Kayıtlar

yaşlı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Fakire Cimri, Zengine Cömert

Resim
Fakire Cimri, Zengine Cömert   Pazarda sosyetik bir kadın yaşlı adama sorar: "- Yumurtaların tanesini kaça satıyorsunuz?" Yaşlı satıcı cevaplar: "- Tanesi 3 lira hanımefendi.” Kadın der ki: “- 12 tane alacağım, 30 TL'ye verirsen alırım.” Yaşlı satıcı şöyle der: “- İstediğiniz fiyattan alın, Hanımefendi. Çünkü henüz satış yapamadım ve bunları satmaya ihtiyacım var!” Kadın 12 yumurtayı 30 Lira'ya aldı ve lüks arabasına binip arkadaşıyla lüks bir restorana gitti. O ve arkadaşı güzel yemekler sipariş ettiler. Birazını yediler ve çoğunu tabaklarında bıraktılar. Hesap istendi, hesap geldi 1.750 TL. Cüzdanından 2.000 TL çıkaran kadın, lüks restoran sahibine bahşiş olarak paranın üstünü kalsın!” dedi.   İnsanların Onurunu Kırmadan...   Babam, ihtiyacı olmasa bile yüksek fiyatlarla fakir insanlardan basit ürünler satın alırdı. Bazen onlar için gereksiz şeyler alırdı fazladan para öderdi. Bu rol beni endişelendirdi ve ona, "- Neden

Yaşlı Adam Ve Çocuklar

Yaşlı Adam Ve Çocuklar   Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir lisenin yanında küçük bir ev alır. Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirir ama sonra ders yılı başlar. Okulların açıldığı ilk gün, dersten çıkan öğrenciler yollarının üzerindeki her çöp bidonunu tekmelerler, bağırıp, çağırarak. Bu çekilmez gürültü günler sürer ve yaşlı adam bir önlem almaya karar verir. Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken, kapısının önüne çıkar, onları durdurur ve: “- Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz. Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yaşındayken aynı şekilde gürültüler çıkarmaktan hoşlanırdım, bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsanız size her gün 1 dolar vereceğim!” der. Bu teklif çocukların çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler. Birkaç gün sonra yaşlı adam yine çocukların önüne çıkar ve onlara şöyle der. “- Çocuklar enflasyon beni de etkilemeye başladı, bundan bö

Yumurta Satan Yaşlı Adam…

Resim
  Yumurta Satan Yaşlı Adam… Son derece sosyetik bir bayan gariban bir vatandaşa: “– Yumurtaları ne kadara satıyorsun?" diye sordu." Yaşlı adam cevap verdi. “– Tanesi 1 lira hanımefendi!" deyince… “– 5 liraya 8 yumurta alacağım, yoksa gideceğim! Yaşlı satıcı şöyle cevap verdi: “– Gel istediğin fiyata al! Belki de bu iyi bir başlangıç olur. Çünkü bugün tek bir yumurta bile satamadım!" Yumurtaları aldı ve kazandığını (!) hissederek çekip gitti. Süslü arabasına bindi ve arkadaşıyla lüks bir restorana gitti. Orada, o ve arkadaşı, istedikleri her şeyi sipariş ettiler. Biraz yediler ve sipariş ettikleri birçok şeyi de yemeden bıraktılar. Sonra hesabı istedi. Fatura ona 150 TL'ye mal oldu. 200 TL verdi ve üstü kalsın dedi! Mesele şu ki, Neden her zaman muhtaç olanlardan satın aldığımız zaman güç bizde oluyor? Ve neden biz ihtiyacı olmayan insanlara karşı cömert olduk? Bir yerde okumuştum. Babam, ihtiyacı olmasa bile yüksek fiyatlarl

Yaşlı Anadan Beş Oğluna Mektup

Resim
Yaşlı Anadan Beş Oğluna Mektup  Köyümüz şehirden yüksek mi yüksek, Baban ihtiyarlıyor oğul, bilmem netsek Söz dinlemiyor artık ahırdaki eşek, Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul! Sizi 9 ay 10 gün karnımda taşıdım, Beş oğul bir kızım için yaşadım, Şimdi halim kalmadı, gençliğimi boşadım, Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul! Köyde bacalar eskisi gibi tütmüyor, Çorba dahi boğazımızdan geçmiyor, Takatimiz kalmadı işler bitmiyor, Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul! Geçenlerde kasabadan köye doktor geldi, Sağlam kimse kalmadı herkese ilaç verdi, Bana da kendini yorma ansızın gidersin deyiverdi, Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul! Eskiden köyümüzde yağız delikanlılar vardı, Al duvak içinde gelinler, giderken ağlardı, Gençler köyü terk etti, şimdi ihtiyarlar kaldı, Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul! Hani yalnız yaşayan komşumuz Ali amca vardı, O da rahmetli oldu cenazesi üç gün kaldı, Mezarını kazacak delikanlı bulunamadı, Gelinlerden

Yaşlı Kadın İle Ömer Radiyallahü Anh

Yaşlı Kadın İle Ömer Radiyallahü Anh Hz. Ömer Radiyallahü Anh, hilafeti zamanında sık sık Medine sokaklarında dolaşır, halkın durumunu kontrol eder, ihtiyaç sahiplerini tespite çalışırdı. Bir gece dolaşırken, bir evden çocuk ağlamaları işitti. Eve yaklaştı, kapıyı çaldı. İçerden yaşlı bir kadın çıktı. Hz. Ömer Radiyallahü Anh, çocukların niçin ağladığını sordu. Kadın, İki günden beri aç olduklarını, bundan dolayı ağladıklarını; onları avutup uyutmak için boş tencereyi karıştırıp durduğunu söyledi. Hz. Ömer Radiyallahü Anh bu cevap üzerine irkildi. Kadıncağıza, "Biraz bekle, ben hemen geliyorum" dedi. Hemen koşup bir miktar un ve yağ sırtladı. Hizmetçisi de yanındaydı. Torbayı taşımak için ısrar ettiyse de, Hz. Ömer Radiyallahü Anh, "Kıyamet Günü benim yükümü de taşıyacak mısın?" diyerek onun isteğini reddetti. Kadıncağızın evine vardığında, Hz. Ömer Radiyallahü Anh nefes nefeseydi. Hemen yemek yaptı, çocukların karnını doyurdu. Çocuklar sevinç için

Gözü Yaşlı Kudüs Beni Bekliyor

Gözü Yaşlı Kudüs Beni Bekliyor Sanatçı: Ammar Acarlıoğlu Gökyüzünde kızıl bir alev olmuş, Dağlar kucak açmış beni bekliyor… Gökyüzünde kızıl bir alev olmuş, Dağlar kucak açmış beni bekliyor… Vakit bu vakittir duramam artık, Gözü yaşlı Kudüs beni bekliyor, Vakit bu vakittir duramam artık! Gözü yaşlı Kudüs beni bekliyor… Denizlerden karalara İstanbul’dan Ramallah’a, Yedi iklim dört kıtada yazılsın bu şanlı destan, Denizlerden karalara İstanbul’dan Ramallah’a, Yedi iklim dört kıtada yazılsın bu şanlı destan Ölümün nabzına kelepçe vurmuş, Yollar hep tutulmuş beni bekliyor, Ölümün nabzına kelepçe vurmuş, Yollar hep tutulmuş beni bekliyor… Kıyamın özledim vuruyor artık, Hesabı sormalar beni bekliyor, Kıyamın özledim vuruyor artık, Hesabı sormalar beni bekliyor… Denizlerden karalara İstanbul’dan Ramallah’a, Yedi iklim dört kıtada yazılsın bu şanlı destan… Denizlerden karalara İstanbul’dan Ramallah’a, Yedi iklim dört kıtada yazı

"Kul Hakkı" Yaşlı Adam Hile Yapmadığı Halde…

"Kul Hakkı" Yaşlı Adam Hile Yapmadığı Halde… Yaşlı adamın eşi evde tereyağı yapıyor, kocası ise her gün yakınlarındaki bakkala götürüp satıyor onunla geçiniyorlardı. Bakkal adamın getirdiği tereyağını hiç tartmıyordu. Ancak bir gün içine kurt düştü. “Önce tartayım!” dedi. Adam gittikten sonra tereyağını tartıya koydu, 900 gram olduğunu görünce çok öfkelendi ve: “Yarın geldiğinde bunun hesabını sorar bir daha da ondan alışveriş yapmam!” dedi. Ertesi sabah yaşlı adam elinde tereyağı içeriye girdi, bakkal sert bakışlarıyla: “Bir daha senden tereyağı almayacağım!” dedi. Yaşlı adam üzülerek: “Efendim bir yanlışım mı oldu?” dedi. Bakkal, efendi: “Senin bana verdiğin tereyağını tarttım 900 gram geldi. Bu yaptığın ayıp değil mi?” dedi. Yaşlı adam utanarak başını yere eğdi ve; “Efendim bizim terazimiz yok, sizden bir kilo şeker almıştık onu tartı olarak kullanıyoruz!” dedi. Kıssadan Hisse: İbn Abbâs Radiyallahü Anh’dan rivâyet edildiğine göre; Rasûlul

Fakir Bedevi

Fakir Bedevi Fakir bedevi çölde, yaşlı hanımıyla birlikte yaşıyordu. Bir eşekleri ve birkaç koyunları vardı. Bedevinin yaşlı hanımı zaman zaman fakirlikten şikâyet ederdi. O gün de fakirlikten şikâyete başladı. Adam hanımını teselli etmek istedi. Sabrın ecrini anlattı ise de kadının şikâyetlerinin sonu gelmiyordu. Sonunda adamın sabrı taştı ve hanımına sordu: O zaman fakirliğin çaresi neyse onu söyle! Kadın bunun üzerine konuştu: “ – Bağdat’a, halifeye git, derdini anlat. O cömerttir. Sana ihsanda bulunacaktır. Çünkü o yoksulların ümit kapısıdır. Kadın kendince çareyi söylemişti. Adam başını iki elleri arasına alarak düşündü, düşündü. Sonra şöyle söyledi: Koskoca halifenin huzuruna eli boş varılmaz ki! Oysa benim halifeye hediye edecek bir şeyim yok. O sırada hanımı bir şey hatırladı. Çölde su çok önemli bir nimetti. Güzün ve Sonbaharda açılan kuyular kurur, susuzluktan hayvanlar ölürdü. Sonbaharda yağan yağmur hem çöldekileri içme sularına kavuşturur, hem de yeni bir

Yaşlı Bir Baba!...

Yaşlı Bir Baba!   Yaşlı Bir Baba, k uzu etinden imal edilmiş yaprak döneri çok severmiş... Bir gün canı yaprak döneri çok çekmiş. Babasının isteğini fark eden oğlu, almış babasını ve güzel bir lokantaya götürmüş... Baba, yemeği önce kendisi yemek istemiş... Ancak yaşlılığın verdiği zayıflık sonucu elleri titrediği için lokmayı ağzına götürmek istediği her seferinde üzerine dökmüş, yağı sakalına damlamış... Lokantadaki insanların bakışları da pürdikkat onların üzerindeymiş... Aşağılayıcı bakışlar, alaycı tavırlar, surat ekşitmelerle arada bir yaşlı babaya bakıyorlarmış. Bir süre sonra oğlu sabır ve itina ile lokmaları babasının ağzına koymaya başlamış... Nihayet yemek bitmiş ve oğlu babasını alıp lavaboya götürmüş, elini-yüzünü iyice yıkamış, üstünü-başını silip temizlemiş, saçını-sakalını düzeltip taramış, gözlüklerini silip gözüne takmış, ardından da koluna girip dışarı çıkarmış... Lokantada bulunanların hakaretamiz bakışları hâlâ onların üzerinde... Hiçbir bakışı u

Yaşlı Çift Görenleri Şaşırtıyor!

Resim
Yaşlı Çift Görenleri Şaşırtıyor! Trabzon’un Araklı ilçesine bağlı Yüceyurt Ortamahalle’de yaşları neredeyse 100’üne merdiven dayayan yaşlı çiftin sırlarında odun taşıması şaşırtıyor. Yaşıtları hastalıklarla boğuşurken 97 yaşındaki Yusuf Memişoğlu ile aynı yaşta olan eşi Fadime Memişoğlu sırtında odunla evlerine yakacak taşıyor. Hayatı boyunca memleketi Araklı'dan İstanbul'a biri askerlik olmak üzere 3 kez gittiğini bunların haricinde köyünden hiç dışarı çıkmadığını belirten Yusuf Memişoğlu uzun yaşamın sırrını ise iyi bir eş ve temiz havaya bağlıyor. Beş çocuk ve 50'ye yakın torun sahibi olduğunu belirten Memişoğlu, "Hayatımda Araklı'dan üç kez, biri askerlik görevi olmak üzere İstanbul'a gittim. Yemek seçmem hepsini yerim. Özellikle tereyağı yerim. İneklerimiz var. Hayvan bakmadan duramam bu yaşımda bile ineklerimize bakıyorum. Kendimi fazla yormam. Eşimde benimle aynı yaşta... Uzun yaşamın sırrı ise eşim ve köyümüzün temiz havası diyebilir

100 Yaşında Ve Haftada 6 Gün Çalışıyor

Resim
100 Yaşında Ve Haftada 6 Gün Çalışıyor       İngiltere’nin en yaşlı patronu 100. yaşında her gün sabah 09 : 00’dan akşam 17:00’a kadar ofisinde işlerini sürdürmesiyle herkesi şaşırtıyor. Sahibi olduğu çiçekçilik firmasının işlerini 1974 yılından bu yana haftada 6 gün çalışarak yürüten Phyllis Self, haftada toplam 48 saatini firmasında çalışan 200 personelin idari işlerine ve iş yazışmalarına ayırıyor. 100 yaşındaki Self, uzun yaşamanın sırrının sürekli bir şeylerle meşgul olmaktan geçtiğini söylüyor. ‘Hiçbir zaman çalışmayı bırakıp emekli olmayı düşünmedim. İnsanları çok seviyorum’ diyen büyükanne uzun yaşamak isteyenlere dünya ile iletişimi koparmamalarını öneriyor.

En Budala Kim?

En Budala Kim? Vaktiyle çok zengin ve yaşlı bir adam varmış. Malının, mülkünün yanında çuval dolusu parası da varmış. Gün gelmiş hastalanmış, ölüm döşeğine yatmış. Ölümünün yaklaştığını anlayınca dünyadaki tek varisi olan oğlunu yanına çağırmış ve şu vasiyette bulunmuş: -Oğlum! Şu sarı lira dolu iki çuvalı görüyorsun. Ben öldükten sonra bu iki çuvaldan biri senin olsun, onunla hayatını rahat bir şekilde sürdür. Diğerini ise dünyanın en budala adamını bulup ona vermeni istiyorum. Adam bu vasiyeti yaptıktan kısa bir süre sonra ölmüş. Oğlu babasının ölümünden sonra ilk olarak hemen babasının vasiyetini yerine getirmek istemiş. Sarı lira dolu çuvalı yanına alarak çıkmış yola. Başlamış dünyanın en budala adamını aramaya. Rastladığı kişilere soruyormuş: -Sen budala mısın, değil misin? Diye. Böyle bir soruyla karşılaşan kişilerin hepsi de hemen diklenerek: -Ne demek istiyorsun sen? Ben aklı başında bir adamım, diyorlarmış. Tabii adam da para verecek adamı bir türlü bulamıyorm

Babam ve Ben

Babam ve Ben 4 yaş: Babam her şeyi bilir. 5 yaş: Babam çok şeyi biliyor. 6 yaş: Benim babam, senin babandan daha çok şey biliyor. 8 yaş: Babam her şeyi bilmiyor olabilir. 10 yaş: Babamın gençliğinde her şey çok farklıymış. 12 yaş: Aslında, babam bu konuda hiçbir şey bilmiyor. (Çocukluğunu anımsayamayacak kadar yaşlı.) 14 yaş: Babama kulak asma, o artık çağ dışı kaldı. 21 yaş: Babam mı? Aman Tanrım! O hiçbir işe yaramaz. 25 yaş: Babam bu konuda az da olsa bir şeyler biliyor. Ama o yaştaki insanın bu konuda bir şeyler bilmesi normal zaten. 30 yaş: Bu konuda babamın fikrini alsak iyi olur. O kadar deneyimli ki! 35 yaş: Babama sormadan hiçbir şey yapmasam iyi olacak. 40 yaş: Acaba babam bu konunun nasıl üstesinden gelirdi? Ne kadar akıllı ve deneyimli bir insandı. 50 yaş: Babamın yanımda olması ve bu konu hakkında fikir vermesini ne kadar çok isterdim. Onun ne kadar akıllı olduğunu hiç takdir etmemişim. Ondan çok şey öğren

ACELE KARAR VERMEYİN

ACELE KARAR VERMEYİN Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış... Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış… "Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı" dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: "Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler... İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş. "Sadece at kayıp" deyin, "Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç, arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez." Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden