Bu Ne Sabır?
Bu Ne Sabır?
Lokman
Hakîm, zengin bir adamın kölesiydi. Bir gün Lokman Hakîmin efendisine hediye olarak
bir meyve getirdiler. Efendisi, Lokman Hakîmi sevdiği için, onu çağırdı ve
meyveyi kesip ona bir dilim verdi. Lokman, o dilimi bal gibi, şeker gibi yedi. Hem
de öyle lezzetle yedi ki Lokman'ın efendisi, ikinci dilimi de kesip sundu. Böyle,
böyle meyveyi tekmil yedi; yalnız bir dilim kaldı.
Efendisi
“Bunu da ben yiyeyim; bir bakayım, nasıl şey, herhalde tatlı bir meyve!” dedi. Çünkü
Lokman, öyle lezzetle, öyle zevkle, öyle iştahlı yiyordu ki görenlerin de
iştahı geliyordu. Efendisi o dilimi yer yemez meyvenin acılığından ağzını bir
ateştir sardı, dili uçukladı, boğazı yandı. Bir eyyam acılığından adeta
kendisini kaybetti.
Sonra
Efendisi:
“A benim
cânım, böyle bir zehri nasıl oldu da tatlı tatlı yedin, bu ne sabır? Niçin ben
yiyemem demedin?” dedi.
Lokman
dedi ki:
“Ey
marifet sahibi efendim! Elinle sunduğun bir şeye nasıl olur da "bu acıdır!"
diyebilirim! Senin ihsan ettiğin her şey bana şifadır. Senin nimetler
bağışlayan elinden o kadar rızıklandım ki, utancımdan adeta iki kat olmuşumdur.
Çünkü vücudumun bütün cüzleri senin nimetlerinden meydana geldi”
Mevlana
Celaleddin-i Rûmî hazretleri kuddise sirruh
Yorumlar
Yorum Gönder