Kayıtlar

kıl etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Namaz Kıl, Hayat Bul!

Resim
  Namaz Kıl, Hayat Bul! •      Kur’an-ı Kerim buyuruyor ki: “Elbette ki namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.” (Nisa Sûresi, 103) •      Yine Kur’an-ı Kerim buyuruyor ki: “Sana vahyedilen Kitabı güzel güzel oku ve namazı kıl! Muhakkak doğru kılınan namaz edepsizlikten ve uygunsuzluktan alıkoyar. Muhakkak Allah´ı anmak en büyük iştir ve Allah, her ne işlerseniz bilir.” (Ankebût Sûresi, 45) •      Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyuruyor ki: “Namaz dinin direğidir. Onu terk eden (bir kimse) muhakkak dinini yıkmış olur!” (Beyheki) •      Ezan der ki: “Haydi, Rabbin çağırıyor! Camiye gel, Kurtuluşa koş! Cennete geç kalma!” •      Abdest der ki: “Gel, Cehennem ateşini söndür!” •      Rükû der ki:   “Eğildiğin tek makam Rabb’inin huzuru olsun! O’ndan başkasına eğilme! •      Secde der ki:   “Sen bir hiçsin! Rabbinden başkasına muhtaç olma! Rabbini yücelt!” •      Selâm der ki: “Bir dahaki buluşmaya kadar selâmet üzere ol!” •     

İnsana Namaz Kıl Deyince…

  İnsana Namaz Kıl Deyince… 15’inde “Küçüktüm bilemedim!”, 20’sinde “Gençtim ilgilenmedim!”, 30’unda da “Şimdi erken, daha zaman var! Dedim”, 40’ında da “İşimde gücümdeydim!”, 50’sinde de “Bir ara niyetlendim!”, 60’ında “Hastalığım geçsin! Dedim”, 70’inde “Yaşlandım, kılamadım!”, 80’ninde de “Neredeydin, niye kılmadın?” “Cevap bile veremedim!” Koskoca ömür eridi gitti…

Geç Kılınan Namaz!

Güler yüzü, güzel ahlakı ile her açıdan örnek bir kadın olan Selma Hanım, temizlik işlerinde evhâma yakın derecede aşırı titiz davrandığından, genelde namazlarını biraz geç kılardı. Selma Hanım’ın diğer bir özelliği de çok açık, çok net rüyâlar görür, bunları kendi yorumlar ve rüyâlarının çoğunun doğruluğuna tanık olurdu. Bir gece yine rüyâsında kendisinin öldüğünü, sonra teneşir üstünde yıkandığını, bembeyaz kefenlere sarıldığını, tabutun içine sırt üstü yatırılıp, helâllık alındıktan sonra cenaze namazı kılınmak üzere bir câmiye götürüldüğünü ve musallâ taşının üstüne konulduğunu görüyor. Kendisini yıkayanları, tabutunu taşıyanları ve cenaze namazını kılanları açıkça gören Selma Hanım, kabristana yaklaşıpta açılan mezarını gördüğü an, aşırı derecede korkuya kapılıp yakınlarına, “- Ne olur! Beni burada yalnız bırakmayın!” diye yalvarmaya başlıyor. Tabii ki sesini duyan olmuyor ve Selma Hanım en yakınları tarafından mezara indirildikten sonra üzeri toprakla örtülüyor. Yakınla

Kalbini Aç Ve Temiz Kıl

  Kalbini Aç Ve Temiz Kıl   Birtakım nimetlere gark olup da buna şükretmeyenin hâli nedir?   Şudur ki:   Nimetler kaybolup gider. O da onların peşine gider. Gözü bağlı bir gidiştir bu. Sakın bundan. Sen şükür ipi ile nimetleri bağlamaya bak. Bazen durup düşünürsün. Allah katında benim yerim ve kıymetim nedir acaba diye kendi kendine sorarsın. O zaman etrafa değil kendine bak.   Nerede duruyorsun? Hangi hâlde bulunuyorsun?   Şunu bil ki:   Senin O’ndan istediğin şeylerin en hayırlısı, O’nun senden istediğidir. Cenab-ı Hak dilini talep ve dua için çözüp serbest bıraktığı ân, ellerin gözyaşları ile semaya açıldığı ân, işte o ân sana ihsan iniyor demektir. Vardığı menzilde yolların birbirine karıştığını görüp korkuya kapılma! Asıl korkulacak şey heva ve hevesin kalbine galip gelmesidir.   İki şeyden birini tercih edeceğin zaman bunlarda nefsine ağır gelenini seç, onu yap. Çünkü nefse ancak hak ve doğru olan şey ağır gelir.   Bil ki her kalbe nur iner, lakin

