Allah’ü Teâlâ'nın Mahşerde Özel Kılacağı Kişiler
Allah’ü Teâlâ'nın Mahşerde Özel Kılacağı Kişiler
Mahşer alanında insanlar ne
şekilde olacaktır? Üzerlerinde bir şey olacak mı? Ayrıca durum ve vaziyetleri
nasıl olacaktır? Başları önde olacak ve çırılçıplak olacaklar ifadeleri doğru
mu?
Ayrıca mahşer nasıl bir yer?
Dünyadaki herhangi bir yere benziyor mu?
Bir gün kıyamet kopup dünya
hayatı son bulacaktır. Sadece Allah Teâlâ’nın bileceği bir süre geçtikten
sonra, sûr’a ikinci defa üflenecektir.
O zaman gökten hayat veren bir su
indirilecek, herkes âdetâ bitkiler gibi yeniden canlanacak, kemikleri bile
çürümüş olan insanlar, Allah’ın izniyle hiç çürümeyecek olan kuyruk sokumundaki
hardal tanesi kadar küçücük bir parçadan “acbü’z-zenebden” yeniden canlanacak, kabirlerinde dirilip
kalkacaklardır.
O zaman insanlar dünyada bir gün
veya daha az bir zaman kaldıklarını sanacak, Allah’a hamd ederek mahşere doğru
koşarcasına gideceklerdir.
Ne yazık ki, kendi yaratılışını
unutanlar, “Çürümüş kemikleri kim diriltecek” diye hayretle sorarlar, öldükten
sonra yeniden hayat bulacaklarına bir türlü inanmazlar. İşte onlar, ilk önce
yaratanın yeniden dirilttiğini göreceklerdir.
MAHŞER: Allah Teâlâ, mahşer
gününden söz ederken; “büyük gün,” “bütün
insanların, âlemlerin Rabbi huzuruna çıkacağı gün” ifadelerini kullanmaktadır.
O gün, sûr sesini duyanların gözü
dehşetle açılacak; o kimseler dört yana dağılmış çekirgeler gibi kabirlerinden
fırlayacaklar ve kendilerini çağırana doğru koşacaklar.
İlk insandan son insana kadar
herkes bir araya gelecek; o gün yer başka bir şekle büründüğü, dağlar toz gibi
savrulduğu, bir çukur, bir tümsek bulunmadığı için; dümdüz, bembeyaz, hiç
kimsenin tanıdık bir işarete rastlamadığı bir yerde bütün insanlar toplanacak.
İnsanlar mahşer yerinde, Cenâb-ı
Hakk’ın huzuruna, yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak çıkacaklar.
Kapıldıkları dehşet, korku ve şaşkınlık yüzünden birbirlerine dönüp
bakamayacaklar.
O dehşetli zamanda güneş
insanları yakıp kavuracak, herkes günahı ölçüsünde tere batacak; kimi
topuklarına, kimi dizlerine kadar, kimi beline, köprücük kemiklerine kadar,
kimi de ağzına ve kulaklarına kadar tere gömülecektir. Hiçbir gölgenin
bulunmadığı o dehşetli günde, Allah Teâlâ bazı kimselere özel ikrâmda
bulunacak; onları Arş’ının gölgesinde dinlendirecektir.
Bu bahtiyar insanlar:
1- Adil devlet başkanları,
2- Temiz bir hayat içinde Rabbine
kulluk ederek büyüyen gençler,
3- Kalbi mescitlere bağlı
Müslümanlar,
4- Birbirlerini Allah için seven;
buluşmaları da, ayrılmaları da Allah’ü Teâlâ için olan insanlar,
5- Güzel ve mevki sahibi bir
kadının beraber olma isteğine
“Ben Allah’tan korkarım” diye
yaklaşmayan yiğit adamlar,
6- Sağ elinin verdiğini sol
elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka verenler,
7- Tenhada Allah’ı anıp gözyaşı
dökenler olacaktır.
AMEL DEFTERLERİ
Mahşer gününde herkesin önüne,
dünyada iken yaptığı bütün iyilik ve kötülükleri gösteren kitapları (amel
defterleri) açılacak. Herkese:
“Oku kitabını! Bugün kendini sorgulayacak
durumdasın”
denecek.
İyilik yapmış olanın amel defteri
sağ eline verilecek. O kimse, büyük bir sevinç içinde etrafındakilere:
“Bakınız şu kitabıma, alınız okuyunuz” diyecek. Onun hesabı kolay ve Cennetin
yüksek yerinde, elini atınca koparacağı meyvelerin arasında, yiyip içerek mutlu
bir hayat sürecek.
Defteri sol eline verilenler ise:
“Amanın, bu nasıl deftermiş! Yaptığım her şeyi küçük
büyük demeden sayıp dökmüş. Keşke bana defterim verilmeseydi de hesabımı
öğrenmeseydim. Keşke ölümle birlikte her şey bitmiş olsaydı” diye yanıp tutuşacak.
HESAP
Daha sonra insanlar, dünyada
yaptıklarından dolayı Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda hesaba çekilecektir.
Ağızlar mühürlenip kapatıldığı
için konuşamayacak, onun yerine eller ve ayaklar neler yaptığını bir bir
anlatacak, kulaklar, gözler, deriler dile gelip her şeyi haber verecektir.
