Kayıtlar

Mart, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Siz Bugün Nasıl Yaşıyorsunuz?

Siz Bugün Nasıl Yaşıyorsunuz?   Bir genç dedesine sordu: “- Siz daha önce nasıl yaşadınız? Uçak yok, İnternet yok, Bilgisayar yok, Facebook yok, TV yok, Whatsapp yok, Cep telefonu yok. Tablet yok, Araba yok, Sosyal medya yok, Kanka yok. Dede cevap verdi: "- Asıl siz bugün nasıl yaşıyorsunuz? Kur’an yok. Namaz yok. Dua yok. Edep yok. Hayâ yok. Paylaşma yok. Merhamet yok. Sevgi yok. Saygı yok. Şefkat yok. Onur yok. Karakter yok. Zikir yok. Alçak gönüllülük yok. Zaman planlaması yok. Komşuluk yok. Allah için sevmek yok. Anneye babaya saygı yok. Vefa yok. Sorumluluk almak yok… Yok da yok... Yani evlât sizin zamanınızdaki yoklar bizim zamanınızdaki yoklardan çok... Genç şaşkın bir şekilde başını öne eğdi: "- Özür dilerim dede…" diye yanıt verdi...

Hoş Geldin Ramazan

  Hoş Geldin Ramazan Sana hasretti câmi, sana hasret minare, Sende bulur hazzını, top sesi pare pare... Yankı yapar kubbeler, sende tevhid sesini, Sensin sığınak yapan, rahmetin gölgesini... Kabaran dalgaların, bak hele sevincine, Gizlenmişken sulara, sevinç içinde yine... İniyor dünyamıza, gece gündüz melekler, Yükseliyor Allaha binbir çeşit dilekler... Günahkâr kalbimizi, nurunla temizlersin, Cennetin kapısını bizlere açan sensin... Sultan oldun aylara, tac ettin kandilleri, Aydınlattın binlerce, kararmış gönülleri... Bayram ediyor şimdi, canlı cansız kâinat, Bambaşka oldu âlem yeniden buldu hayat... Seni bu günahkâr kul, bilmem nasıl anlatsın? Tevbekâr kula rahmet, çaresize hayatsın... Allah’a gider her an yorulmaksızın zaman, Al ruhumu içine, Hakka götür Ramazan...

Azrail’e Hoş Geldin Diye Bilmek

  Azrail’e Hoş Geldin Diye Bilmek   “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber... Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?   O dem ki perdeler kalkar, perdeler iner, Azrail’e hoş geldin diyebilmekte hüner...”   Eşref de bu husustaki duygu ve düşüncelerini söyle dile getirir:   “Düşünsek biz, ölümden korkmamak lazım gelir… Zira yerin altında üstünden ziyade akrabamız var!”   Büyük randevu, bilsem nerede saat kaçta? Tabutumun tahtası bilsem hangi ağaçta?   Dünyada renk, lezzet, nakış... Ne varsa hepsine küsüm... Gözümde son marifet Azrail’e tebessüm   Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku!   Necip Fazıl Kısakürek

Ramazan Ve Ahiret Bilinci

Resim
  Ramazan Ve Ahiret Bilinci Muhterem Müslümanlar!   Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem bir defasında ashabına şöyle buyurmuştu: “Ben, dünyada bir ağacın altında kısa bir süre gölgelendikten sonra yola koyulup oradan ayrılan bir yolcu gibiyim.” Bu hadis-i şerif bizlere dünya hayatının ahiret hayatına nispetle çok kısa olduğunu haber vermektedir. Dünyanın geçici nimetlerine tamah edip de ebedi olan ahiret yurdunu unutmamamız gerektiğini hatırlatmaktadır. Aziz Müminler! İman esaslarından biri de ahirete inanmaktır. Ahiret, kulluk yolculuğumuzun son durağıdır. Fani dünya hayatından sonra başlayacak olan ebedi hayatın adıdır. Ahiret, bu dünyada yapıp ettiklerimizden hesaba çekileceğimiz, ektiklerimizi biçeceğimiz hasat mevsimidir. Müslüman inanır ve bilir ki, bu dünyadan sonra sonsuz bir hayat var. Ömrünü iman, ibadet ve güzel ahlakla geçirenler için huzur ve mutluluk yurdu olan cennet var. Kendini imandan mahrum bırakanlar, hayatını isyan, günah ve kötülüklerle heba e

Ey Âciz İnsan!

