Hz. Yusuf Aleyhisselâm’ın Hikâyesi
Hz. Yusuf Aleyhisselâm’ın Hikâyesi
Yusuf Aleyhisselâm, onbir
ağabeyi olan küçük bir çocuktu. Yakışıklı ve akıllıydı. Babası Yakup en çok Yusuf
Aleyhisselâm’ı severdi.
Bir akşam Yusuf
Aleyhisselâm uyuyunca ilginç bir rüya gördü. Rüyasında onbir tane yıldız, güneş
ve ay toplanmışlar kendisinin önünde eğiliyorlardı. Uyandığında çok şaşırmıştı.
Neden bir insanın önünde yıldızlar, ay ve güneş eğiliyordu?
Gidip rüyasını babasına
anlattı.
- Babacığım onbir yıldız, güneş
ve ay benim önümde eğildiler, dedi.
Babası Yakup, bir
peygamberdi. Bu rüyayı duyunca çok sevindi.
- Yusuf Aleyhisselâm oğlum,
dedi. Allah seni korusun. Sen bu-
Ah babacığım, aramızda bir
yarış düzenlemiştik, Yusuf Aleyhisselâm eşyalarımızın yanındaydı sonra bir kurt
gelmiş onu yemiş, deyip koç kanına bulanmış gömleği gösterdiler. Ama Yusuf Aleyhisselâm’ın
gömleğinde parçalanma izleri yoktu. Yakup bu yalana inanmamıştı:
Hayır dedi, bu hikayeyi
siz uydurdunuz. Yusuf Aleyhisselâm’ım ölmedi. Fakat Yusuf Aleyhisselâm
bulunamıyordu, en iyisi sabretmek ve Allah'a güvenmekti.
Üvey kardeşler akşam
olunca Yusuf Aleyhisselâm’ı düşünmeden uykuya dalmışlardı.
Oysa Yusuf Aleyhisselâm, karanlık
derin bir kuyuda ne yemek yiyebiliyor, ne de su bulabiliyordu. Sonunda Allah'ın
yardımıyla ormandan geçen bir yolcu grubu, yani bir kervan, bu kuyuyu gördüler.
Kervan çok susamıştı. Hemen kuyuya bir kova sarkıttılar.
Kuyudan kovayı
çektiklerinde çok şaşırdılar. Çünkü kovanın içinde gözyaşlarına boğulmuş bir
güzel çocuk vardı. Kervandakiler bu çocuğu bir köle olarak Mısır'da satmaya
karar verdiler, Mısır'a varınca pazar yerine gidip:
- Bu güzel çocuğu satın
alacak var mıdır, diye bağırdılar.
O pazarda bulunan bir
tüccar Yusuf Aleyhisselâm’ı satın aldı.
Onu Mısır kralına götürdü.
Yusuf Aleyhisselâm’ın dış
görünümü kadar içi de tertemizdi. Kralın hanimi Yusuf Aleyhisselâm’ı çok
beğenmişti. Fakat Yusuf Aleyhisselâm kadının kötü arzularına karşı Allah'a
sığındı.
Kadın çok kızmıştı. Hemen
kocasına gitti. Yusuf Aleyhisselâm bana kötü davranıyor diye şikâyet etti. Böylece
Yusuf Aleyhisselâm zindana atılmıştı. Fakat mahkûmlar ve gardiyanlar anladılar
ki Yusuf Aleyhisselâm soylu bir gençti.
Yusuf Aleyhisselâm'la aynı
gün iki mahkûm daha gelmişti. Onlar gördükleri rüyalarını Yusuf Aleyhisselâm’dan
sordular.
- Ben, dedi mahkûmlardan
birisi... Rüyamda şarap sıkıyordum.
Diğeri de:
- Ben de başımda ekmek
kırıntıları taşıyordum.
Bunları kuşlar yediler.
Yusuf Aleyhisselâm’dan bu
rüyaları açıklamasını istediler. Fakat Yusuf Aleyhisselâm bir peygamberdi. Peygamberlerin
görevi yalnızca rüyalarla uğraşmak değildi. Allah'ın emirlerini yaymaktı. Yusuf
Aleyhisselâm söze şöyle başladı:
- Ben dedi, rüyaları tabir
etmeyi çok iyi bilirim. Bu bana Allah'ın verdiği bir bilgidir.
Ve şöyle devam etti:
- Rabbimin bana öğrettiği,
sizlere ve başkalarına öğretmediği çok şey var. Allah ilmini herkese ve özellikle
günah işleyenlere vermez. Bana verdi, çünkü ben Allah'a inanıyorum ve
güveniyorum. İşte bakın insanlar nankör, tek olan Allah'a inanmak varken putlar
yapıp tapıyorlar, onlardan isteklerini istiyorlar.
Düşünün bir defa, bir
yığın taş parçalan mı iyidir, yoksa bir olan Allah mı? Biliniz ki ey
kardeşlerim, krallar, hâkimiyetler, tüm dünya, uzay ve evren Allah'ındır. Ondan
başkasına ibadet etmeyin. Bu size söylediğim
tevhid dini dosdoğru
yoldur. Gelin bu yola girin.
