Kayıtlar

iyi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Tevâzudan daha iyi bir şey görmedim...

Tevâzudan daha iyi bir şey görmedim... Vehbi Tülek Feth-i Mûsulî hazretleri, Hazreti Ali'yi rüyâda görür ve ondan nasîhat ister!.. Feth-i Mûsulî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Musul’da doğdu 835 (H. 220) senesinde orada vefât etti. Bişr-i Hafî'nin arkadaşıdır. Bişr-i Hâfî hazretleri gibi gibi yüksek dereceler sâhibiydi. Bir gün Feth-i Mûsulî'ye, "sıdk nedir?" diye sorulunca, içinde demir bulunan bir ocağa elini sokup, kızgın bir demir parçasını çıkarıp elinde tuttu ve; "İşte sıdk budur" dedi. Şöyle anlatır: "Bir gün Emir-ül-müminîn Hazreti Ali'yi rüyâmda görüp, bana nasîhat et, dedim. Tevâzudan daha iyi bir şey görmedim. Yalnız Allahü teâlâdan sevap umarak, zenginin yoksula gösterdiği tevâzudan daha güzel ne olabilir, dedi. Biraz daha nasîhat edin, dedim. Buyurdu ki: Ondan daha güzel olanı, Allahü teâlâya gâyet fazla güven duyan fakirin, zengine karşı kibirli ve gururlu davranmasıdır." Hacca giderken yolda henüz

İşi iyi Yapmak

İşi iyi Yapmak Hz. Aişe Radiyallahü Anha’den nakledildiğine göre Allah Rasulü Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “Aziz ve Celil olan Allah, birinizin, yaptığı işi en iyi şekilde yapmasından memnun kalır.” (Taberânî, el-Mu’cermil-Evsat, 1/275) Hadis-i şerifin metninde geçen “itkan” fiili, bir işi sağlam ve hakkını vererek yapmak anlamına gelir. Kelime bu anlamıyla Kur’an-i Kerim’de Cenab-ı Hakk’ın sıfatı olarak kullanılmış ve bir ayette, “sun’allahillezi tetkane külle şey’in” (bu, her şeyi sapa sağlam yapan Allah’ın sanatıdır) buyrulmuştur. (Neml, 88) Sağlam ve güzel yapılması istenilen is hiç şüphesiz, meşru, yani salih amel türünden olmalıdır. Hz. Peygamber bir hadislerinde “ihsan” fiilini kullanarak buna işaret etmişlerdir. “Allah size her şeyde “ihsan”ı emretti. (savaşta) öldürürken (bile) güzel öldürünüz. Hayvanı keserken de güzel kesiniz.” (ibn Ebû Şeybe, Musannaf, 5/455) “ihsan”, genelde, iyi ve güzel işler yapmak, ikramda bulunmak gibi anlamlara gelse de,

Korana Virüsün Kötü ve İyi Yönleri

  Korana Virüsün Kötü Yönleri ·      Korana Virüsü on binlerce can aldı… ·      Milyonlarca kişiyi hastanelerde süründürüyor! Daha ne kadar alacak, nerede duracak bilinmiyor… ·      Yaşlı dünya nüfusunu korkuttu. En önemlisi İnsanların arasına sosyal mesafe koydu. Öyle korkuttu ki insanlar günlerce evden çıkamıyor… ·      Dünyanın en gelişmiş ülkeleri dâhil tüm dünya ekonomilerini yerle bir etti, sağlık sistemlerini çökertti. ·      Bütün dünya halkını evlere hapsetti, okulları, ibadethaneleri, fabrikaları kapattırdı! Korana Virüsün İyi Yönleri ·      Meyhaneleri, kerhaneleri, kumarhaneleri, barları, pavyonları, kahvehaneleri tüm şer haneleri kapattırdı! ·      Kâfir beldelerde ezan-ı Muhammediye’yi açıktan okuttu, kâfirlere bile secde ettirdi! ·      Müslüman öldürmek, petrol çalmak, Büyük İsrail’i kurmak için çalışan süper güçlere trilyon dolarlar kaybettirdi. Geçici de olsa Müslüman öldürmek gündemden düştü… (İlk fırsatta kaldığı yerden devam edecektir.)

Hakiki Müslüman olmak için ne yapmak, nelere sahip olmak lazımdır?

