Kayıtlar

Şubat 19, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ön Yargıyı Kırmak Çok Zordur…

Ön Yargıyı Kırmak Çok Zordur… Bir Arife sormuşlar: -Efendim, Dünyada en çok kimi seversiniz? -Terzimi Severim diye cevap vermiş. Soruyu soranlar şaşırmışlar: -Aman Efendim, Dünyada sevecek o kadar çok kimse varken, terzi de kim oluyor? O da nereden çıktı? Demişler. Ârif: -Evet, Dostlarım, ben en çok terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde; “Şişmanladı mı, zayıfladı mı, uzadı mı, kısaldı mı diye…” ölçümü yeniden alır. Diğerleri öyle değil… Bir kez hakkımda karar verdiler mi, ölünceye kadar bana hep aynı ölçü nazarıyla bakarlar...

Güneşin Mecali

Güneşin Mecali Hazreti Fatih ve ikinci Beyazıd devirlerinde yaşamış büyük âlimlerden Molla Fenari Hazretleri, son derece mütevazı ve lüzumsuz yere hiç konuşmayı sevmeyen bir zattı. Aynı zamanda manevî ilimlerle de mücehhez olan Mevlânâ Fenarî, Şeyh Hacı Halife Hazretlerinin müridlerindendi. Onun talebeleri çok az konuştuğunu, ancak Padişahlardan bir bahis açıldığı zaman bülbül kesildiğini söyleyerek şöyle anlattığını nakletmişlerdir: — Bir gün sıcak bir Ramazan günü idi. Sultan Beyazıd Hazretleri ben âcizi de yanlarına alarak şöyle ferah bir yere çıkmış güneşin batmasını ve iftar vaktini bekliyorduk. Gurup vaktini seyreden Sultan Hazretleri bana dönerek şöyle söyledi: — Görüyor musun Molla! Galiba orucun bitkinliği ve sıcak, güneşe de tesir etmiş ki yürümeye bile mecali kalmamış. (Alıntı)

Dağları Bile Yerinden Oynatırlar

Dağları Bile Yerinden Oynatırlar Hazreti Ömer Radiyallahü Anh radıyallahu anh zamanında, İran'a harp ilân edilmişti, İran Hükümdarı Yezdecerd, Çin Hükümdarından yardım istedi. Çin Hükümdarı, İran'dan gelen elçilere savaşacakları düşmanın vasıflarından sual etti. Elçiler de, bildikleri kadarıyla Müslümanların vasıflarından anlattılar! “İçki içmezler, kumar oynamazlar, yalan söylemezler, birbirlerine yardımlarını hiç esirgemezler, zina etmezler, birbirlerinin namuslarına saygılıdırlar” dediler. Çin Hükümdarı uzun uzadıya sorduklarına müspet cevaplar alınca, eline kalemini alarak İran Hükümdarına şöyle bir mektup yazmıştı: — “Azizim Yezdecerd! Sana bir ucu Merv'de bir ucu da Çin'de olan muazzam ordular gönderebilirdim. Fakat karşındaki düşmanın vasıflarını öğrendikten sonra, bundan vazgeçtim. Düşmanların olan müslümanlar, bu ahlâk kaideleri üzere bulundukları müddetçe, dağları bile yerinden oynatmak isteseler yine de oynatırlar. Sen bunlarla dost geçinmeye bak. B...

Yüz Suyu

Yüz Suyu 1735 1808 yılları arasında yaşamış Hoca Neş'et adıyla ma'ruf bir âlim vardı. Bu âlim varlıklı bir kimse olduğu için gelen geçen herkese iyilik etmeyi çok sever, hatta kendisinde olmazsa, başkalarından isteyerek, gene de ihtiyaç sahibinin işini görürdü. Bir defasında kendisine: — Hocam şunun bunun işi için ona buna yüzsuyu döküyorsun. Kendin elinden geleni yapıyorsun. Bir de yüzsuyu dökmek niye? Diye söylenmişlerdi. Hoca Neş'et şu cevabı verdi: — Yüzsuyu ile değirmen dönmez ya, yüzsuyu ile ancak iş görülür, ben de onu yapıyorum. (Alıntı)

