Kayıtlar

Yazdı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Goethe'nin Hz. Muhammed Aleyhisselâm'a Yazdığı Şiir

Goethe'nin Hz. Muhammed Aleyhisselâm'a Yazdığı Şiir   Sevinç sevinç berrak Ve yıldız yıldız parlak Bir dağ pınarı Üstünde beyaz bulutların Ve kuytusunda bir yeşil yamacın Aziz ruhlar sallamış beşiğini Veda edip çocuk tazeliğiyle bulutlara Raks eder gibi iner mermer kayalara Haykırır sevincini semalara Dağ geçitlerinde Önüne katar renk renk çakılları Ve bağrına basar kardeş pınarları Çiçeklenir ayak bastığı yerler Ve nefesiyle yeşerir çimenler Yoldaşı olur şimdi ırmaklar Ovaları doldurur gümüş ışıklar Bir ses yükselir pınarlardan   "Kardeş ayırma bizi koynundan, Bekliyor Yaratan. Yoksa bizi çölün kumları yutacak Güneş kanımızı kurutacak Kardeş, Dağın ırmaklarını, ovanın ırmaklarını Hepimizi alıp koynuna Eriştir bizi yüce Rabbına Ezelî Deryâ'nın yanına." Peki, der, dağ pınarı Kendinde toplar bütün pınarları Ve haşmetle kabarır göğsü, kolları Ülkeler açılır uğradığı yerlerde Yeni şehirler doğar ayaklar...

Esad Çoşan Hoca’nın Yazdığı Makale Çok Şey Anlatıyor!

  Esad Çoşan Hoca’nın Yazdığı Makale Çok Şey Anlatıyor!   İnsan, ancak Allah’a kul olur İslam’da cemaatle beraber olunması tavsiye edilir. Cemaatle beraber olmak “hakla”, “hakikatle” beraber olmaktır! Tek başına olsa bile, hakikatle beraber olan cemaattir. Hakikatten kopmuş olanlar, milyonlarca da olsa tefrikadadır.”   “Bugün maalesef tüm İslâm âlemi emperyalist güçlerin sultası altındadır. Kuş uçurtmazlar, takip ederler… Hem de kendisi takip etmez… Amerika seni John’la takip etmez, Smith’le takip etmez. Adı senin benim gibi olan Müslümanla takip eder; canına okur. O milletin içinden çıkmış hain vasıtasıyla takip eder ve millete en büyük zararı, kendi içinden çıkmış insanlara yaptırır. Parayla satın alır, ajan edinir ve öyle kullanır.”   “Herkese ajan demiyoruz; metot bilmediğinden, ilimden uzak olduğundan emperyalist onu kullanır, fark etmez. Sahte bir takım organizasyonlar var, topluyorlar insanları etraflarında, ondan sonra onları toptan ...

Mevlâna Celaleddin Rumi’nin Eşine Yazdığı Şiir

Mevlâna Celaleddin Rumi’nin Eşine Yazdığı Şiir Bir gün Mevlâna eve girer ve hanımı ona sorar: “- Bu kadar âşıksın! Mevlâ’ya şükürler olsun bu aşkı yaşayıp, yaşatana... Peki, bana ne kadar âşıksın?” Der. Mevlâna hanımına şu şiirle cevap verir. Sen benim; Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevişim, Bir adım gelene on adım gidişimsin. Ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin, Sen benim; yalandan ve sahteden kaçışım, Riyadan bıkışım, gerçeği arayışımsın, Ve nihayet doğrunun tadına varışımsın. Sen benim; haksızlığa ve zulme başkaldırışım, Mazluma kucak açışım, zalime düşmanca bakışımsın Ve mağdurdan yana tavır alışımsın. Sen benim; bugünüme şükür ve yarınıma dua edişim, Azla yetinişim, çoğa göz dikmeyişimsin Ve kapanmayan avuç içimsin. Sen benim; hayat ve kaderle inatlaşmam, Ekmek için kavgam, bitmek tükenmek bilmeyen davamsın Ve zorluklara karşı yılmayışımsın. Sen benim; menfaate ve çıkara tepkim, Almak için verene öfkem, ille de karşıl...

70 Bin Meleğin Sevab Yazdığı Salâvat

70 Bin Meleğin Sevab Yazdığı Salâvat جَزَى اللَّهُ عَنَّا سَيِّدِنَا مُحَمَّدًا صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم مَا هُوَ أَهْلُهُ Okunuşu: Cezallahü anna seyyidina Muhammeden Sallallahü Aleyhi Veselleme ma hüve ehlüh . Anlamı: Allahü Teâlâ, Muhammed Aleyhisselamı biz ümmetine olan merhametinden dolayı layık olduğu bir mükafâtla en yüksek dereceye erdirsin. Fazileti: Hz. Abdullah b. Abbas Radiyallahü Anh anlatıyor: Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “Kim, ‘Cezallahu anna muhammeden ma hüve ehlüh’ derse: 70 bin melek ona sevap yazarlar.” Kaynak: (Mecmau’z-Zevaid, 10/163).

Daha Ne Yazdığını Bilmiyorum!

Resim
Daha Ne Yazdığını Bilmiyorum! Bir turist İstanbul gezisi sırasında sahaflar çarşısına uğramış. Orada gezinirken bir dükkânın yan duvarında asılı duran levhayı çok beğenmiş ve satın almak istemiş. Fakat esnaf vermek istememiş; bir şeyler anlatmaya çalışmış ama lisanda da anlaşamayınca yabancıyı kırmayıp levhayı vermiş. Yabancı büyük bir heyecan ve zevkle levhayı sardırıp almış. Memleketine döndüğünde de evinin salonunda en güzel yere koymuş. Sonra bir gün evine bir Türk’ü davet etmiş. Bu zat Osmanlıca’yı da iyi bilen birisiymiş. Misafirin evin salonundaki o levhaya gülümseyerek baktığını gören ev sahibi, levhayı nasıl elde ettiğini heyecanla anlatarak; “Ancak!” demiş, “Daha ne yazdığını dahi bilmiyorum!” Bunun üzerine misafir tekrar gülümseyerek açıklamış: “Bu levhada ‘Helâya gider’ yazıyor.” Bu sefer ev sahibi kahkahalarla gelerek cevap vermiş: “Sizin bu yazınızla; ne yazılsa güzel oluyor!”