İslâmiyet’te Hiçbir Eksiklik Yoktur

İslâmiyet’te Hiçbir Eksiklik Yoktur

 

Dinimiz yeni inmedi. Dinimizde eksiklik fazlalık yoktur. Bu bakımdan asla reforma ihtiyacı yoktur. Reforma ihtiyaç olan, din olamaz. Hâşâ Allah noksan göndermiş demektir. Bu bakımdan dine yeni bir şey ilave etmek veya çıkarmak dini bozmak olur.

 

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

Bazıları yapacağı değişiklikle, dini düzelteceğini zannediyorlar, dinin noksanlığını tamamlayacaklarını iddia ediyorlar. Hâlbuki din noksan değildir.

Kur’an-ı Kerim’de, “Bugün sizin için dininizi ikmâl eyledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, size din olarak İslamiyet’i vermekle razı oldum.”. buyuruldu. Dini noksan sanıp, tamamlamaya [reform yapmaya] çalışmak, bu âyeti inkâr olur. (m. 260)

Bugün etiketlisi etiketsizi her reformcu, din yeni inmiş gibi, üstelik hâşâ bunlara inmiş gibi ahkâm kesiyorlar. “Yalnız Kur’an…” diyerek, herkesi Kur’andan anladığı ile amel etmeye teşvik ediyorlar. Peygamberimizi kabul etmeyen “Kur’andan başka şey, hadis madis, fıkıh mıkıh kabul etmem…” diyen nasıl Müslüman olabilir. Böyle iman, böyle Müslüman olur mu? Kur’an kime geldi? Kur’anı kim açıkladı? Kur’anın muhatabı kim? Gelecekten haber veren hadis-i şeriflerden ikisi şöyledir.

“Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. ‘Hadisi bırak, Kur'ana bak’ derler.” (Ebu Ya’la)

 

“Allah’ın kitabının dışında uyacağımız bir şey tanımıyorum!” diyenler çıkar. (Ebu Davud)

 

Bugün bid’at ehli olan kişiler: “Peygamber postacıydı, Kur’anı getirince vazifesi bitti, onun açıklamasına gerek yoktur!” diyorlar. Hâlbuki Allahü Teâlâ, Rasûlüne ve onun açıklamasına uyulması gerektiğini bildiriyor. Bu konudaki Âyet-i Kerimeler’den bazılarının mealleri şöyledir:

“İhtilafa düşülen şeyleri açıklayasın diye bu kitabı sana indirdik.” (Nahl 64)

 

“Rasûle itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa 80)

“Allah ve Rasûlüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.” (Ahzab 71)

“Rasûlüm de ki, ‘Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!’” (Al-i İmran 31)

“O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez.” (Necm 4)

“Ona uyun ki, doğru yolu bulasınız!” (Araf 158)

“Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!” (Haşr 7)

“Allah’a ve Rasûlüne karşı gelen kâfirler için Allah’ın azabı çok şiddetlidir.” (Enfal 13)

“Allah’ın yolu ile peygamberlerin yolunu farklı göstermek isteyenler kâfirdir.” (Nisa 150/1)

“De ki, Allah’a ve Peygambere uyun! Eğer (uymayıp) yüz çevirirlerse, (kâfir olurlar) Allah da kâfirleri sevmez.” (Al-i İmran 32)

“O ümmi Peygamber, temiz şeyleri helal, pis, çirkin şeyleri haram kılar.” (Araf 157)

Demek ki Rasûlü de haram etme yetkisine sahiptir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

“Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.” (Tirmizi)

 

Görüldüğü gibi Rasûlullah’a ve Kur'an-ı Kerim’in açıklaması olan hadis-i şeriflere uymak çok önemlidir. Sünnet, (hadis-i şerifler) olmasaydı, namazların kaç rekât olduğu ve nasıl kılınacağı, zekât, orucun, haccın farzları, hukuk bilgileri bilinemezdi. Yani hiç kimse, bunları Kur'an-ı Kerim’den çıkaramazdı. Şu halde Kur'anı anlamak için, onun açıklaması olan hadis-i şeriflere ihtiyaç vardır. Hadis-i şerifleri de anlamak için âlimlere ihtiyaç vardır.

Herkes Kur’an-ı Kerim’i anlayabilseydi o zaman peygambere ne lüzum kalırdı? Eğer herkes Kur'an-ı Kerim’i doğru anlasaydı, 72 sapık fırka meydana çıkmazdı. Zamanla değişen âdetlerdir. Din zamanla değişmez. Din düşmanlarının oyunlarına gelmemelidir.