Hikâyenin Hikâyesi

Hikâyenin Hikâyesi Osmanlı şair ve nüktedanlarından Cenanî'ye, zamanın padişahı, anlattığı fıkra ve hikâyeleri bir kitap halinde toplamasını söylemişti. Cenanî bildiklerine kendi uydurduklarını da ekleyerek bir kitap yazdı. Kitabı güzel yazı yazan birine verip temize çektirdikten sonra yaldızlanması ve ciltlenmesi için ciltçiye vermişti. Böyle bir kitabın yazılıp ciltçiye verildiğini duyan padişahın nedimlerinde Derviş Eğlence, isimli bir hikâyeci Cenanî'den habersiz olarak daha ciltçide iken baştan sona okuyup ezberledi. Derviş Eğlence, padişaha hikâye ve nükteler anlatır ve onu eğlendirirdi. Cenanî'nin yazdığı kitabı baştan sona padişaha anlattı. Olup bitenlerden habersiz Cenanî, kitabını ciltciden almış ve padişahın takdirini kazanacağı ümidiyle saraya getirip, Kapı Ağası aracılığı ile padişaha gönderdi. Cenanî, dışarda heyecanla padişahtan gelecek ihsanı bekliyordu. Biraz sonra Kapı Ağası Gazenfer Ağa, huzurdan çıktı ve: — Beyim, gerçi bizim Derviş...

Kabul Olan Üç Dua

Kabul Olan Üç Dua Mevlânâ Fenarî Hazretleri bir gün medresede talebe okuturken şöyle demişti: — Allah'a hamd ü senalar olsun ki, bu zamana kadar ne istedimse hiç birini reddetmedi. Yalnız üç dileğim var, inşallah onlar da kabul olunur. Bunlardan birincisi; evimde benden evvel kimsenin vefat etmemesi, ikincisi; hastalığım uzun sürüp ölümümün zor olmaması, üçüncüsü ise; îmanla göçüp ahirette saadeti ilâhînin müyesser olmasıdır. Hazretin bu dualarından ilk ikisi tahakkuk etmiş, kendisinden evvel ailesinden kimse irtihal etmemiş, ikindi abdestini alıp namaz için camiye doğru gittiği bir sırada ruhunu teslim etmiştir. Allahü a'lem üçüncü dileği de kabul olunmuştur. Allah şefaatinden mahrum etmesin! Âmin! (Alıntı)

Arapça Günlük Konuşma العربية الَمحَادَثَة اليَوميّة

Arapça Günlük Konuşma  العربية الَمحَادَثَة اليَوميّة  Günlük Arapça Konuşmada Kullanılan Temel Kelimeler… Kelimati esasiyeti fi tekellem yevmiyyeh. كلمات اساسية في تكلم يومية Merhaba! Merhaban. مَرحباً. Hayırlı sabahlar! sabâhu’lhayr. صَباحُ الخَير. Sana da merhaba, hayırlı sabahlar! Sabahu’nnur; marhaban bik. مَرحَباً بك. صَباحُ النّور. Hayırlı akşamlar! Mesâu’lhayr. مَساءالخَير. Sana da merhaba, hayırlı akşamlar! Marhaban bik; mesau’nnur. مَرحَباً بك. مَساءُالنّور. Esselamu aleyküm! Nasılsınız? Esselâmu aleyküm; keyfe halukum. السّلام عليكم ، كَيف حَالُكُم. Ve aleyküm esselam ve rahmetüllah-i ve berekâtuhu, Allah’a hamd olsun, iyiyim! Ve aleyküm-ü’sselam ve rahmetullah-i ve berakatuhu; bi hayr vel-hamdülillah. وعليكم السّلام ورَحْمَة الله وبَركاتهُ، بِخَير والحَمدلله. Görüşmek üzere. Selametle! İlellikâ; m’aas...