Kayıtlar

Yazar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Müslümanlar’ı İslam Dininden Uzaklaştırmak

Resim
Müslümanlar’ı İslam Dininden Uzaklaştırmak   “Sizden Müslümanlar’ı Hristiyan yapmanızı istemiyoruz. Sizin asıl göreviniz Müslümanlar’ı İslam dininden uzaklaştırmaktır. Doğumlarından ölümlerine kadar haç takmasınlar, kiliseye gitmesinler, vaftiz olmasınlar ama Hristiyan gibi yaşasınlar. Bunu çağdaşlık adı altında yapın. Allah’ı ve Peygamber’i tanımayan bir nesil büyük işlerle idarelerle uğraşmaz; idealsiz, dinsiz, mefkûresiz yaşarlar. Rahatı, tembelliği parayı ve nefislerini sever; arzu ve şehvetlerini tatmin için uğraşırlar. Müslümanları vaftiz etmek için boş yere çabalayıp durmayalım. Başka yollar başka çareler deneyelim. İslam memleketlerinde girişeceğimiz faaliyetlerde onlara, Hristiyan adetlerini, Hristiyan bayramlarını, Hristiyan kültürünü, Hristiyan ahlâkını aşılayalım. Bir Müslüman’ın doğumundan ölümüne kadar kimliğinde Müslüman yazabilir, fakat bir Hristiyan gibi yaşayarak cami önündeki teneşire yatmalıdır. Kiliseye gelmesine gerek yok varsın camiye gitsin. Ama bir Müslüm

Meleklerin Sevap Yazarken Yorulduğu Sâlevât-ı Şerife

  Meleklerin Sevap Yazarken Yorulduğu Sâlevât-ı Şerife Salât: Allah’ü Teâlâ’dan rahmet, meleklerden istiğfar, müminlerden dua demektir.                 جَزَى اللَّهُ عَنَّا سَيِّدَنَا مُحَمَّدًا صَلَّى الله ُعَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَا هُوَ أَهْلُهُ Okunuşu: "Cezallahü anna seyyidinâ Muhammeden Sallallahü Aleyhi ve Selleme ma hüve ehlüh" Anlamı: Allah’ü Teâlâ, Muhammed Sallallahü Aleyhi Veselleme’e biz ümmetine olan merhametinden dolayı lâyık olduğu bir mükâfatla en yüksek dereceye erdirsin. Biz Müslümanların, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Sallallahü Aleyhi ve Sellemen yüce makamlara nail olmasını dilememiz, O yüce Peygambere getireceğimiz en güzel salâvât olacaktır. Biz aciz ümmetlerinin O yüce Peygamberin layık olduğu bir şekilde O’nu övmesi ve O’na salâvât getirmesi mümkün değildir… Onun için bizler, kendi acizliğimizi anlayıp, Cenab-ı Hak’tan yardım dileyerek; "Ya Rabbi, O yüce Peygamberin Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi ve Sellem’in kadri kıymetini bizler

Ne Yazar?

  Ne Yazar?   Bilerek bir gönül yıkmışsan eğer, Ön safta secdeye gitsen ne yazar! Mazlumun sırtına çıkmışsan eğer, Kabeyi bin tavaf etsen ne yazar!   Nefreti içinden atamadıysan, Lokmayı helalden yutamadıysan, Gıybetten dilini tutamadıysan, Aç durupta oruç tutsan ne yazar!   Kalbinde imanı sağlayamasan, Müslüman ağlarken ağlayamasan, Özünü Kur-an’a bağlayamasan, Son nefeste zemzem yutsan ne yazar!   Söz verip sözünden geri cayarsan, Kibir gösterişi sen hoş sayarsan, Zekât verip onu ele yayarsan, Fakire üç kuruş atsan ne yazar!   Sarıkla cübbeyle halkı soyduysan, Sen Ali’yi mal yerine koyduysan, Yetimin hakkını yiyip doyduysan, Şimdilik yan gelip yatsan ne yazar!   A. KARLIDAĞ