 

Dini biz mi kurduk da, değiştirmeye yetkimiz olsun. Dünya kanunlarını bile kim yapmışsa, yine aynı kimseler değiştirmiyor mu? Millet meclisi koymuşsa, yine aynı meclisin değiştirmesi gerekir. Herkese bu değiştirme hakkını vermiyorlar. Herkes dini değiştirirse, ortaya insan sayısı kadar din çıkar. Artık bu değişik şekillere de din denmez, felsefe denir. Felsefi düşünceler, hiçbir zaman kesinlik taşımaz. Din bilgisi ise kesindir, tartışılmaz. Kur’an-ı Kerim’de mealen buyuruluyor ki:

“Allah’a ve ümmi nebi olan Rasûlüne iman edin!” (Araf 158)

“Allah’a ve Rasûlüne itaat edin!” (Enfal 20)

“De ki, ey insanlar, ben, Allah’ın hepiniz için gönderdiği Rasûlüyüm.” (Araf 158)

“Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: Müminler, “İşittik, itaat ettik” derler, işte kurtuluşa erenler bunlardır.” (Nur 51)

 

“Allah ve Rasûlü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih etme, seçme hakkı kalmaz.” (Ahzab 36)

 

Dini yenilemek gerekir mi?

 

Sual: Bazıları, “Her asırda bir âlim çıkar, dini yeniler” hadisinin, dinde reformun gerektiğini gösterdiğini söylüyorlar. Her asırda gelen âlim, dinin neyini yeniler?

 

Cevap:

Reform, Fransızca bir kelimedir. Yeniden şekil verme, eski haline döndürme, bozuklukları, kötülükleri düzeltmek için yapılan ıslahat demektir. Bu manalara göre dinde reform üçe ayrılır:

 

1- Cahiller ve din düşmanları tarafından Müslümanlar arasına sokulmuş olan hurafeleri, bid'atleri, yanlış inançları düzeltme işidir. Dine bir şey ilave etmeden eski haline döndürmek demektir. Bunları yapan büyük âlimlere “Müceddid” denir. İmam-ı Rabbani, imam-ı Gazali ve dört mezhebin imamları birer müceddid âlimdir. (Rahmetullahi aleyhim)

 

Bu büyük âlimlerin geleceğini Peygamber efendimiz müjdelemiştir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

“Âlimler, peygamberlerin vârisleridir.” (Ebu Davud)

“Ümmetimin âlimleri, beni İsrailin peygamberleri gibidir.” (Neşr-ül-Mehasin)

 

Bu büyük âlimlere, reformcu değil, “Müceddid” denir.

 

2- Dinde reform yapmaya kalkanların ikinci kısmı ise, Âyet-i Kerim’e ve hadis-i şeriflerden, kendi kısa akıllarına göre mana çıkaran ve Ehl-i sünnet âlimlerinden ayrılanlardır. Bunlara “Bid'at” veya “Dalalet” fırkaları denir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

“Ümmetim 73 fırkaya ayrılır. Bunlardan yetmiş ikisi Cehenneme gider, birisi doğru inanış sebebiyle Cehenneme girmez.” (Tirmizi)

Cehennemden kurtulacak olan fırka Ehl-i sünnet vel cemaattır. (Mektubat-ı Rabbani)

“İslâmiyet’in içinde hiçbir zarar yoktur. İslâmiyet’in dışında da hiçbir menfaat yoktur ve olamaz.”

“Seyyid Abdülhakîm Arvâsî Kuddise Sirrûh”

Bugün bilhassa Mısır, Suriye gibi yerlerde, mason Abduh’un yolundan giden, kendilerini müceddid ve müctehid olarak tanıtan sapıklar çoktur. Bunların kitapları çok zararlıdır.

 

3- Dinde reform yapmak isteyenlerin üçüncü kısmı, sinsi İslam düşmanlarıdır. Bunlar Müslüman görünerek, (Dini ıslah ediyoruz, ana kaynaklara iniyoruz, Kitab ve Sünnete sarılmalıyız) diyerek Âyet-i Kerimeler’e ve hadis-i şeriflere kasten yanlış mana veren kimselerdir. İster bunlar gibi kasdi olsun, isterse cehaletleri sebebiyle, Kur'an-ı Kerim’e yanlış mana veren kimseler dinden çıkar. Mektubat-ı Rabbani’deki hadis-i şerifte, (Kur'an-ı Kerim’den kendi aklı ile, kendi düşüncesi ve bilgisi ile mana çıkaran kâfirdir) buyuruldu. Bunun için Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından nakil yapmayan kimselerin yazdığı kitaplar çok zararlıdır. İnsanları felakete sürükler.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Yuşa Aleyhisselam’ın Okuduğu İsm-i Azam Duası