Kayıtlar

Ocak 20, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bu Ne Sabır?

Bu Ne Sabır? Lokman Hakîm, zengin bir adamın kölesiydi. Bir gün Lokman Hakîmin efendisine hediye olarak bir meyve getirdiler. Efendisi, Lokman Hakîmi sevdiği için, onu çağırdı ve meyveyi kesip ona bir dilim verdi. Lokman, o dilimi bal gibi, şeker gibi yedi. Hem de öyle lezzetle yedi ki Lokman'ın efendisi, ikinci dilimi de kesip sundu. Böyle, böyle meyveyi tekmil yedi; yalnız bir dilim kaldı. Efendisi “Bunu da ben yiyeyim; bir bakayım, nasıl şey, herhalde tatlı bir meyve!” dedi. Çünkü Lokman, öyle lezzetle, öyle zevkle, öyle iştahlı yiyordu ki görenlerin de iştahı geliyordu. Efendisi o dilimi yer yemez meyvenin acılığından ağzını bir ateştir sardı, dili uçukladı, boğazı yandı. Bir eyyam acılığından adeta kendisini kaybetti. Sonra Efendisi: “A benim cânım, böyle bir zehri nasıl oldu da tatlı tatlı yedin, bu ne sabır? Niçin ben yiyemem demedin?” dedi. Lokman dedi ki: “Ey marifet sahibi efendim! Elinle sunduğun bir şeye nasıl olur da "bu acıdır!" diyebil

Özlenen Gün Gelecektir!

Özlenen Gün Gelecektir! Çin Bambu ağacının yetişmesi, olumlu ısrar için güzel bir örnektir. Çinliler bu ağacı söyle yetiştirir: Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir. Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler. Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır. Akla gelen ilk soru şudur: Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı, yoksa beş yılda mı ulaşmıştır? Bu sorunun cevabi tabii ki beş yıldır. Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik? Bir başarın

Benim On Yılda Geldiğim Yere, Sen İki Ayda Gelmeye Çalıştın

Benim On Yılda Geldiğim Yere, Sen İki Ayda Gelmeye Çalıştın Kavağın yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisi ile müthiş hızla büyümüş ve neredeyse, kavak ağacıyla aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa: -   Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç? -   On yılda... Demiş kavak. -   On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak. -   Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak. -   Doğru! Demiş ağaç. “Doğru! ” Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak, önce üşümeye başlamış sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış… Sormuş endişeyle kavak ağacına: -   Neler oluyor bana, ey kavak ağacı? -   Ölüyorsun... Demiş, kavak. Kabak ağlayarak: -   Niçin? Diyerek devam ettirmiş sorusunu… Kavak ağacı: -   Benim on yılda geldiğim yere sen iki ayda gelmeye çalıştığın için...