Hakiki, Müslüman olmak için ne yapmak, nelere sahip olmak lazımdır? İslam dininin temeli; ilim, amel ve ihlastır. İlim; iman, fıkıh ve ahlak bilgileridir. Bunlar, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından öğrenilir. Amel, bu bilgilere uygun işlerdir. İhlas; ilmin ve amelin, Allah rızası yani Allah’ü Teâlâ’nın sevgisini kazanmak için elde edilmesidir. Bu üç temele malik olan Müslümana “Hakiki Müslüman” denir. Hakiki Müslüman olmak demek, yalnız âdetlere tabi olarak ibadet etmek değil, İslam’ın emrettiği güzel ahlakı edinerek, insanlık vazifelerini yaparak, ruhen de tertemiz olmak demektir. İbadet eden, fakat hileyi zekâ eseri sayan, insanları aldatan, hatta bazen zararlı propagandalara aldanarak insan öldüren, ortalığı yakıp yıkan, yalan söyleyen bir kimse, Müslüman olduğunu söylese de hakiki Müslüman değildir.

Dostluk

Dostluk Banu CİNGÖZ Kavgayı, ağacın bir yaprağına yazmak isterdim, sonbahar gelsin, yaprak kurusun diye.  Öfkeyi, bir bulutun üzerine yazmak isterdim, yağmur yağsın, bulut yok olsun diye.   Nefreti, karların üzerine yazmak isterdim, güneş açsın, karlar erisin diye.  Dostluğu ve sevgiyi, yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim. Onlarla büyüsün, dünyayı sarsın diye...

Akif gibi ödülü kabul etmedi

Resim
Akif gibi ödülü kabul etmedi İstiklal Marşı'nın kabulünün 94. yıl dönümü ve Mehmet Akif Ersoy'u anma günü dolayısıyla Konya'da düzenlenen programda, İstiklal Marşı'nı en iyi okuyarak ödül almaya hak kazanan öğrenci kız öğrenci, Mehmet Akif'in de Milli Marş karşılığında verilen ödülü almadığını belirterek ödülü kabul etmedi. İstiklal Marşı'nın kabulünün 94. yıl dönümü ve Mehmet Akif Ersoy'u anma günü dolayısıyla Konya Devlet Tiyatrosu'nda program düzenlendi. Program, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından çeşitli okullardan öğrencilerin Ersoy'a ait şiirleri okumasıyla devam etti. İzleyicilere Ersoy ve Milli Marşı anlatan piyes ve orotoryo gösterilerinin sunulduğu program, mehter dinletisiyle devam etti. Törenin son bölümünde İstiklal Marşı'nı Güzel Okuma Yarışması, Liseler ve Ortaokullar arası kompozisyon yarışmalarında dereceye girenlere ödülleri verildi. Konya'da İstiklal Marşı'nı en i

Kavanoz

Kavanoz Zamanın iyi ve üretken olarak kullanıma konusunda zaman zaman kurslar düzenleniyormuş. İşte bu kurslardan birinde zaman kullanma uzmanı öğretmen, çoğu hızlı mesleklerde çalışan öğrencilerine: -“Haydi, küçük bir sınav yapalım!” demiş. Ve masanın üzerine kocaman bir kavanoz koymuş. Sonra bir torbadan irice kaya parçaları çıkarmış, dikkatle üst üste koyarak kavanozun içine yerleştirmiş. Kavanozda taş parçası için yer kalmayınca sormuş: -“Kavanoz doldu mu?” Sınıftaki herkes, -“Evet, doldu” yanıtını vermiş. -“Demek doldu ha!” demiş hoca. Hemen eğilip bir koca küçük çakıl taşı çıkartmış, kavanozun tepesine dökmüş, kavanozu eline alıp sallamış, küçük parçalar büyük taşların sağına soluna yerleşmişler. Yeniden sormuş öğrencilerine: -“Kavanoz doldu mu?” İşin sanıldığı kadar basit olmadığını sezmiş olan öğrenciler, -“Hayır, tam da dolmuş sayılmaz!” demişler. -“Aferin!” demiş zaman kullanım hocası. Masanın altından bu kez de bir koca dolusu kum çıkartmış. Kumu

Böylesi Tevazu Ve İncelik

Böylesi Tevazu Ve İncelik Bir adam kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Bir neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş-ı Veli'nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister. (O zamanlar dergâhlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu.) Durumu Hacı Bektaş-ı Veli'ye anlatır ve Hacı Bektaş-ı Veli, 'Helâl değildir' diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve aynı durumu Mevlâna'ya anlatır. Mevlâna ise bu hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaş-ı Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar. Mevlâna şöyle der: - Biz bir karga isek Hacı Bektaş-ı Veli bir şahin gibidir. O, öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir. Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş-ı Veli'nin Dergâhına gider. Ve Hacı Bektaş-ı Veli'ye, Mevlâna'nın kurbanı kabul

Kusur Kimde?

Kusur Kimde? Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duymadığından korkuyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş. Ona nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değilmiş. Bu durumu konuşmak için aile doktorunu aramış; doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş. "Yapacağın şey şu, karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer duymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım; cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla!" O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş. 40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş "Hayatım bu akşam yemekte ne var?" Cevap yok Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış; "Hayatım bu akşam yemekte ne var?". Gene cevap yok… Mutfağa biraz daha yaklaşmış, mesafe 20 adım ve tekrar sormuş: "Hayatım bu akşam yemekte ne va

Abd’den İyi Füze Yapmak

Abd’den İyi Füze Yapmak Muhterem kardeşler: Şöyle bir soru sorsak Abd’den iyi füze yapmak mümkün mü, değil mi? Şundan eminim. Bazıları diyecek ki neden olmasın? Bazıları da diyecek ki asla yapamayız. Peki, Abd veya bir başka gelişmiş ülkeden daha iyi silâh üretmeden, daha iyi bilim adamı yetiştirmeden ayakta durmak mümkün mü? Herkes diyecek ki asla ayakta duramayız… Yapamayız diyenlere; sebep nedir? Desek diyecekler ki teknolojide geriyiz. Paramız yok tesislerimiz yeterli değil… Bir sürü neden sıralayacaklar… Galiba 30 yıl kadar önceydi. Mesleğim öğretmenlik ama hastalara da iğne yapıyordum. Bir evden çağırdılar, gittim. Hasta, tanımadığım bir beyefendi idi. Beni çok hoş karşıladı. Tanıştık. Almanya’da çalışan bir makine mühendisi imiş... Ben heyecanla Türk yapısı bir otomobilimiz olsa ne güzel olur dedim. Mühendis bey bana ne derse beğenirsiniz? “Türkiye otomobil yapamaz” Ben şok olmuştum. Neden deyince otomobil sanayinin çok zor olduğunu motor parçalarının imal edildikten

Çalış Başbakanım

Çalış Başbakanım   Süper bir hamle yap, yurdum şahlansın, Tabuları dağıt, halkım uyansın, Bayrağı iyi tut, arşa uzansın, Çalış başbakanım, vatan kalkınsın! Barışı yakala, huzur sağlansın, Üretimi patlat, refah sağlansın, Adaleti getir, hukuk sağlansın, Çalış başbakanım,  vatan kalkınsın! Yurdumuz bilimde, zirveye varsın, Paramız dünyada,  ilk bire girsin, Düşmanlar eğilip selâma dursun, Çalış başbakanım, vatan kalkınsın! Uzay denen yerde, biz de gezelim, Madde âleminden, sırlar çözelim, Teknik halkasına, buluş dizelim, Çalış başbakanım, vatan kalkınsın! Okullarım bilgi,  merkezi olsun, Süper gençler, yüksek makama gelsin, Mutluluk güneşi, her yere dolsun, Çalış başbakanım, vatan kalkınsın! Hortumcu denenler, sırtımdan insin, Hainler, alçaklar, yerlere girsin, Haklı hakkın alıp, murada ersin, Çalış başbakanım, vatan kalkınsın! Herkes kardeş olsun, ayrım olmasın, Aziz vatanımı kimse bölmesin, Koç yiğitler kalleşlikle öl

Yetenek Havuzu

Yetenek Havuzu Muhterem Dostlar; iyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş kaliteli insanlar olmadan insanın ve toplumun mutluğundan vatanın ve milletin kalkınmasından, bekâsından söz edilemez. Ne aileler, ne toplumlar, ne insanlık refah ve huzur bulamaz. Kötü karakterli ve cahil insanlar zehirli gıdaya benzer. Tüm toplumu zehirleyip öldürebilir. Cahil ve ahlâksız insanlardan tüm insanlık zarar görür. Çünkü insanlık bir ailedir. İnsanlık ailesinin her ferdi cehaletten ve tüm kötülüklerden korunmalıdır. Bugün dünyamızın birçok bölgesinde özellikle Müslüman coğrafyasında kan, gözyaşı terör ve yoksulluk var. Dünyayı yöneten sömürücü emperyalist güçlerin gizli ve kalleşçe kurdukları terör örgütleri sürekli katliam yapıyor. Öldürdükçe öldürüyor, kana doymuyorlar. O zamsan bütün gayret ve çabalar iyi insan yetiştirmeye yönelik olmalıdır. Bütün insanlığın mutluluğu iyi bir eğitimden geçmiş, kaliteli, ahlâklı, iyi insanlara bağlıdır.  Dünya devletler tarihine bakacak olursak; iyi yetişmiş,