Büyük Bir Şeyhin Namaz Kılışı

Büyük Bir Şeyhin Namaz Kılışı Diyanet Gazetesi, sy. 207 (15 Şubat 1979), s. 4. İslâm dini kendisine aklı muhatap edinmiştir. Bütün mükellefiyetler, kulluk vazifeleri akıllı kimselere terettüp eder. Mesela çocuklar aklî tekâmülleri tamamlanmamış olduğundan sorumlu sayılmazlar. Hatta akıl ve irade sahibi bir kişinin, gafillik ve cehaletle yapacağı kusurlar, günahlar bağışlanmış, kasıt ve taammüd ile sehv ve hatanın arası tefrik edilmiştir. Daha da ilerisini söyleyelim, bir kimse aklı yerindeyken hür iradesiyle sonu zarara varan bir hareket yapsa, doğru olduğuna inanmış ve iyi bir niyetle yapmışsa, yine suçlu sayılmaz. Çünkü amellere mükâfât ve ceza vermede esasen niyetin iyiliği veya kötülüğüne bakılır. Demek ki hareketlerimizi iyi niyet ve duygularla akıl ve irademizi kullanarak yapmalıyız. İyi niyet olmayınca netice ne olursa olsun kişi günahkâr sayılıyor. Akıl ve irade hâkimiyeti olmadan ihtiyarsız, şuursuz, duymadan hissetmeden yaptığımız mihaniki fiillerin neticesi ise b

Allah’ü Teâlâ'nın Mahşerde Özel Kılacağı Kişiler

Allah’ü Teâlâ'nın Mahşerde Özel Kılacağı Kişiler Mahşer alanında insanlar ne şekilde olacaktır? Üzerlerinde bir şey olacak mı? Ayrıca durum ve vaziyetleri nasıl olacaktır? Başları önde olacak ve çırılçıplak olacaklar ifadeleri doğru mu? Ayrıca mahşer nasıl bir yer? Dünyadaki herhangi bir yere benziyor mu? Bir gün kıyamet kopup dünya hayatı son bulacaktır. Sadece Allah Teâlâ’nın bileceği bir süre geçtikten sonra, sûr’a ikinci defa üflenecektir. O zaman gökten hayat veren bir su indirilecek, herkes âdetâ bitkiler gibi yeniden canlanacak, kemikleri bile çürümüş olan insanlar, Allah’ın izniyle hiç çürümeyecek olan kuyruk sokumundaki hardal tanesi kadar küçücük bir parçadan “acbü’z-zenebden” yeniden canlanacak, kabirlerinde dirilip kalkacaklardır. O zaman insanlar dünyada bir gün veya daha az bir zaman kaldıklarını sanacak, Allah’a hamd ederek mahşere doğru koşarcasına gideceklerdir. Ne yazık ki, kendi yaratılışını unutanlar, “Çürümüş kemikleri kim diriltecek”

Hapishanede Kılınan Namaz

Hapishanede Kılınan Namaz Horasan vâlisi Abdullah bin Tâhir, çok âdil biriydi. Jandarmaları birkaç hırsız yakalamış, vâliye bildirmişlerdi. Getirilirken hırsızlardan birisi kaçtı. O sırada Hiratlı bir demirci, Nişapur’a gitmişti. Demirciyi, gece eve giderken, jandarmalar yakaladılar ve diğer zanlılarla beraber vâliye çıkardılar. Vâli dedi ki: – Hepsini hapsedin! Bir suçu olmayan demirci, hapishanede hemen abdest alıp, namaz kıldı. Ellerini uzatıp: ”Yâ Rabbi! Bir suçum olmadığını ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan ancak sen kurtarırsın!” diye duâ etti. Vâli uyurken rüyâsında dört kuvvetli kimse gelip, tahtını ters çevirecekleri zaman uykudan uyandı. Hemen kalkıp, abdest aldı, iki rek’at namaz kıldı. Tekrar uyudu. Tekrar o dört kimsenin tahtını yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı. Kendisinde bir mazlumun âhı olduğunu anladı. Vâli hemen hapishane müdürünü çağırtıp sordu: – Acaba bu gece hapishanede mazlum birisi kalmış mı? Müdür dedi ki: – Bunu

Ya Rab Bela-Yı Aşk İle Kıl Âşîna Beni

Yâ Rab Bela-Yı Aşk İle Kıl Âşîna Beni Fuzûlî (1483 - 1556) Bu gazel Kays'ın aşk derdiyle dağlara çıkıp Mecnun'a dönüşmesinden sonra, ailesinin iyileşir umuduyla dua etmeye götürdüğü Kâbe'de, Mecnun'un ailesinin umutlarını boşa çıkaran duasıdır.                Bugünkü Türkçe İle orijinali Ya Rab aşk belasıyla beni içli dışlı et Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni Bir an bile beni aşk belasından uzak tutma. Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni. Dertlilerden iyiliğini, lütfunu eksik etme Az eyleme inayetini ehl-i dertten Yani beni çok belalara (aşk) bağımlı kıl. Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni. Var olduğum sürece, belaya olan saygımı alma Oldukça ben götürme belâdan iradetim Ben belayı isterim, çünkü bela da beni ister. Ben isterim belâyı çü ister belâ beni.

Kıl Beni Ey Namaz

Kıl Beni Ey Namaz Besmele Bişrî Hâfî yol kesici bir kimse olup yanında bir takım güzel sesli hafızları gezdirirmiş. Gittiği şehirlerde o hafızlara Kur’an-ı Kerim okutur ve bütün insanları bir yere toplarmış. İnsanlar Kur’an dinlemek için toplandığı ve herkesin aşk ve şevkle dinlemeye başladığı sırada, kendisi kalkıp şehirden dışarıya çıkar ve tenhada yakaladığı kimseleri soyarmış. Bir gün yol üzerinde ve toz toprak içinde bir kâğıt bulur. Bakar ki kâğıtta «Besmele-i Şerif» yazılıdır. Hemen alır, tozlarını temizler ve bir miktar da güzel kokular sürerek yüksekçe bir duvarın üzerine koyar. O diyarda zühd ve takvası ile meşhur olan bir zat, o gece rüyasında üç defa Hak Celle ve Âlâ Hazretlerini görür ve Hak Teâlâ Hazretleri O’na hitaben: – Ey kulum! Bişri Hâfî’ye git. O bizim ismimizi tazîmen kaldırdı, biz de O’nun ismini kaldırdık. O bizim ismimizi aziz etti, biz de O’nun ismini aziz ettik. O bizim ismimizi güzelleştirdi, biz de O’nun ismini güzel kıldık, böylece ken

Namaz Kılarken Çok Dikkat Edilmesi Gereken…

Resim
Namaz Kılarken Çok Dikkat Edilmesi Gereken… Namaz kılan kimsenin iki yerde çok uyanık olması gerekiyor, bunlardan birincisi;  “iyyake na’büdü  ve  iyyake nestein”  [ancak sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım dileriz.] ayeti kerimesini okurken muhatabımızın Allah’ü Teâlâ olduğunu bilmemiz gerekiyor. Rabbimize diyoruz ki ancak sana ibadet eder ancak senden yardım dileriz. Eğer o anda aklımızda Allah’ü Teâlâ değil de başka bir şey varsa o zaman ona ibadet etmiş ondan yardım dilemiş oluruz. Bu da büyük bir şirktir. Çünkü Rabbimiz bizi huzuruna kabul etmiş biz de  “iyyake na’büdü  ve  iyyake nestein”  [ancak sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım dileriz.] diyoruz. Hem burada Allah’ü Teâlâ ile kul arasında yetmiş bin perde kalkar, yalnız bir beşeriyet perdesi kalır. Bir de Tahiyyat duasında “esselâmü aleyke eyyühen nebiyyü” [selâm senin üzerine olsun Ey Nebi!] Derken Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Ve Selleme selâm verdiğimizi tasavvur etmemiz gerekiyor. Zira bur