Sonra o iki adama:
- Biriniz efendisine şarap
verecek, biriniz idam edilecek ve kuşlar kafasında beslenecek.
Sonra şarap vereceksin
dediğine dönüp:
- Bu gerçek olunca beni
hatırla olur mu? Dedi.
Yusuf Aleyhisselâm’ın
dediği gerçek oldu. Mahkûmlardan birisi kralın uşağı oldu, diğeri idam edildi.
Bu arada zaman geçti, Mısır
kralı bir rüya gördü. Yedi tane cılız öküz, yedi tane şişman ineğin etini
yiyorlar ve yine yedi tane başak diğer yedi kurumuş başağa dolanıyorlardı.
Kral bu rüyayı
etrafındakilere sordu, kimseler bilememişti.
İşte o anda uşağın aklına Yusuf
Aleyhisselâm geldi. “Kralım bunu Yusuf Aleyhisselâm bilir” dedi. Hizmetçi
zindana koşup Yusuf Aleyhisselâm'a rüyayı sordu.
Yusuf Aleyhisselâm da
anlattı:
- Yedi yıl bolluk olacak, büyük
gayretlerle mısır yetişecek. Sonra korkunç bir kuraklık olacak, şayet ondan
önce ürünlerinizi depo ederseniz kuraklıkta sıkıntı çekmezsiniz. Bu kıtlık yedi
sene sürdükten sonra yeniden bolluk olacak diyerek sözlerini bitirdi.
Hizmetçi geri dönüp krala Yusuf
Aleyhisselâm’ın anlattıklarını aktardı. Kral bu felaketi önceden öğrendiği için
çok sevindi. “Bu rüyayı açıklayan kimdir” diye hizmetçiye sordu. Hizmetçi:
- Bu kişi Yusuf Aleyhisselâm’dır
efendim, dedi.
Kral:
- Onu hemen bana getirin, ben
onu özel danışmanım yapacağım, dedi.
Kral Yusuf Aleyhisselâm’ı
kendi özel danışmanı yaptı. Ancak, kralın etrafındaki memurlar da kral gibi
kötüydüler. Allah'ın herkesin yararına sunduğu nimetlerde haksızlıklar
yapıyorlardı.
Biliniz ki insanların
kalplerinde Allah korkusu olmazsa başkalarının hakkına el koymakta şüphe
etmezler. Ama içinde Allah korkusu olan, dürüst olur, dünya nimetlerini yerinde
ve hakkı ile kullanır.
Bundan dolayı Yusuf
Aleyhisselâm, haksızlıkların düzeltilmesi için kendini öne çıkarıp krala:
- Beni hazine sorumlusu
yap, dedi.
Kral da ona bu işi verdi. Böylece
Yusuf Aleyhisselâm tahıl depolarının da başına geçmiş oluyordu.
Yusuf Aleyhisselâm’ın
söylediği gibi büyük bir kuraklık gelip çatmıştı. Ancak Yusuf Aleyhisselâm’ın
sayesinde Mısır'daki depolar ağzına kadar tahıl ile doluydu. Onun için çevre
memleketlerde yiyecek bulamayanlar Mısır'a gelip, tahıl istiyorlardı. Yakup da
oğullarını Mısır'a yiyecek almaya göndermeye karar verdi. Fakat en küçük oğlu
Bünyamin'i göndermedi. Yusuf Aleyhisselâm için nasıl korktuysa, Bünyamin için
de öyle korkuyordu.
Yusuf Aleyhisselâm’ın üvey
kardeşleri yola koyuldular. Yusuf Aleyhisselâm’ı çoktan öldü biliyorlardı. Mısır'a
varınca unuttukları kardeşi Yusuf Aleyhisselâm’ın karşısına çıktılar. Yusuf
Aleyhisselâm onları yabancı gibi karşıladı. Kim olduğunu onlara anlatmadı. Nereden
geliyorsunuz? Kenan ilinden. Siz kimlerdensiniz? Biz Yakup'un oğullarıyız. Babamız
peygamberdir. Başka kardeşiniz var mı?
Evet adı Bünyamin.
- Neden o da gelmedi? Babamız
yollamadı. Neden, o çok mu küçük?
- Hayır, ama onun bir
kardeşi vardı adı Yusuf Aleyhisselâm’dı.
Bir gün bizimle oynarken
bir kurt onu yedi.
Yusuf Aleyhisselâm bunu duyunca
içinden bir gülme tutturuverdi. Ancak içinde babasını ve kardeşi Bünyamin'i
görmek için büyük bir özlem duymaya başlamıştı.
Yusuf Aleyhisselâm
kardeşlerine istedikleri yiyecekleri verdi. Bir daha geldiklerinde kardeşleri
Bünyamin'i de getirmelerini, yoksa yiyecek alamayacaklarını söyledi. Kardeşleri
Yusuf Aleyhisselâm’ı tanıyamamışlardı.
