Kayıtlar

Yük etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yük Olmamak, Yük Almak, Gül Yaprağı Olmak…

  Yük Olmamak, Yük Almak, Gül Yaprağı Olmak…   Bir zamanlar bilginler ve şairler, 'Suskunlar Meclisi' adıyla bir topluluk oluşturmuşlardı. Üye sayısı 40 kişiydi ve bunu arttırmıyorlardı. Üyeliğin ilk şartı çok düşünmek fakat çok az konuşmaktı. O zamanlar meşhur şair ve bilgin Molla Câmî, bu meclisin üyeleri arasında olmayı arzuluyordu. Günün birinde suskunlar meclisinin bir üyesinin öldüğünü duyunca, onun yerine aday olmak için bilginlerin bulunduğu köşke geldi. Kendisini karşılayan kapıcıya bir şey söylemeden, ismini bir kâğıda yazarak o sırada toplantı halinde bulunan suskunlar meclisine gönderdi. Meclis üyeleri bu teklifi görünce biraz üzüldüler. Molla Câmî Rahmetullahi Aleyh oraya layık bir bilgindi, ama ölen üyenin yerine başka birini almışlardı. Yeni bir üye için yer yoktu. Meclisin başkanı, bir bardağı tamamen suyla doldurduktan sonra Molla Câmî'ye gönderdi. Zeki bilgin, durumu kavramıştı. Bir damla daha olsa bardak taşacaktı. Bunun üzerine o da

Niçin Yükle Tavaf Ediyorsun?

  Niçin Yükle Tavaf Ediyorsun?   Hasan-ı Basri Rahmetullahi Aleyh hazretleri, Kâbe’yi tavaf ederken sırtında yük olan bir zat görüp der ki: “- Niçin yükle tavaf ediyorsun?” “- Bu yük değil, babamdır. Bunu Şam’dan yedi defa getirip tavaf ettim. Çünkü, bana dinimi, imanımı öğretti. Beni İslam ahlâkı ile yetiştirdi.” “- Kıyamete kadar böyle arkanda taşısan, bir defa kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet boşa gider. Bir defa da gönlünü yapsan, bu kadar hizmete karşılık olur.” Ana-babaya hizmette kusur etmemelidir. Hazret-i İbni Abbas Radiyallahü Anh: "- Ana-babana karşı, kusurlu, güçsüz, aşağı bir kölenin, sert, kaba efendisine karşı bulunduğu hâl üzere ol!" buyurdu. Anneye hürmet ve hizmet, babadan önce gelir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Anneye yapılan iyiliğin ecri iki mislidir.” (İ. Gazali) “Önce annene, sonra babana, kız kardeşine, erkek kardeşine ve sırası ile diğer yakınlarına iyilik et!” (Nesai) “Veysel Karani’nin kavuştuğu bütün ihsan ve derece

Yükünü At!

Yükünü At! Geçmiş düşüncelere aittir, gelecek düşüncelere aittir. Geçmiş ve gelecek zihninin parçalarıdır. Şimdi varoluştur. Senin zihninin bir parçası değildir. Bu an zihnine ait değildir. Geçmiş olan an ona aittir; henüz gelmemiş olan an ona aittir. Bu an asla sana ait değildir. Tersine, sen bu ana aitsin. Sen burada varsın, şu anda, burada. Zihnin başka bir yerde vardır, daima başka bir yerde. Yükünü at. Bir sûfi gizemciyi okuyordum. Issız bir yolda yolculuk ediyormuş, yol terk edilmişmiş ve öküz arabası ile bir çiftçi görmüş. Araba çamura saplanmışmış. Çiftçi öküz arabasında elma taşıyormuş, ama kaba yolda bir yerde arabanın arka tahtası çözülmüş ve elmalar saçılmış. Ama o bunun farkında değilmiş; çiftçi farkında değilmiş. Arabası çamura saplanınca ilk önce bir şekilde çıkarmaya çalışmış, ama tüm çabalar boşunaymış, bu yüzden; “Şimdi arabamın yükünü boşaltmalıyım, o zaman çekip çıkartabilirim” diye düşünmüş. Arkasına bakmış. Geriye bir düzine elma bile kalmamış

Arslan’ı Allah’ü Teâlâ Yük İçin mi Yarattı?

Arslan’ı Allah’ü Teâlâ Yük İçin mi Yarattı? Bayezid Kaddesallah’ü Teâlâü Sırrahul Aziz müridleriyle yolda giderken hal diliyle köpeklerin sözlerini ve insanlara karşı hareketlerini ve mahviyet gösterdiklerini söyleyip ağlardı. Bayezid'e sual ettiler: "Şeyhin kimdir?" "Bir kadındır" "Ne vech ile" dediler. "Birgün bana vecd gelmiş hayran giderdim. Bir kadına rast geldim. Bir çuval unu vardı. "Şunu götür" dedi. Benim gücüm yetmez diye bir arslana işaret ettim. Un çuvalını yükledim. Fakat kerametim, izhardan korkarak kadına dedim ki: "Çarşıya gidince kimi gördüm diyeceksin?" "Zalim ve rana Bayezidi gördüm" diyeceğim. "Neden?" dedim. "Bu arslanı Allah’ü Teâlâ yük için mi yarattı? Neden yük yüklersin? Sen dilersin ki şehir kavmi senin aslana yük vurduğunu görsünler ve sana keramet sahibi desinler, bu iş Ranalık değil midir?" "Belki Ranalıktır" deyip ağladım. Tevbe kı