandılar mı kolayca defetmesini bilirlermiş o koca aslanları... Gün geçtikçe aslanları almış bir kaygı: "Herhalde bize bu otlağı terk etmek düşüyor" demiş aslanlardan birisi... "Evet" diye tasdik etmiş diğerleri... "Nereye gideriz" diye düşünürlerken, "Bir dakika" diye bir ses duymuşlar gerilerden... Herkes dönüp bakmış sesin geldiği tarafa... Sürünün en çelimsiz, ama kurnaz mı kurnaz bir ferdi olan topal aslanmış söze atılan... "Hayır" demiş, "Hiçbir yere gitmiyoruz... Siz bana bırakın, ben hallederim bu işi...” İnanmamış kimse ona ama "Haydi bir şans verelim ne çıkar" diye düşünmüşler... Topa...