Kardeşler eve
döndüklerinde olanları babalarına anlattılar. Tekrar yiyecek almaya giderken
Bünyamin'i de istediler. Fakat Yakup, Yusuf Aleyhisselâm’ın başına gelenleri
unutmamıştı. Bu yüzden Bünyamin'i onlarla göndermekten çekindi. Ancak, kardeşlerin
hepsi Allah adına yemin edince Bünyamin'in onlarla gitmesine izin verdi.
Kardeşler, Bünyamin ile
birlikte Mısır'a doğru yola çıktılar. Mısır'a geldiklerinde Yusuf Aleyhisselâm,
kardeşini hemen tanımıştı. Onu bir kenara çekip, ben senin kardeşin Yusuf Aleyhisselâm’ım
dedi. Bünyamin bunu duyunca çok sevindi.
Yusuf Aleyhisselâm, kardeşinin
kendi yanında kalmasını istiyordu. Ama bunu nasıl yapacaktı?
Bünyamin'in kalmasını
sağlamak için gizlice Bünyamin'in çantasının içine kralın gümüş kupalarından
birini sakladı. Kardeşler saraydan ayrılırken, hizmetçiler gümüş bardaklardan
birinin eksildiğini gördüler. Bütün kervanlar durduruldu. Eşyalar aranınca
gümüş bardak, Bünyamin'in çantasından çıkıverdi.
O zamanki kanunlara göre, böyle
bir şey yapan cezasını çekene kadar o ülkeden çıkamazdı. Yusuf Aleyhisselâm da
zaten bunu istiyordu. Böylece Bünyamin'in gitmesine izin verilmedi. Büyük
kardeşler çok üzgündüler. Şimdi babalarına ne cevap vereceklerdi?
Bünyamin de işin farkına
varmıştı ama ağabeyleri çok üzgündü. Yusuf Aleyhisselâm'a koşup yalvardılar. Ama
Yusuf Aleyhisselâm, Bünyamin'in kendisiyle kalmasını istediği için onların
tekliflerini, yalvarmalarını kabul etmedi.
Büyük kardeşlerden birisi:
- Ben babama 'Bünyamin'i
geri sana sağ salim getireceğim' demiştim. Ben Bünyamin dönene kadar
gitmeyeceğim siz gidin, dedi.
Bunun üzerine geri
kalanlar babalarına döndüler. Olup biteni anlattılar. Ancak Yakup, olup bitene
inanmak istemiyordu:
- Benim Bünyamin'im hırsızlık
yapmaz ama ben de onun için birşey yapamam. Sabredip bekleyeceğim, dedi
Gece, gündüz dua etmeye
başladı. O kadar çok üzüldü ki artık gözleri görmez olmuştu. Sonra oğullarını
topladı:
- Mısır'a gidip
kardeşinizi görün, dedi.
Kardeşler Yusuf Aleyhisselâm'a
üçüncü kez gittiler: Biz yine geldik, çünkü bizim kardeşimiz Bünyamin'e
ihtiyacımız var, bize tahıl da lazım, çünkü kuraklık devam ediyor. Paramız da
yok, ne olursun bize yardım et, diye yalvardılar. Yusuf Aleyhisselâm bu
yalvarmalardan çok üzülmüştü. Fakat onlara kendisine yaptıkları davranışın
kötülüğünü anlatmak istiyordu.
Hatırlayın bakalım, sizin Yusuf
Aleyhisselâm diye bir kardeşiniz vardı. Ona ne yapmıştınız? Birden kardeşlerin
hepsi Yusuf Aleyhisselâm’ı hatırladılar: Sen... Sen Yusuf Aleyhisselâm musun? Diye
utana sıkıla sordular.
Evet dedi Yusuf
Aleyhisselâm.
- Şüphesiz biz yanlış
yaptık, affet bizi, dedi kardeşleri.
Yusuf Aleyhisselâm onları
affetti. Sonra onlara tüm aile bireylerini Mısır'a getirmelerini söyledi. Gömleğini
de çıkarıp:
- Bu gömleği babama verin,
inşallah onun gözleri açılacaktır, dedi.
Kardeşler Kenan iline
babalarının yanına döndüler. Onlar gelmeden Yakup etrafındakilere:
- Bana deli demeyin ama Yusuf
Aleyhisselâm’ımun yaşadığını hissediyorum, dedi.
Halk da:
- Hadi canım, Yusuf
Aleyhisselâm yıllar oldu kaybolalı, sen nasıl böyle söylersin? Dediler.
Sonunda çocuklar eve
geldiler. Yusuf Aleyhisselâm’ın müjdesini babalarına verdiler. Gömleğini de
babalarına sundular. Yusuf Aleyhisselâm’ın haberi babasını öyle sevindirmişti
ki yeniden görmeye başladı. Sonra tüm aile Mısır'a yerleşti. Yusuf Aleyhisselâm
da Mısır'da yönetici olmuştu. Böylece Yusuf Aleyhisselâm’ın çocukken gördüğü
rüya gerçekleşmiş oluyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder