Kayıtlar

Ocak 1, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Harun Reşid'in Allah Korkusu

Harun Reşid'in Allah Korkusu Halife Harun Reşit karısı Zübeyde hanımla sohbet ediyorlardı. Karısı Harun Reşit'e: — Sen tebeanâ karşı Hazreti Ömer Radiyallahü Anh gibi adil olmadıkça cennete gireceğini sanma! Zalim olursan cehennemliklerden olursun, dedi. Harun Reşit karısının bu ithamına tahammül edemeyerek: — Ben Allah'ın cennetlik kullarındanım. Eğer bu sözümde yalan varsa sen benden üç talak boş ol, diyerek yemin etti. Zübeyde hanım islâmî emirlere bağlı bir kadındı. Kocasının böyle söylemesine karşı: — Ey Harun! Aşare-i mübeşşereden başka cennetlik olduğu dünyada iken belli olan kim var? Sen nasıl böyle konuşuyor ve yemin ediyorsun? Bu sözden sonra aramızda ayrılık kesinleşmiştir, dedi ve Halife Harun Reşit'ten ayrıldı. Bir daha da yanına yaklaşmamaya karar verdi. Harun Reşit müşkül durumda kalmıştı. Zamanının meşhur alimlerini çağırarak meseleyi anlatıp karısının boş olup olmadığını sordu. Bütün alimler nikâhın zail olduğunu bir daha evlen

Cennete İlk Giren Kadın Kocasına Sadık Kadındır

Cennete İlk Giren Kadın Kocasına Sadık Kadındır Hazreti Fatımatüzzehra Radiyallahü Anh Hazretleri bir gün babası Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'e: — Babacığım cennete en önce kadınlardan kim girecek? diye sordu. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: — Falan mahallede bir kadın var. O kadın ilk cennete girecek kadındır, buyurdular. Hazreti Fatıma çok merak etmişti: — Benden de mi evvel girecek babacığım? diye sordu. Hazreti Peygamberimiz: — Senden de evvel girecek, istersen git de bir tanış. O zaman sen de neden önce onun gireceğini öğrenirsin, buyurdular. Hazreti Fatıma'nın o kadın hakındaki merakı iyice artmıştı. Bir gün kadının evini sora sora buldu, kapısını çaldı, içerden ihtiyar bir kadın sesi duyuldu: — Kim o? Hazreti Fatıma, kendisini tanıtıp görüşmek istediğini söylediğinde kadın: — Canım sana feda ey Allah Resulünün kızı. Sizinle çok görüşmek arzu ederdim. Fakat dışarı çıkmadığım için ziyaretinize gelemedim. S

Yavuz Sultan Selim'in Son Sözü

Yavuz Sultan Selim'in Son Sözü Yavuz Sultan Selim, hayatının son demlerinde yanından ayırmadığı doktoru Hasan Can'a hasta yatağında bulunduğu bir sırada: — Hasan, beni nasıl görüyorsun, dedi. Hasan Can: — Sultanım Allah'a kavuşmak zamanıdır. O'na yöneliniz! dedi. Yavuz: —— Ya Hasan bunca zamandır sen bizi kiminle sanıyorsun? Allah'a karşı bir kusurumuz mu var?, dedi. Hasan Can: — Sultanım hiç bir zaman sizin için öyle düşünmedim ve düşünmem. Yalnız şu var ki her zamanki halinizle şimdiki haliniz mukayese edilemez... Ben bu bakımdan size hatırlatmak istedim, demişti ki Padişahın ağzından artık son defa Lailahe illallah, Muhammedün Resûlüllah dediği duyuldu. Yavuz Sultan Selim şehadet getirerek ruhunu teslim etti.

Behlül'ün Padişahlığı

Behlül'ün Padişahlığı Halife Harun Reşid'in kardeşi Behlül Dane Hazretleri bir gün kardeşinin tahtına geçip oturmuştu. Birkaç dakika oturmadan hemen sarayın hizmetçileri gördüler. Behlül Dane Hazretlerini tahttan indirdikleri gibi bir de temiz dayak attılar... Behlül ağlamaya da başlamıştı. O anda saraya Harun Reşit gelerek Behlül'ün neden ağladığını sordu. Oradakiler Behlül'ün büyük ve affedilmez bir hata ettiğini, tahta çıkıp oturduğunu, kendilerinin de tahttan indirip dövdüklerini söylediler. Ağabeyinin ağlamasına üzülen Harun Reşit: — “Behlül böyle hatalardan dolayı dövülür mü?” deyip, özür diledi. Behlül Dane Hazretleri kardeşine: — “Kardeşim ben, beni dövdüler diye ağlamıyorum. Ben birkaç dakika tahta çıkmakla bu kadar dayak yedim, yarın senin durumun ne olur, ne kadar dayak yiyeceksin diye düşünüyor ve onun için ağlıyorum,” dedi. Bu sözler Harun Reşid'in gözlerini yaşarttı... — “O halde söyle nasıl hareket edersem kurtulurum,” de