  Ey Âciz İnsan!   Nefsin on askeri (kötü huy ve isteği) vardır: 1. Hırs. 2. Şehvet. 3. Cimrilik. 4. Aşırı istek. 5. Doğru yoldan ayrılıp uzaklaşmak. 6. Acımasızlık, merhametsizlik, katı kalplilik. 7. Kötü ahlâk. 8. Sonu gelmeyen arzu, istek, emel. 9. Aşırı hırs. 10. Tembellik Hevâ   Tembellik Hevânın da on askeri (kötü huy ve isteği) vardır: 1. Haset. 2. Zulüm. 3. Kendini beğenmek. 4. Kibir, büyüklenmek. 5. Nefret, kin, garaz. 6. Hilekârlık. 7. Vesvese. 8. Doğru şeylere itiraz. 9. Sû-i zan yani insanlar hakkında kötü düşünce beslemek. 10. Münâkaşa.   Şunu iyi bil ki, Allâh Celle Celâlüh sana vücudundaki organları kendisinin yasak ettiği şeylerden onları koruman için verdi. Onlar sana Allâh Celle Celâlüh’ün birer nimeti ve emânetidir. Günâh işlersen onlarla işleyeciğin için, Allâh Celle Celâlüh’ün verdiği nimet ve emânetleri Allâh Celle Celâlüh’e isyânda kullanmış olursun. Öyle yapınca da küfrân-ı nimette bulunmuş, nimete nankörlük ya

Eşlere Nasihat

  Eşlere Nasihat   Değer bilin! Kıymet bilin! Yuvanızı cennet bilin! Sofranızı bereket bilin! Elin adamı elin kadını sizi aldatmasın! Kimse eş gibi olmaz! Kimse helâlin gibi huzur vermez! Yazgına razı ol! Nasibine şükret! Kısmetine tevekkül et! Saadetine haram, neşene zehir katma!

Dut Yaprağı

Resim
                                                                                            Dut Yaprağı İmam-ı Şafii Rahmetullahi Aleyh'e: “- Allah Teâlâ'nın varlığına delilin nedir?” Diye sorduklarında: "- Dut yaprağıdır!" demiş. “- Çünkü aynı yaprağı koyun yer, süt yapar; arı yer, bal yapar; geyik yer, misk yapar; tırtıl yer, ipek yapar. Tadı, rengi, kokusu ve maddesi bir olan şeyden bu kadar farklı güzellikleri yaratmak ancak Allah Teâlâ'ya mahsustur.

Dualarınız Kalbinizden Olsun!

Dualarınız Kalbinizden Olsun!   İbrahim Ethem Kuddise Sirrûh Hazretleri, padişah iken gördüğü bir rüya uğruna tacı tahtı terk ediyor, derviş oluyor, diyar diyar dolaşıyor. Seneler sonra seyr-i sülûkünü tamamladıktan sonra Belh şehrine tekrar geliyor. Kendi yaptırdığı camide yatsı namazı kılıyor. Dışarıda kar var, hava çok soğuk… "- Şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim!” diye düşünüyor. Caminin bekçisi geliyor... Bekçi: "- Ne yapıyorsun burada” diyor... İbrahim Ethem: “- Müsaade et şurada yatayım, sabah Namazından sonra gideceğim!” diyor. Bekçi bacağından tutuyor ve O’na: “- İbrahim Ethem senin gibi çulsuzlar için yaptırmadı bu camiyi…” diyor ve bacağından sürükleye sürükleye, kafasını merdivenlere vura vura, onu dışarıya atıyor... İbrahim Ethem, “Kibir olur diye… “Bu camiyi ben yaptırdım!” diyemiyor. Çaresiz şehre gidiyor. Her taraf kapalı, sadece bir ekmek fırını açık... Kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor. Orada harıl harıl

