Kayıtlar

Resul etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

40 Hadis-i Şerif 92 (Yardımlaşma ve Dayanışma)

  40 Hadis-i Şerif 92 (Yardımlaşma ve Dayanışma)   001-         “Müşteri kızıştırmayınız. Bir kimse kardeşinin satışı üzerine satış yapmasın. Din kardeşinin dünürlüğü üzerine dünür göndermesin. Bir kadın, din kardeşi bir kadının çanağındaki nimeti kendi kabına doldurmak için onun boşanmasını istemesin.” (bk. Buhârî, Büyû‘ 64, 70; Müslim, Nikâh 51-56, Büyû‘ 11, 12; Nesâî, Büyû‘ 16) 002-         “Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm, pazarcıların yolda karşılanmasını, şehirlinin köylünün malını satmasını, bir kadının, evleneceği erkeğe din kardeşi bir kadını boşamayı şart koşmasını, bir kimsenin din kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlıkta bulunmasını, müşteri kızıştırmayı ve satılık hayvanın sütünü sağmayıp memesinde biriktirmeyi yasakladı.” (Müslim,) 003-         "Allah katında helâlin en kötüsü karısını boşamaktır." (Ebû Dâvûd, Talâk 3; İbni Mâce, Talâk 1) 004-         "Pazara getirilen satılık malları çarşıya götürülünceye kadar yolda karşılamayınız." (Buhâr

Nerde kaldın ey Resul?

Nerde kaldın ey Resul?   Seccaden kumlardı... Devirlerden, diyarlardan Gelip, göklerde buluşan Ezanların vardı!   Mescit mümin, minber mümin... Taşardı kubbelerden tekbir, Dolardı kubbelere “amin”...   Ve mübarek geceler dualarımız; Geri gelmeyen dualardı... Geceler ki pırıl pırıl Kandillerin yanardı... Kapına gelenler ya muhammed, - uzaktan, yakından – Mümin döndüler kapından...   Besmele, ekmeğimizin bereketiydi, İki dünyada aziz ümmet; Muhammed ümmetiydi.   Konsun -yine- pervazlara güvercinler, “Hû hû”lara karışsın âminler... Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!   Şimdi seni ananlar, Anıyor ağlar gibi... Ey yetimler yetimi, Ey garipler garibi; Düşkünlerin kanadıydın, Yoksulların sahibi... Nerde kaldın ey Resûl, Nerde kaldın ey Nebi?   Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed, Çağlar ne çağlardı: Daha dünyaya gelmeden Mü’minlerin vardı... Ve bir gün, ki gaflet Çöller kadardı, Halîme’nin kucağında

Hacılarım

Hacılarım Âdemin doğduğu o kutsal vatan, Bir ömür hasretle coşuyor hacım, Nur ala nur olur o yolu tutan, Aşkıyla tavafa koşuyor hacım… Kutsal bir sevdadır verilmiş bize, Kötürüm de olsa can gelir dize, Fer olur bakmayı arz eden göze, Her demi hayalle yaşıyor hacım… Can gelir ismini duysa da kullar, Az gelir çileli olsa da yollar, Hacerül Esved’e uzanır eller, Yaradan aşkını taşıyor hacım… İbrahim makamı o kutsal alan, Ol Hacer değil mi zemzemi bulan, Şad olur orada bir vakit kılan, Kulluk şuuruyla pişiyor hacım… Olmak istiyorsan Mevla ya yakın, Eminim secdeden ayrılma sakın, Cenneti andırır olanca kokun, Safa dan Merve ye koşuyor hacım… Gazi er uyuma rüyayı bırak, Yüce peygamberi taşıdı Burak, Gönül arzularsa olur mu ırak, Allah’ın aşkına koşuyor hacım… Nasip eyle mücrim kulunda görsün, Hak için sürünüp menzile varsın, Aciz bedeniyle kıyama dursun, Sana da istemek düşüyor hacım… (Gazi) Emin KUZUCULAR

Allah'ım Rasülünü Görmeyen Gözü Al

Allah'ım Rasülünü Görmeyen Gözü Al   Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem vefat ettiği zaman, Eshabı Kiramdan Zeyd bin Abdullah Radiyallahü Anh tarlada idi. Başka bir sahabi koşarak geldi ve:   “- Resûlullah dünyadan göçtü, sen hâlâ burada çift sürmekle meşgulsün!”, dedi.   Bir anda kendinden geçen Zeyd bin Abdullah Radiyallahü Anh, ellerini açarak:   “- Allah’ım, Rasulünü görmeyen gözü başımda taşımak istemiyorum. Onu görmeyen göz bana lâzım değil, gözlerimin nurunu al!” Diye dua etti.   Bu sözler onun ağzından değil, kalbinden geldiği için, Allah’ü Teâlâ duasını kabul etti, o zamana kadar gören gözlerinin ikisi de bir anda kör oldu.