Kayıtlar

Ocak 21, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hazreti Süleyman Aleyhisselâm ve Kanadı Kırılmış Kuş

Hazreti Süleyman Aleyhisselâm ve Kanadı Kırılmış Kuş "Hz. Süleyman zamanında bir kuş, kanadını bir sofînin kırdığından şikâyet ile Hz. Süleyman ’ a gelmi ş . Hz. S ü leyman da o ku ş un ş ik â yet ç i oldu ğ u sof î yi huzuruna getirtip sormu ş : - Bak, bu kuş senden şikâyetçi. Niye bu kuşun kanadını kırdın? Sofî cevap vermiş: - Sultanım, Allah bu mahlûkatı bizim emrimize musahhar kılmıştır. Ben bu kuşu avlamak istedim, önce kaçmadı. Yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacakken kaçmaya çalıştı. O esnada da kanadını incittim. Ona kaçması için fırsat verdim, fakat o bekledi. Adeta “ Gel beni tut, ne istiyorsan yap, ” dedi. Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa hitaben demiş ki: - Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Neticede sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun. Kuş, Hz. Süleyman ’ a şö yle cevap vermi ş : - Efendim,

Şeytanı İmtihana Çeken Mü'min

Şeytanı İmtihana Çeken Mü'min İlk zamanlarda lanetlik şeytan insanlar arasında öz çehresiyle serbestçe dolaşabiliyordu. Bir gün gerçek mü'minlerden biri yanına yaklaşarak şeytanı denemek istedi. Mü'min, "Ey Şeytan, ben seni çok seviyorum. Aynı senin gibi olmak için ne yapmak gerek? Bana söyler misin?" diye söze girişti. Lanetlik şeytan bir av yakaladığından emin söze başladı. Önce, "Hayret!" dedi. "Bugüne kadar benim gibi olmak isteyen bir kişiyle karşılaşmamıştım. Sen nasıl istiyorsun bunu? Ne mutlu sana! Seni candan tebrik ederim." Sonra da kendisi gibi olabilmenin yolunu şöyle gösterdi: "İlk işin namazı terk etmek olacak. Sonra da eğriye, doğruya boyuna yemin edeceksin." Bütün bunları can kulağıyla dinlemiş görünen mü'min ortaya atılarak, "Ey Şeytan!" dedi. "Ben Allah'a namazımı terk etmeyeceğim, asla dilimi yemine alıştırmayacağım diye erkek sözü verdim. Sözümden beni kimse caydıramaz.&

Dağ Başında Ermek mi, Şehir İçinde Ermek mi?

Dağ Başında Ermek mi, Şehir İçinde Ermek mi? İki kardeştiler. Biri köyde çobanlık yapmayı tercih ederek diyordu ki: Bu zamanda şehre gitmek, oranın günahlı hayatına karışmak çok kötü. İyisi mi, ben köyün çobanlığını yapayım, günahlardan uzak kalayım. Diğeri ise şehre gitti. Bir mahallede küçük bir tamir kulübesi açıp başladı ayakkabı tamirine. Çoban dağda koyunları, keçileri otlatıyor, hiçbir namazını kaçırmıyor, hiçbir şekilde de namahreme nazar etmiyordu. Bütün gün ormanın sessizliği içinde zikirle, fikirle, şükürle yaşayıp gidiyordu. Bu sebeple de manen bir hayli ilerledi, kerametlere mazhar oldu. Düşünüyordu ki, kardeşi şehirde bir sürü günah ve namahreme nazar ile manen sükût ediyor... Bir ara ona acıyarak ziyaretinde bulunmayı düşündü. Otlattığı koyunlarından bir miktar süt sağıp bir bez torbaya doldurarak ağzını bağlayıp şehrin yolunu tuttu. Sora sora bir mahalledeki eskici kulübesinde kardeşini buldu. Torbadaki sütünü duvardaki bir çiviye asıp oturarak hal h

Zeki Köpek

Zeki Köpek Adam karısının evlenirken yanında getirdiği köpeğine bir türlü ısınamamış. Evin her yeri tüy olduğu için köpekten kurtulmanın yollarını aramaya başlamış.  Artık canına tak ettiği bir gün köpeği alıp 5 sokak ileriye bırakmış. Akşam işten eve gelmiş bir bakmış ki köpek evde. Yarın için tekrar plan yapmış ve bu sefer 20 sokak öteye bırakmış. Akşam eve geldiğinde yine aynı manzara, köpek başköşede oturuyor. Ertesi gün köpekten kurtulmaya kararlı imiş. Sabah köpeği arabaya attığı gibi sokaklar, ilçeler geçmiş şehrin en ücra köşelerine gidip köpeği bırakmış.  Akşam olunca evin telefonu çalmış kadının karşısında kocası. -“Alo hayatım köpek evde mi?”  Kadın; - “Evet hayatım!” -“Telefonu ona verir misin, evin yolunu bulamıyorum da…”