30 Yazardan Mutluluk Üzerine

30 Yazardan Mutluluk Üzerine ·           Mark Twain: "Akıl sağlığı ile mutluluk, imkânsız bir kombinasyondur." ·           Leo Tolstoy: "Mutluluk bir alegori, mutsuzluk ise hikâyedir." ·           Ayn Rand: "Kendinize değer vermeyi öğrenin ki bu, mutluluk için mücadele etmek de demektir." ·           Charlotte Bronte: "Paylaşılmamış bir mutluluğa, mutluluk demek güçtür; hiçbir tadı yoktur bunun." ·           Hunter S. Thompson: "Mutlu olmak için başkalarının kalbine ve zihnine muhtaçken, kendinize nasıl saygı duyabildiğinizi anlamıyorum." ·           Haruki Murakami: "Ama en iyinin ne olduğunu kim söyleyebilir ki? Bu sebeple mutlu olma şansını yakaladığın her seferinde, ona tutunmalı ve diğer insanları kafana çok da fazla takmamalısın. Deneyimlerime dayanarak diyebilirim ki, insanın karşısına böyle bir şans, hayatı boyunca iki ya da üç defa çıkar ve eğer onları kaçırırsak hayatımızın geri kalanında bunun için

Besmele’yi Şerif’i Bir Kere Yazarsa…

Besmele’yi Şerif’i Bir Kere Yazarsa… Ruh’ul Beyân tefsirinde nakil olunur ki: Firavun, henüz ulûhiyyet dâ’vasında bulunmazdan önce, sarayının kapısına “Bismi kellahümme” yazdırmıştı. Musâ Aleyhisselâm’a îmân etmediği için Musâ Aleyhisselâm Cenab-ı Hakk Celle Celâlüh’a: “Yarabbi ben onu dâ’vet ediyorum ama onda bir hayır görmüyorum!” diye ilticâ ettiğinde Cenâb-ı Hakk Celle Celâlüh: “— Her halde sen onun helâk edilmesini istiyorsun. Ve sen sadece onun küfrünü görüyorsun, ben ise onun kapısına yazdığı yazıyı da görüyorum, buyurdu.” Kim Besmele-yi Şerîfe’yi suveydâ-i kalbine bir ömür boyu dilinden düşürmemek üzere nakşederse rahmete lâyık olur. Cenâb-ı Hakk Celle Celâlüh Firavun’e Firavun olduğu halde sarayının kapısına bir besmele yazdığı için bu kadar mühlet veriyor. Onu kalbine yazan bir mü’minin ne kadar âtıfet-i İlâhiye’ye mazhar olacağı bedîhîdir. “Meşrû olan bir şeye Besmele ile başlanılmazsa (o işin) hayır ve bereketi kesilmiş olur.” (Hadis-i Şerif) Esmâ’ül-

Emr-İ Bi'l-Ma'ruf Nehy-İ Ani'l-Münker

Emr-İ Bi'l-Ma'ruf Nehy-İ Ani'l-Münker Yazar: İslam Ansiklopedisi (Bütün ibadetlere verilen sevap, Allah yolunda cihada [savaşa]verilen sevaba göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Cihad sevabı da, emr-i maruf ve nehy-i anil-münker sevabı yanında, denize nispetle bir damla su gibidir.) [Bir Hadis-i Şerif Meali, Kaynak: Deylemi] İyiliği emretme, kötülükten alıkoyma. Maruf, şerîatın emrettiği; münker, şerîatın yasakladığı şey demektir. Başka bir deyimle Kur'an ve sünnete uygun düşen şeye maruf; Allah'ın râzı olmadığı, inkâr edilmiş, haram ve günah olan şeye de münker denilir (Râğıb el-İsfahânı, el-Müfredât, s.505; M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, IV, 2357-2358; V, 3118). Yani marufu emretmek iman ve itaata çağırmak; münkerden nehyetmek de küfür ve Allah'a başkaldırmaya karşı durmaktır (Kadı Beydâvî, Envârü't-Tenzil, 2/232). Kur'an-ı Kerîm'de, ''Sizden hayra çağıran, marufu emreden, münkerden vazgeçirmeye çalışan bir ü