Gel Ey Gurbet Diyârında Esîr Olup Kalan İnsân

Gel Ey Gurbet Diyârında Esîr Olup Kalan İnsân   Gel ey gurbet diyârında esîr olup kalan insân, Gel ey dünyâ harâbında yatup gâfil olan insân…   Gözün aç perdeyi kaldır duracak yer mi gör dünyâ, Katı mecnûn-dürür buna gönül verüp duran insân…   Kafesde tûtîye sükker verirler hiç karâr etmez, 'Aceb niçün karâr eder bu zindâna giren insân…   Ne müşkil hâl olur gafletde yatup hiç uyanmayup, Ölüm vaktinde Azrâil gelince uyanan insân…   Kararmış kalbin ey gâfil nasîhat neylesin sana, Hacerden katıdır kalbi öğüt kâr etmeyen insân…   Bu derdin çâresin bul sen elinde vâr iken fırsat Ne ıssı sonra âh ü zâr edüp hayfâ diyen insân…   Niyâzî bu öğüdü sen ver evvel kendi nefsine, Değil gayriye andan kim tuta her işiten insân…   Niyâzî Mısrî Kuddise Sırruh

Gülerek Günah İşleyen Ağlayarak Cehennem’e Girer -1-

Gülerek Günah İşleyen Ağlayarak Cehennem’e Girer -2-   Hz. Mûsâ ve Hızır Aleyhimesselâm birbirlerinden ayrılacakları zaman Mûsâ Aleyhisselâm: “Bana nasihatte bulun.” dedi. Hızır Aleyhisselam: “Yâ Mûsâ, inatçı olma. İşin olmayan yere gitme. Sebepsiz yere gülme. Birisi hata işlerse hatasından dolayı onu kınama. Kendi hataların için daima ağla.” buyurmuştur. Avf bin Abdullâh Radiyallahü Anh’ın rivayet ettiği hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmuştur: “Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem gülmezdi, ancak tebessüm ederdi. Bir tarafa döneceği zaman mübarek yüzünün tamamını çevirirdi.” Akıllı Müslümanın kahkaha ile gülmesi uygun olmaz. Dünyada az da olsa kahkaha ile gülen âhirette çok ağlar. Böyle olunca dünyada çok gülenin âhirette hâli nice olur? Nitekim Allâhü Teâlâ, Tevbe sûresinin, 82. âyetinde meâlen; “Az gülsünler, çok ağlasınlar…” buyurmuştur. Rebî’ bin Haysem Radiyallahü Anh bu ayeti şöyle tefsir etmiştir: “Kâfir ve münâfıklar yaptıklarından dolayı dünyada az güls

Gülerek Günah İşleyen Ağlayarak Cehennem’e Girer -2-

Gülerek Günah İşleyen Ağlayarak Cehennem’e Girer -2-   Allahü Teâlâ, insanların yaptığı işleri iki kısma ayırmıştır. Bir kısmını beğendiğini, bunları yapanlardan razı olduğunu, her iş karşılığında, bunlara nimetler vereceğini vaad etmiştir. Vaad ettiği iyiliklerin ölçü birimine, sevab denir. Allahü Teâlâ insanların yaptığı işlerden bir kısmını ise beğenmediğini, bunları yapanlardan razı olmadığını, bunların kötü işlerine kıyamette, çok acı karşılıklar vereceğini, bildirmiştir. Bu acı karşılıklara, azab denir Azabların şiddetlerini, çokluğunu bildiren ölçü birimine de, günah denir. Günah, Allahü Teâlâ’nın emirlerini yapmamak, yasak ettiklerinden sakınmamak demektir.   Emir ve yasaklar, Müslümanlar içindir. Allahü Teâlâ, imanı olmayanları, ibadet etmekle şereflendirmedi. Onlar, her istediklerini yapar, günah olmaz Bunlar, ibadet yapmadıkları, günah işledikleri için dünyada azab çekmezler. Her türlü nimete kavuşurlar İstediklerini, çalıştıklarını elde ederler. Yalnız, zalim olanla

Ey İnsan! Ölümden Sonrasını Düşündün mü?