Elbette iman edip iyi işler
yapan, Allah’ın emirlerini tutup yasaklarından sakınan biriyle, böyle
olmayanlar hesaplaşmada bir tutulmayacaktır.
Peygamber Efendimizin anlattığına
göre bu şöyle olacaktır: Allah’ü Teâlâ her bir insanla tercümansız
konuşacaktır. O zaman insan sağ tarafına bakacak, âhirete gönderdiği iyilikleri
görecek. Soluna bakacak, vaktiyle yaptığı kötü işleri görecek. Önüne bakacak,
önünde sadece Cehennemi görecektir.
Cenâb-ı Mevlâ, kendilerinden
memnun olduğu kullarının amel defterine şöyle bir bakmakla yetinecek, onları
ayrıca hesaba çekmeyecektir. Zira hesaba çekilenler azap göreceklerdir.
Muhammed ümmetinden; büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve
sadece Rablerine güvenen yetmiş bin kişi hesaba çekilmeden Cennete girecektir.
Dünyada en küçük bir iyilik
yapan, yaptığı iyiliğin karşılığını mutlaka görecek; en küçük kötülük yapan da
bunun cezasını çekecektir. Bu hesaplaşma sonunda kimsenin kimsede hakkı
kalmayacak, hattâ boynuzsuz koyun bile, boynuzlu koyundan hakkını alacaktır.
MÎZAN
Hesap işi bittikten sonra,
dünyada yapılan iyilik ve kötülüklerin ölçülüp tartılmasına sıra gelecektir.
Allah Teâlâ kıyamet günü son derece doğru ve hassas teraziler kuracak, böylece
kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmayacaktır. Bir hardal tanesi kadar bile
olsa, iyi veya kötü herşey tartıya konacaktır.
Tartıda iyilikleri ağır gelenler
kurtulacak, muradına erecek; iyilikleri hafif gelenler, derin bir mutsuzluğa
gömülecek, bir uçurumun girdabına sürüklenecek ve şayet Allah’ın âyetlerini de
inkâr etmişlerse sonsuza kadar Cehennemde kalacaklardır.
Dünyada yapılan ibadetler ve
iyilikler mizanda ağır gelecektir. Bazı iyilik ve ibadetler tartıda daha ağır
çekecektir. Meselâ “Sübhânallahi ve bi-hamdihî sübhânallahi’l-azîm” zikri dilde
hafif olmakla beraber Rahmân olan Allah’ı hoşnut eden iki cümle olduğu için
mizana konduğunda ağır gelecektir. “Elhamdülillâh” diye Allah’ı zikretmek de
mizanı sevapla dolduran bir ibadettir. Ama terazide herşeyden daha ağır çeken,
güzel ahlâk olacaktır.
SIRAT
Mahşerden sonra Cennete veya
Cehenneme gidebilmek için sıratın üzerinden geçilecektir. Sırat, Cehennemin iki
yakasına kurulmuş, Peygamber Efendimizin benzetmesiyle, kıldan ince, kılıçtan
keskin bir köprüdür. Mü’minler buraya gelince, peygamberler “Allahım selâmet
ver, selâmet ver!” diye yalvaracaklardır.
Allah’ın hoşnut olduğu kullar, bu
köprüden, amellerinin derecesine uygun bir süratle kolayca geçip gideceklerdir.
Kimi göz kırpacak kadar bir zamanda, kimi şimşek, kimi rüzgâr hızıyla, kimi
kuş, kimi iyi cins at ve deve süratiyle geçecektir. İbnu Abbâs (radıyallahu
anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Sizler kıyâmet günü ayakkabısız, çıplak ve sünnetsiz olarak haşir meydanında
toplanacaksınız."
Bu açıklama üzerine bir kadın
sordu:
" - (Bu durumda) birbirimizin avret yerlerini
görmez miyiz?"
Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) (Abese suresinde geçen bir âyetle cevap verdi):
"- Ey kadın! "O gün herkesin kendine yeter
derdi vardır"
(37. âyet). (Tirmizî, Tefsir,
Abese, (3329).)
Âlimler bu hadisi yorumlarken
şöyle ifade etmişlerdir: Allah, bu dünyada ağaçlara nasıl fıtri bir elbise
giydirmişse, hayvanlara yaratılıştan kendilerine uygun bir elbise vermişse,
mahşerde de insanlara fıtri bir libas giydirecektir. Ayrıca mahşer meydanına bu
şekilde gelen insanlarda, işlediği amellerin faziletine göre taç vb. mükâfatlar
da bulunulacaktır.
İnsanlar, dünyadayken bir
ihtiyaçtan dolayı giydiğimiz kumaştan, deriden yapılmış elbiseler giyerler. Bu
dünyada giymemizin nedeni, sıcak ve soğuktan korunmak ve diğer varlıklar
içindeki farkımızın ortaya konulması içindir. Bu ihtiyaçlar ahiret âleminde
olmayacağı için suni elbiselere de ihtiyaç kalmayacaktır. Bu sebeple mahşer
meydanında insanlar, dünyadaki kumaşlardan, derilerden yapılmış elbiseleri
giymeyecekler, üryan, yani çıplak olacaklar.
Yorumlar
Yorum Gönder