Kayıtlar

İslâmiyet etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İslâmiyet’i Tebliğ Edebiliyor muyuz?

İslâmiyet’i Tebliğ Edebiliyor muyuz? Yüceler Yücesi Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde Buyuruyor ki: "İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır." (Ali İmran Sûresi, 104) "Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız..." (Ali İmran Sûresi, 110) "Bize düşen, açıkça tebliğ etmekten ibarettir." (Yâsin Sûresi, 17) Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O’nun mesajını iletmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphe yok ki Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. (Maide Sûresi, 67)  "Size Rabbimin gönderdiği gerçekleri tebliğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm." (A'râf Sûresi, 68) Tebliğ Mesuliyeti İle İlgili Bazı Hadis-i Şerifler:             Abdullah bin Amr Hazretlerinden rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem Sallallahü Aleyhi V

İslâmiyet Ve Batılılar

İslâmiyet Ve Batılılar   İslâmiyet’ten evvel Arabistan bir çöl ve orada oturan bedevîlerdi. Putperest idiler. Birçok putlara taparlardı. Basit bir hayat sürerlerdi. Kız çocuklarını diri diri gömmek gibi korkunç âdetleri vardı. İşte böyle âciz, zavallı, fakat saf ve temiz olan bir kavim; onlara mürşitlik, rehberlik eden Muhammed aleyhisselamın getirdiği Kur’ân-ı kerîm sayesinde birdenbire değişmiş, tam bir medeniyete kavuşmuş, harikulâde bir gayret ile çok kısa bir zamanda, doğuda Türkistan ve Hindistan, batıda İspanya olmak üzere akla hayret veren çok kudretli bir İslâm devleti meydana getirmiştir... İlimde, fende ve medeniyette son derece ilerlemişler, o zamana kadar bilinmeyen birçok şeyler keşfetmişlerdir. İlim, fen, tıp ve edebiyatta en yüksek mertebeye varmışlardır... O zamanın Avrupa’sından bahseden John W. Drapper gibi tarafsız bir tarihçi, [Avrupa’nın Mânevî İnkişâfı] ismindeki eserinde şöyle demektedir: “O zamanki Avrupalılar, tamamen barbardı. Hıristiyanlık onları

İslâmiyet'in Parlak Nurlarıyla Yeryüzünü Isıtıp Işıtalım!

Resim
Selçuklu Sultanı Melikşah Antakya'yı fethedip, önüne deniz çıkınca, atını denize sürüp kılıcını 3 kere denize saplayıp: "Yarabbi karşıma deniz çıkmasaydı, senin şanı yüce ismini gidebileceği yere kadar götürürdüm!!!" Diye haykırdı. Yâ Rabbi bizlere de öyle bir cihad aşkı ver ki: Bizler de senin şanlı ismini kâinatın her noktasına iletelim! İslâmiyet'in parlak nurlarıyla yeryüzünü ısıtıp ışıtalım!

“İslâmiyet” Budur. İnsanlık “İslâmiyet” Olmadan Olmaz…

Resim
“İslâmiyet” Budur. İnsanlık “İslâmiyet” Olmadan Olmaz… Filistinli Alul ailesi, Birinci Dünya Savaşı sırasında Filistin'de görev yapan bir Osmanlı askerinin bez parçasına sarılı içi para dolu emaneti Türkiye'nin Filistin nezdindeki Kudüs Başkonsolosu Büyükelçi Ahmet Rıza Demirer'e teslim etti.   OSMANLI ASKERİNİN EMANETİNE 106 YILDIR SAHİP ÇIKTILAR Filistinli ailenin üyelerinden Ragıp Hilmi el-Alul'un anlatımına göre hikâyenin başlangıcı 1915 yılına uzanıyor. O dönem Birinci Dünya Savaşı sırasında Filistin'den başka cepheye sevk edilen bir Osmanlı askeri, birikmiş tüm parasını bir parça beze sararak Nablus şehrinin bilinen esnaflarından Rüşdü Efendi'ye bırakmış. Alul'un amcası Rüşdü Efendi, Osmanlı askerinin "Dönebilirsek alırım" diye bıraktığı emaneti yıllarca muhafaza etmiş. Parayı bırakan ve kimliği bilinmeyen Osmanlı askeri Filistin'e bir daha hiç dönememiş, ancak Rüşdü Efendi'den sonra torunları da "Belki bir gün geri döner

Kadınlar İslâmiyet Sayesinde İnsan Olma Onuruna Kavuştu

Kadınlar İslâmiyet Sayesinde İnsan Olma Onuruna Kavuştu Bir adam Hz. Peygamber Aleyhissalatü Vesselâma gelip şöyle dedi: “Ya Rasülallah! Bizler, cahiliye insanları ve putlara tapan kişiler idik. Bu sebeple çocukları öldürüyorduk. Yanımda bir kızım vardı. Büyüyüp, kendisini çağırdığımda, çağırmamdan dolayı sevinecek (bir yaşa geldiği) zaman bir gün onu çağırdım, o da peşimden geldi. Ben de ailemin uzak olmayan bir kuyusuna kadar gittim. (Kuyunun yanına varınca) elini tutup onu kuyunun içine attım. Ondan hatırımda kalan son şey:” “- Babacağım! Babacağım!” demesidir." Bunun üzerine Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz gözyaşları boşalıncaya kadar ağladı. Resûlallah Sallallahü Aleyhi Vesellem’ın yanında otu­ranlardan bunu gören bir adam, olayı anlatana; “- Resülullah Aleyhissalatü Vesselamı hüzünlendirdin!" dedi. Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem bu adama; "Bırak onu, buyurdu, çünkü o, kendisini ilgilendiren, endişeye sevk eden bir şeyi sormaktadır." Sonr

Böyle Analar, böyle kahraman evlâdlar Varken Türkiye Yıkılmaz, İslâmiyet Yok Edilemez!!!