Mağarada Yedi Kişi

Mağarada Yedi Kişi Ağaçlardan, taşlardan yapılmış putlara tapılan bir ülkede Dakyanus isimli bir kral vardı. Her zaman yanına devlet adamlarını alır, altın ve gümüş ile süslenmiş saltanat arabasına biner ve put haneye giderdi. Put hanenin içinde bir sürü put vardı. Yine bir gün kral put haneye geldi. Putların önünde yere kapandı. Kralı gören herkes onun yaptığını yapmıştı. Ancak oradaki gençlerden birisi putların önünde saygı duruşunda bulunmadı, yere de kapanmadı. Bu gencin arkadaşları onun yere kapanmadığını görmüşlerdi. Kral gittikten sonra, arkadaşları o gencin yanında toplandılar: Arkadaş, sen neden ilahlarımıza tapınmadın? O genç cevap verdi: Arkadaşlar, ben çok düşündüm, sonunda bu putların hiçbir işe yaramadığını anladım ve sonra, her şeyin yaratıcısı Yüce Allah'a inandım. Şimdi artık Allah'a ibadet ediyorum. Bu sözleri dinleyen gençler düşünmeye başladılar. Sonra hepsi de o gencin dediklerine katıldılar ve Allah'a inanıp şöyle dua ettiler: - Allah

Hz. Lût Aleyhisselâm

Hz. Lût Aleyhisselâm Hz. Lût Aleyhisselâm Peygamber de Hz. İbrahim Aleyhisselâm’ın kardeşlerinden birinin oğluydu. Aynı zamanda Hz. İbrahim Aleyhisselâm’a ilk inananlardandı. Hz. Lût Aleyhisselâm büyüyünce Sodom denilen bölgeye yerleşmişti. Sodom şehri, etrafı verimli topraklarla kaplı bir yerdi. Dağlardan kaynayan sular bütün ovayı kuşatıyordu. Şehrin çevresinde zengin bağlar, bahçeler vardı. Sodomlular da çok zengin idiler. Mermerden yaptıkları saray gibi evlerde oturuyorlardı. Ancak Sodom şehrinde ahlâksızlıklar gün geçtikçe artıyordu. Allah'ın bunca nimetlerine rağmen, Sodomlular tam bir isyan içindeydiler. Putlara inanıyorlar, her kötülüğü yapıyorlardı. Hele yaptıkları bir ahlâksızlık vardı ki, dünyada bu en büyük ahlâksızlıktı. Onlar kadınlar yerine erkeklere yaklaşıyorlardı. Allah ise dünyada yarattığı canlıları bir erkek, bir dişiden meydana getirmişti. Bitkiler, hayvanlar, insanlar hep bu yaratılış üzerindeydiler. Bir erkekle bir kadının evliliğinden bir

Hz. Yusuf Aleyhisselâm’ın Hikâyesi

Hz. Yusuf Aleyhisselâm’ın Hikâyesi Yusuf Aleyhisselâm, onbir ağabeyi olan küçük bir çocuktu. Yakışıklı ve akıllıydı. Babası Yakup en çok Yusuf Aleyhisselâm’ı severdi. Bir akşam Yusuf Aleyhisselâm uyuyunca ilginç bir rüya gördü. Rüyasında onbir tane yıldız, güneş ve ay toplanmışlar kendisinin önünde eğiliyorlardı. Uyandığında çok şaşırmıştı. Neden bir insanın önünde yıldızlar, ay ve güneş eğiliyordu? Gidip rüyasını babasına anlattı. - Babacığım onbir yıldız, güneş ve ay benim önümde eğildiler, dedi. Babası Yakup, bir peygamberdi. Bu rüyayı duyunca çok sevindi. - Yusuf Aleyhisselâm oğlum, dedi. Allah seni korusun. Sen bu- Ah babacığım, aramızda bir yarış düzenlemiştik, Yusuf Aleyhisselâm eşyalarımızın yanındaydı sonra bir kurt gelmiş onu yemiş, deyip koç kanına bulanmış gömleği gösterdiler. Ama Yusuf Aleyhisselâm’ın gömleğinde parçalanma izleri yoktu. Yakup bu yalana inanmamıştı: Hayır dedi, bu hikayeyi siz uydurdunuz. Yusuf Aleyhisselâm’ım ölmedi. Fakat