Kayıtlar

Yaratılış etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yeniden Diriliş (İkinci Yaratılış)

Yeniden Diriliş (İkinci Yaratılış)   Allah Teâlâ’’nın dört büyük meleğinden İsrafil Aleyhisselam, zamanı geldiğinde nurdan yaratılmış Sûr’u üfleyecektir. Bu üfleme farklı zamanlarda iki kez gerçekleşecektir. Birinci kez Sûr’un üfürülmesiyle Allah Teâlâ’, arş, kürsü, levh, kalem, Cennet ve Cehennem haricinde ne kadar yaratılmış varsa hepsini helâk edecektir. Bu hususta Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Artık Sûr’a bir defa üflendiği, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine tek çarpışla çarpılıp darmadağın edildiği zaman, işte o gün olacak olur (kıyamet kopar). Gök de yarılır ve artık o gün çökmeye yüz tutar.” (Hâkka Sûresi, 16) Bunun ardından belli zaman geçtikten sonra Allah Teâlâ âlemi tekrar yaratacaktır. Bu işin ne zaman olacağı hususunda Ebu Hüreyre Radiyallahü Anh, Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’in: “İki Sûr arasında kırk vardır!” buyurduğunu nakletmiştir. Bunun üzerine oradakiler, “Kırk gün mü?” diye sormuşlar, o “Bir şey diyemem!

Dilin Yaratılış Sebebi, Hz. Âdem Aleyhisselâm’ın İlk Sözü

  Dilin Yaratılış Sebebi, Hz. Âdem Aleyhisselâm’ın İlk Sözü   Muhakkak ki dil sadece ve sadece Allâh’ü Teâlâ hazretlerini zikretmek ve Allâh’ü Teâlâ hazretlerine dua etmek için yaratıldı. Yoksa: 1- Dünya kelâmı, 2- Gıybet, 3- Bühtan, 4- İftira. 5- Yalan ve 6- Benzeri şeyler için değil...   “- Dil sadece ve sadece Zikir, şükür ve hamd için geldi. Gıybet, halkın dedikodusunu yapmak için verilmedi. Ey hakkı tanıyan..."   İnsanın ilk ve Son Sözü?   Bizim babamız Âdem Aleyhisselâm'ın kendisine ilk telaffuz ettiği ve kendisiyle ilk kez konuştuğu sözü; esnediği zaman:   “El-hamdu lillahi (Hamd Allah'ındır)." demesidir.   İnsanoğlunun son duası (sözü de) bu olacaktır.   (Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:11 S:420)

Gayeli ve Plânlı Yaratılış

Gayeli ve Plânlı Yaratılış Bu kâinattaki varlıklar, bir yaratıcı tarafından belirli bir maksada ve gayeye göre plânlanarak mı şekillendirilmişlerdir, yoksa bir yaratıcı eseri olmayıp şans eseri tesadüfen mi ortaya çıkmışlardır? Söz gelişi, güneşin orada, yerkürenin burada bulunuşu ve belli bir süratle dönmeleri, gayeli bir davranış mıdır? Plânlanmış bir hareket midir? Yoksa, gelişigüzelliğin bir sonucu mudur? Yeryüzünün hâkimi olan insan, acaba bir takım tesadüf ve rastlantıların ürünü müdür? Yoksa, belirli bir gayeye göre bir Yaratıcı tarafından plânlı olarak mı yaratılmıştır? Varlıkların plânlı Yaratılmış olabileceğini ifade etmek, ‘bilimsel’ bir düşünce tarzı değil midir? İnsanlık tarihi kadar eski olan bu sorulara cevap bulma gayreti, değişik düşünce akımlarını doğurmuştur. “Felsefi fikirler” olarak ifade edebileceğimiz bu görüşler, iki ana grup altında değerlendirilebilir. Birisi, tesadüf ve rastlantıları esas alan ve bir yaratıcının varlığını kabul etmeyen düşünce t