Böyle Analar, böyle kahraman evlâdlar Varken Türkiye Yıkılmaz, İslâmiyet Yok Edilemez!!! “Vatan bizimdir, kaçan haindir, düşmana sırtını döneni vururum! Ben dönersem, siz de beni vurun!” Diye emir verebilen, düşman üstüne Fetih Sûresi’ni ezberden okuyarak gidebilen, unutturulan bir kahramandır O! Halit Paşa'nın anası soruyor: “- Oğul savaş bitti mi ki sen eve döndün?” “- Yok, ana! Yaralandım, tabipler istirahat verdi, izine geldim!” “- Yaralanmakla bir şey olmaz! Git, şehit ol!!!” Not: (Bu Millî Mücadele kahramanı Halid Karsıalan, 1923’te meclis koridorunda, sırtından tabancayla vurularak şehid edilmiştir!) Allah’ü Teâlâ rahmet eylesin! Mekânı cennet olsun! Bu Analar Şehitliğin Yüksek Kutsal Değerini Nereden Biliyor? Kalbindeki imandan ve İslâm’dan biliyor… Böyle analar, böyle kahraman evlâtlar yetiştiriyor! Başörtüsü Neden Hedefte? Bu anaların başörtüleri açılmadan İslâmiyet yıkılamaz... İslâmiyet Neden Hedefte? Bu anaların, babaların d

İslâmiyet Empati Dinidir

İslâmiyet Empati Dinidir Bilal Said Parlakoğlu      Empati, diğer adı ile duygudaşlık, karşındakini anlamak ve onun ihtiyacına uygun cevap vermek, sağlam bir iletişim kurmak için kendini onun yerine koymak, onun duygu ve düşüncelerini kendi duyguların ve düşüncelerin gibi düşünüp o kişiyi kendi içinde bulunduğu durum ekseninde değerlendirmeye verilen isimdir. Empati bir süre karşındakinin yerine geçmek, bir süreliğine onun nazarı ile olayları değerlendirmektir. Empati, biz farkında olmadan yıllarca annelerimiz ve öğretmenlerimiz tarafından “Kendine yapılmasını istemediğin davranışı sen de başkasına yapma” cümlesi ile bize öğretilmiştir. Evet, insan çevresini kendisi ile tanıyabilir. Cansız bir objenin ısısını anlamak için bile elimiz ile dokunup o eşyanın soğukluğunu ya da sıcaklığını kendi tenimizde hissetmemiz gerekiyor. İşte empati de aslında budur; karşındaki kişinin duygu ve düşüncelerine dokunup kendi duygu ve düşünce dünyanda onu anlamak ve ona göre karşılık vermek

Müslümanlar İslâmiyet’i Yaşasaydı; Dünyada Her İnsaf Sahibi Müslüman Olurdu…

Resim
Müslümanlar İslâmiyet’i Yaşasaydı; Dünyada Her İnsan Müslüman Olurdu… Hikâyenin Videosu: https://www.youtube.com/watch?v=ifGvRZ499Wk 1984 olimpiyatları ve Judo final müsabakası. Minderde Mısırlı Judocu Muhammed Ali Rasvan ve rakibi Japon Yaşuhiro Yamashita. Müsâbakalar sırasında Yamashita'nın sağ kasları yırtılmıştır ve finâl karşılaşmasına sakat olarak çıkar. Olayı hatırlamayanlar, bilmeyenler, bulup videosunu izlerlerse görürler. Yamashita sol ayağıyla yürüyor, sağ ayağını resmen sürüklüyor peşinden... Maç sırasında Muhammed Ali'nin antrenörü kenardan sürekli halde bağırır. "Sağ bacağına oyna!" Sağ bacağına vur!" Hakikaten maçı izleyen herkes de görüyor ki, Muhammed’in rakibinin sağ ayağına bir defa vurması yetecekti. Fakat yapmadı. Yenildi ve gümüş madalya ile yetinmek zorunda kaldı. Maçtan sonra etrafını saran bütün gazetecilerin sorusu aynıydı. -"Niçin? Niçin yapmadın?" Cevaben: “Benim Din'im insana, yaralıya, hele de y

Siyonist Haçlı İttifakı Para ve Lükse Düşkün Sapıkları Kullanarak İslâmiyet’i Yıkmak İslâm Ülkelerini Sömürge Yapıp Yok Etmek İstiyor

Resim
Siyonist Haçlı İttifakı Para ve Lükse Düşkün Sapıkları Kullanarak İslâmiyet’i Yıkmak İslâm Ülkelerini Sömürge Yapıp Yok Etmek İstiyor Kendi kendini “Mehdi” ilân eden; Adnan Oktar gibilerin nasıl bir Siyonist proje olduğu çeşitli delillerle ortaya çıktı. Sadece A. Oktar değil birçok profesör, din adamı, gazeteci ve siyasetçi toplumun her kesiminden insanlar var, basılı ve görsel ve sosyal medya var, dernekler, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, terör örgütleri var… Bu geniş güruh aydın din adamı kılığında, bilim kılığında, siyasi parti kılığında, kurtuluş örgütleri adı altında; kalleş ve sapık yollarla vahiy dini olan İslâmiyet’i içten yıkmak; güzel ülkemizi yok etmek için saldırıyorlar. Fakat Terör Devleti Siyonist İsrail’in, Haçlı bağlantılarının, misyonerlerin kökü dışarıda pek çok şer gücün adı bile geçmiyor. İçimizdeki yerli hainler, Yahudi fonlarından, Haçlı vakıflarından beslenerek kendi ceplerini doldurup İslâmiyet’e, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne, tüm kut