  Ey İnsan! Ölümden Sonrasını Düşündün mü?   Öldükten yaklaşık 30 dakika içerisinde vücutta refleks diye bir şey kalmıyor. Gevşeyen kaslar dolayısıyla ağız ve göz kapakları açık kalıyor. Boşaltım sistemi tamamen gevşiyor, idrar akıntısı olmaya başlıyor. Ölümün gerçekleşmesinden 24 saat sonra vücut çürümeye başlıyor. Solunumun durması bakteriler için işaret oluyor ve çalışmaya başlıyorlar. İlk çürüyen organlar ise göz, beyin, mide ve bağırsaklar. Ceset şişman ise daha çabuk çürürken, tuzlu suda boğulanlar daha geç çürüyor. En geç çürüyen kısımlar ise kalp, mesane ve böbrek. İlk çürüyen yer olan mide ve bağırsaklarda bakteriler yoğun çalıştıkları için hızla gaz ortaya çıkıyor. Bu gaz, karın bölgesinin şişmesine sebep oluyor. Derinin üstü yanık gibi su toplarken, vücutta biriken sülfür yüzünden renk siyaha dönmeye başlıyor. Günden güne şişen karın patlıyor ve göğüs çöküyor. Bu olay “MEZAR ÜSTÜNDEN” duyulabilecek kadar sesli olabiliyor. Ortalama 4 yıl sonra insan tamame

Dinle Sözüm Sana Direm Özge Edâdır

  Dinle Sözüm Sana Direm Özge Edâdır   Dinle sözüm sana direm özge edâdır, Dervîş olana lâzım olan aşk-ı Hudâ’dır, Âşıkın nesi var ise ma'şûka fedâdır, Semâ safâ câna şifâ rûha gıdâdır…   Aşk ile gelin eyleyelim zevk u safâyı, Göklere değin ir görelim Hû ile Hâyı, Mestâne olup depredelim çeng ile nâyı, Semâ safâ câna şifâ rûha gıdâdır…   Ey sûfî bizim sohbetimiz câna safâdır, Bir cür'amızı nûşidegör derde devâdır, Hak ile ezel ettiğimiz ahde vefâdır, Semâ safâ câna şifâ rûha gıdâdır…   Aşk ile gelin tâlib-i cûyende olalım, Zevk ile safâlar sürelim zinde olalım, Hazret-i Mevlânâ’ya gelin bende olalım, Semâ safâ câna şifâ rûha gıdâdır…   Mevlânâ Celâleddin Rumi Kuddise Sirrûh

En Güzel Hediye

  En Güzel Hediye   Baba için en güzel hediye: “İZZET’tir” Anne için en güzel hediye: “HÜRMET’tir” Evlat için en güzel hediye: “ŞEFKAT’tir” Eş için en güzel hediye: “SEVGİ'dir” Çocuk için en güzel hediye: “TERBİYE’dir” Dost için en güzel hediye: “VEFA’DIR” Toplum için en güzel hediye: “HİZMET’tir” Komşu için en güzel hediye: “DERTLEŞMEK’tir” Ölü için en güzel hediye: “DUA’DIR” Kabir için en güzel hediye: “SALİH AMEL’dir” Dünya için en güzel hediye: “İNSANLIK’tır” Ahiret için en güzel hediye: “İYİLİK’tir” Allah için en güzel hediye: “KULLUK’tur” Ümmet için en güzel hediye: “KUR’AN-I KERİM ve EHLİBEYT’tir...”

Sağlıklı Bir Evliliğin Yolu Dinlemekten Geçer

  Sağlıklı Bir Evliliğin Yolu Dinlemekten Geçer    İkili ilişkilerde duygularımızı, düşüncelerimizi ve isteklerimizi ifade etmek iletişimin sadece bir yanını oluşturur. Diğer yanı ise; dinlemek ve anlamaktır. Taraflardan biri bir şey istediğinde, bir rahatsızlık hissettiğinde ya da duygu ve düşüncelerinden bahsetmek istediğinde iletişim kurmak ister. Ve iletişim kurmak istediğinde de; iletmek istediği şeyi en iyi ifade edecek yola başvurur. Bu yol sözlü ya da sözsüz olabilir. Karşı taraf bu mesajı aldığında, bunu deşifre edip yorumlayarak anlamaya çalışır. Etkili iletişimin başlangıcı ise; mesajı alan kişinin, gönderenin ne demek istediğini tam olarak kavramasıyla başlar. Konuşmacıdan kaynaklanan sorunlar ·      Sesini fazla alçak bir tonda kullanması. ·      Gereksiz detaylarla konuyu anlaşılması güç kılması. ·      Konuşma esnasında ana konudan sapmak ya da neden bahsettiğini unutmak. ·      Vücut dili ya da sözsüz mimik gibi davranışların, sözlerle ifade edilen mesajla ç