Ahde Vefa Böyle Olur!
Ahde Vefa
Böyle Olur!
Hire
kralı Numan b. Münzir, bir gün veziriyle birlikte ava çıkar.
Ebu Kâbûs lâkaplı Nu’mân bin
Münzir (580-602), milâdî 268-633 yılları arasında Irak ve Arap Yarımadasında
hüküm sürmüş olan Lahmî Oğullarının (Benû Lahm/ Hîre Krallığı) en meşhur
krallarından olup, Câhiliyye Dönemi Arap tarihinde, “Sâhibu Yevmu’l Bu’s ve
Yevmu’l Naîm/ Keder ve Nimet Günü Sahibi” olarak vasıflandırılmaktadır.
Nu’mân
bin Münzir, bir gün (Yevmu’l Bu’s) insanlara kötülük yapardı, diğer gün de (Yevmu’l
Naîm) iyilik. Keder günü olduğu bir sabah, yanına hizmetçisi Şerîk bin Adiyy
İbn Şurahbil’i de alarak gezintiye çıkan Nu’mân bin Münzir, yolda el-Tâi
kabilesine mensup olan bir fakir Bedevî ile karşılaştı.
Çoluk
çocuğuna yiyecek bulmaya çıkan Bedevî, o günün keder günü olduğunu, dolayısıyla
da öldürülmesinin kesin olacağını biliyordu. Bu yüzden, Numân bin Münzir’e,
“Ey
Melik, bu günün keder günü olduğunu biliyorum. Ancak, çoluk-çocuğum açlıktan
kıvranıyorlar. Bana izin verin onlara yiyecek götüreyim ve kabilemdeki kişilere
de aileme sahip çıkmaları için vasiyet edeyim. Söz veriyorum; karanlık çökmeden
size döneceğim. O zaman bana ne yaparsanız yapın!” diye yalvardı.
Bedevî’nin
sözünde sâdık olduğunu anlamasına rağmen güvence almak isteyen Nu’mân bin Münzir,
“Yanımızdaki adam buna rehin olmazsa sana izin vermem” dedi. Bunun üzerine,
Şerîk’ten kendisine kefil olmasını isteyen Bedevî, bu arzusunu şiir lisanıyla
şöyle dile getirdi:
“Yâ
ehâ kulli kerîmin ente min kavmi Kirâm.
Yâ
ehâ en-Nu’mân cid lî bi dımân ve’l iltizâm
Ve
leke Allahu biennî râciun kable ez-Zalâm”
(Ey
her cömertin kardeşi! Sen cömertler kabilesindensin. Ey Nu’mân’ın kardeşi!
Anlaşma için ol bana bir güvence Allah sana yeter ki, döneceğim karanlıktan
önce.)
Bedevî’nin
acılı yakarmasına dayanamayan Şerîk “Allah sana hayır versin ey Melik! Ben ona
kefilim” dedi. Güvenceyi alan Melik, “Karanlıktan önce dönmezsen, Şerik’i ölmüş
bil” dedi. Müsâdeyi alan Bedevî, yıldırım hızıyla koşarak ailesine doğru yola
düştü. Nu’man bin Münzir merakla, Şerik ise endişeyle Bedevîyi beklemeye
koyuldular...
Saatler
ilerlemiş ve güneş yavaş yavaş alçalmaya başlamıştı; Bedevî ise hâlâ
dönmemişti! Akşam karanlığı bastırmak üzere olduğu halde, Bedevî’nin sözünde
durmadığını gören Melik:
“Ey
Şerîk kendini ölüme hazırla!” dedi.
Can
korkusu içinde olan Şerîk: “Bekle ey Melik! Buraya doğru bir adam geldiğini
görüyorum; sanırım bu adam el-Tâi’dir.” dedi.
Gerçekten
de, Şerîk’in tahmini doğru çıkmıştı. Gelen adam Bedevî idi. Nefes nefese Nu’mân
bin Munzir’in huzuruna ulaşan Bedevî,
“Karanlıktan
önce size varamayacağımı zannediyordum. Ey Melik şimdi bana ne yaparsanız
yapın!” dedi.
Karşılaştığı
duruma şaşırıp kalan Melik, bir müddet sessiz kaldıktan sonra,
“Vallahi
sizin gibi iki acâip adam görmedim! Sen ey Tâi! Vefa makamında söylenecek
hiçbir söz ve iftihar duyulacak hâl bırakmadın. Sana gelince ey Şerîk! Sen de,
cömertlikte bir söz bırakmadın. Bu durumda ben sizden kötü olamam elbette.
El-Tâi’nin vefası ve Şerik’in cömertliği üzerine, ben de kendi kendime verdiğim
ahdi bozuyorum. Bu günden sonra, insanlar üzerinden keder gününü kaldırmış
bulunuyorum.” dedi.
Kaynak:
Câsım
el-Mutâvva: “Zevcât en- Nebiyy fî Vâkina el- Muâsır”, s. 38.
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder