Kayıtlar

Yalancı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yalancı Dünyaya Aldanma Ya Hû

  Yalancı dünyâya aldanma yâ hû, Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez... İki kapılı bir virânedir bu, Bunda konan göçer, konuk eğlenmez...   Bakma bunun karasına ağına, Gönül verme bostanına bağına, Benzer hemEn çocuk oyuncağına, Burda aklı olan insan eğlenmez...   Vârını îsâr et Mevlâ yoluna, Bunda ne eylersen anda buluna, Bir gün sefer düşer berzah iline, Otağı kalkacak Sultan eğlenmez...   Sen ey gâfil ne sandın rûzigârı, Durur mu anladın leyl-ü-nehârı, Yükün yeynildigör evvelden bârı, Yoksa yolcu gider kervan eğlenmez...   Doğrusuna gidegör bu yolların Geçe gör sarpını yüce bellerin, Dünyâ zindânıdır mümin kulların, Zindanda olan kul kolay eğlenmez...   Varın nisâr eyle Mevlâ yoluna Bunda ne eylersen anda buluna Bir gün sefer düşer berzah iline Otağı kalkacak sultan eğlenmez   Ömür tamam olup defter dürülür, Sırat köprüsü ve mîzân kurulur, Hakkın dergâhında elbet durulur, Buyruğu tutulur fermân eğlenmez...   Hüdâyî

Ahde Vefa Böyle Olur!

Ahde Vefa Böyle Olur! Hire kralı Numan b. Münzir, bir gün veziriyle birlikte ava çıkar. Ebu Kâbûs lâkaplı Nu’mân bin Münzir (580-602), milâdî 268-633 yılları arasında Irak ve Arap Yarımadasında hüküm sürmüş olan Lahmî Oğullarının (Benû Lahm/ Hîre Krallığı) en meşhur krallarından olup, Câhiliyye Dönemi Arap tarihinde, “Sâhibu Yevmu’l Bu’s ve Yevmu’l Naîm/ Keder ve Nimet Günü Sahibi” olarak vasıflandırılmaktadır. Nu’mân bin Münzir, bir gün (Yevmu’l Bu’s) insanlara kötülük yapardı, diğer gün de (Yevmu’l Naîm) iyilik. Keder günü olduğu bir sabah, yanına hizmetçisi Şerîk bin Adiyy İbn Şurahbil’i de alarak gezintiye çıkan Nu’mân bin Münzir, yolda el-Tâi kabilesine mensup olan bir fakir Bedevî ile karşılaştı. Çoluk çocuğuna yiyecek bulmaya çıkan Bedevî, o günün keder günü olduğunu, dolayısıyla da öldürülmesinin kesin olacağını biliyordu. Bu yüzden, Numân bin Münzir’e, “Ey Melik, bu günün keder günü olduğunu biliyorum. Ancak, çoluk-çocuğum açlıktan kıvranıyorlar. Bana izin ver

Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanmadı

  Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanmadı Devr-i Saadette bir yahûdi, bbir müslümana iftira ederek peygamberimize şikâyette bulundu: — Bu adam benim devemi çaldı. Bu deve benimdir, işte şahidle-rim, diyerek iki de münafıklardan yalancı şahid gösterdi. Gerekli inceleme yapıldı, durum müslümanın aleyhine tecelli ederek devenin yahûdinin olduğuna “hükmolundu ve deve müslümandan alınarak yahûdiye teslim edildi. Bununla kalsa iyi. Hırsızlık yaptığı için o müslümamn ayrıca eli de kesilecekti, İslâmın hükümlerini bilen o sahabı ellerini açarak: — Ya Rabbi! sen her şeyi bilensin, görüyorsun ki yahûdi yalancı şahidler göstererek devemi aldı. Şimdi de elim kesilecek. Her gece okuduğum Saîavat-ı Şerifenin yüzü suyu hürmetine sen beni bu belâdan kurtar! Şu anda beni kurtaracak hiçbir merci yok, diyerek Allah'a hu-lûs-i kalb jle yalvardı. Daha Huzur-u Saadetten ayrılmadan deveye Cenab-ı Allah lisan ihsan etti, deve konuşmaya ve hakikati olduğu gibi söylemeye başladı:

Yalancı Dünyaya Konup Göçenler

Yalancı Dünyaya Konup Göçenler Yalancı dünyaya konup göçenler, Ne söylerler, ne bir haber verirler… Üzerinde türlü otlar bitenler, Ne söylerler, ne bir haber verirler…    Kiminin başında biter ağaçlar Kiminin başında sararır otlar Kimi masum, kimi güzel yiğitler Ne söylerler, ne bir haber verirler…      Toprağa gark olmuş nazik tenleri Söylemeden kalmış tatlı dilleri Gelin duadan unutman bunları                    Ne söylerler, ne bir haber verirler…   Kimisi dördünde, kimi beşinde Kimisinin tacı yoktur başında Kimi altı, kimi yedi yaşında Ne söylerler, ne bir haber verirler…     Kimisi bezirgân, kimisi hoca Ecel şerbetini içmek de güç ya Kimi aksakallı, kimi pir hoca Ne söylerler, ne bir haber verirler…   Yunus der ki, gör takdirin işleri Dökülmüştür kirpikleri kaşları Başları ucunda hece taşları Ne söylerler, ne bir haber verirler…   Yunus Emre Kuddise Sirrûh