Firavunun Azgınlığı

Firavunun Azgınlığı

Artık Firavunun uykuları kaçmıştı. Hiçbirşeyden zevk duyamaz olmuştu. Bu öfke ve azgınlık içinde halkına şöyle seslendi: -Bırakın beni bu Musa Aleyhisselâm’ı öldüreyim. O Rabbine yalvaradursun. Ben onun sizi yoldan çevirmeden korkuyorum.
Bunun üzerine Firavunuın ailesinden olan, ama iman sahibi birisi kalkıp Firavuna yürüdü:
-Siz, Rabbim Allah'tır diyen birini mi öldüreceksiniz? Neden Musa Aleyhisselâm'ya saldırıp ona kendi haline bırakın, yolundan çekilin. Eğer o yalan söylüyorsa yalanı kendine. Yok eğer O Peygamberse, siz de ona işkence yaparsanız vay sizin halinize. Ey insanlar, malınıza, gücünüze, ordularınıza güvenmeyin... Bugün herşey sizin olabilir ama Allah'ın azabı gelince sizi kim kurtarabilir?
Bu doğru sözler üzerine Firavun daha da kızmıştı:
- Ben kendi görüşümden başka doğru yol göremiyorum. Size doğru yolu ancak ben gösterebilirim, dedi.
Firavun ailesinden olan iman sahini kişi sözlerini şöyle sürdürdü:
-Biliyor musunuz Kıyamet günü nedir? O öyle bir gündür ki o günde insan kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden, oğullarından kaçar. O gün dostlar birbirine düşman olmuştur. Ancak inananlar ve inandığı gibi yaşayanlar hariç. O günde sizi Allah'ın azabından koruyacak olan da yoktur. Hem Allah kimi sapıklığa düşürürse artık ona doğru yol olmaz.
O iman sahibi insan toplanan halka bu nasihatlerle sesleniyordu. Ama hiç kimse söylenenlerden ders almıyordu.
Firavun insanları yönettiği gibi onların akıllarını da kendi denetimi altına almak isterdi.
Konuşmalara müdahale ettiği gibi kalplere de müdahale etmek isterdi. Mısır'ın bir uzak yerinde bir insan Musa Aleyhisselâm'ya inansa Firavun deli olurdu.
-Ben izin vermeden o nasıl Musa Aleyhisselâm'ya inanabilir! Derdi.
Fakat Allah Firavun'a kendi sarayından bir mucize gösteriyordu. Firavunun hanımı Allah'a iman etmiş ve Firavunu inkâr etmişti. Kocasının Mısır hükümdarı olmasına rağmen o Allah'a iman etmişti. Eğer Firavun bu durumu bilseydi ne yapabilirdi? Hiç?
Çünkü o dilleri susturabilir ama kalpleri asla susturamaz. Kadınlar kocalarının sözlerini dinlerler ama Allah'a isyan eden kimsenin hiçbir sözüne uyulmaz. Anne babasına iyilik etmek her insanın, her çocuğun görevidir ama Allah'a inanmazlarsa onlara bile itaat edilmez.
İşte Yüce Allah, Firavundan değil de kendisine iman eden bu kadından razı olmuştu.
Ancak, Firavun'a uyan halk onun İsrailoğullarına düşmanlığını biliyor ve hepsi İsrailoğullarına kötü davranıyorlardı. Çocuklar bile onlara saldırıyordu. Köpekleriyle üzerlerine koşuyorlardı. Hz. Musa Aleyhisselâm ise:
-Allah'tan yardım isteyin, sabredin, diyordu.
İsrailoğulları artık herşeyden bıkmış ve Musa Aleyhisselâm'ya:
-Sen bize hiçbir fayda getirmedin, bizden hiçbir zararı da defetmedin. Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da işkenceden kurtulamadık, demeye başlamışlardı.
Ancak, herşeye rağmen Musa Aleyhisselâm sabrını kaybetmiyordu. Bu esnada Allah, İsrailoğullarına Musa Aleyhisselâm aracılığı ile şunu emretmişti:
-Evlerinizi namaz kılınacak yerler haline getirin ve namaz kılın.
Mısır geniş bir ülke olduğu halde artık İsrailoğullarına dar gelmeye başlamıştı. Zindanlarda her türlü işkenceyi tattıkları için MIsır'ın bolluklarında artık gözleri yoktu. Nihayet Allah Musa Aleyhisselâm'ya, geceleyin İsrailoğullarıyla Mısır'dan çıkmaları emretti.
Bunu Firavun'un askerleri de öğrendiler. Hemen Firavuna gidip haber verdiler. Musa Aleyhisselâm, geceleyin kendisine inananlarla birlikte yola çıktı. İlerlemeye başladılar ama nereye gideceklerdi? Musa Aleyhisselâm, Kuzeye gittiklerini düşünüyorlardı ama ilahi kader onları doğuya götürmüştü. kendilerini Kızıldeniz'in önünde buluverdiler. herkes şaşırmıştı ama Musa Aleyhisselâm’ın Rabbine olan imanı hiç sarsılmamıştı:
- Hayır, bilin ki Allah bizimle beraberdir, bize kurtuluşu gösterecektir.
Allah, Musa Aleyhisselâm'ya asası ile denize vurmasını emretti. Asa denize dokununca birden mucize gerçekleşti. Deniz yarıldı. Sular bir dağ gibi iki yana yükseldi. Denizin içinde bir yol açılmıştı. Musa Aleyhisselâm ve beraberindekiler emniyet içinde karşı sahile çıktılar. Firavun İsrailoğullarının denizin ortasından yürüyüp karşıya geçtiklerini görünce:
-Bakın bakın deniz benim emrimle iyiye ayrıldı, kaçanları şimdi yakalayacağız, diye talanlar savunuyordu.
Firavun ve ordusu ilerledi, denizin ortasına geldiklerinde koskoca deniz onları yutuverdi.
Firavun denizde çamur yığını içinde boğulmuştu. Binlerce insanın katili sonunda cezasını çekmişti. Firavunun ordusu da tamamen boğulmuştu. (Alıntı)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis