Kayıtlar

etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yâ Bâkî, Entel Bâkî!

  Yâ Bâkî, Entel Bâkî!   Bâki kelime anlamı olarak; Ebedi, sonu olmayan, sonsuz anlamlarına gelir. Cenabı-Hakk’ın Beka sıfatına mahsus Bâki-i Zülcelâl’e mahsus ism-i şerifidir. يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى   يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى “Sen bâkisin. Giden gitsin, Sen yetersin. Madem Sen bâkisin; zeval bulan herşeye bedel bir cilve-i rahmetin kâfidir. Madem Sen varsın; Senin varlığına iman ile intisabını bilen ve sırr-ı İslâmiyetle o intisaba göre hareket eden insana herşey var. Fenâ ve zevâl, mevt ve adem bir perdedir, bir tazelenmektir, ayrı ayrı menzillerde gezmek hükmündedir”

Yâ Rabbi öyle bir iman ver ki...

Yâ Rabbi Öyle Bir İman Ver ki...   Eûzü billâhimineşşeytânirracim. Bismillâhirrahmânirrahîm! Elhamdulillahi Rabbil Alemîn. Vesselâtü vesselamu alâ Resûlina Muhammediv ve alâ âlîhî ve sahbihî ecmaîn!   Yâ Rabbi öyle bir iman ver ki... Başımı vereyim; imanımı vermeyeyim! Canımı vereyim; namazımı, orucumu, zekâtımı ve haccımı vermeyeyim!   Yâ Rabbi öyle bir hidayet ver ki... İslâmiyet’ten başka bir din aramayayım. Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’den ayrılmayayım!   Yâ Rabbi öyle bir aşk ver ki... Seni ve Rasûlün Muhammed Aleyhisselâm’ı canımdan, malımdan bütün sevdiklerimden daha çok seveyim!   Yâ Rabbi öyle bir sevgi ver ki... Senin sevdiklerini ben de seveyim; senin sevmediklerini ben de sevmeyeyim!   Yâ Rabbi öyle bir Cihad ver ki... Senin şânı yüce adını yeryüzünün en ücra köşesinde her ferde kadar duyurayım! Şirki, küfrü ve zulmü yok etmek için kanımın son damlasına kadar çarpışıp şehit olayım!   Yâ Rabbi öyle bir güzel ahlâk ver ki... Tatlı dilli, güler yüzlü, alçakgönüllü ve emr

Öyle Bir Gözyaşı Ver ki Yâ Rabbî!

  Öyle Bir Gözyaşı Ver ki Yâ Rabbî!   Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî; Aklansın.. Ölümün kara düşleri, Korkuları, umutlara döndürsün. Rahmetinle, her damlası Cehennemler söndürsün…   Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî; Cennetler berâtı inci damlalar, Secdelerde seller gibi çağlasın. Etrafımda haşre kadar melekler, Sevinçlerle ağlasın…   Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî; Eritsin.. Buzlarını gafletin, Gönül ufukları, nûra bürünsün. Açılsın da cehlin kara perdesi, Gerçek görünsün…   Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî; Müjdeler dökülsün, Arş-ı Âlâ’dan, Hidâyet selleri, sineme dolsun. Her damlası Mahşer Günü Şâhidim olsun…   Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî; Esmâ’ndaki ‘Doksandokuz’ aşkına, Semâlardan gufranını indirsin. Hesap günü, titreşirken Mîzan’da, Hicâbımı dindirsin…   Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî; Firdevs Göklerinden, nûr sağnakları, Dehşet günü, Sırât üzre saçılsın. Sekiz yerden, sekiz cennet kapısı Bir lâhzad

Senin Aşkın Kamu Derde Devâdır Yâ Rasûlallah...

Senin Aşkın Kamu Derde Devâdır Yâ Rasûlallah...   Senin 'aşkın kamu derde devâdır yâ Rasûlallah.... Senin katında hâcetler revâdır yâ Rasûlallah...   Senin nûrun gören gözler ne ay gözler ne yıldızlar. Nûrundan gece gündüzler ziyâdır yâ Rasûlallah...   Terinden açılır güller sözünden şehd-ü şekkerler. Seninle hasta gönüller şifâdır yâ Rasûlallah...   Habîbsin pâdişâhlara tabîbsin dertli âhlara. Şefâ'atin günahkâra 'afâdır yâ Rasûlallah...   Ay u güneş yedi yıldız seni över kamu düpdüz. Senin sözünden ayruk söz hatâdır yâ Rasûlallah...   Hased kılar sana İblîs zehî ahmak olur telbîs. Seni sevdiği'çün İdrîs a'lâdır yâ Rasûlallah...   Vururlar nevbetin dâim bu beş vakt sünnetin kâim. Gelirse honuna her kim salâdır yâ Rasûlallah...   Mugaylanlar harîr giydi beriyyeler 'abîr oldu. Senin cefâların derdi vefâdır yâ Rasûlallah...   Satıldı Yûsuf-ı Ken'ân inen az nesneye pinhân. Seni görmekliğe bin cân bahâdır yâ

Kudûmün Rahmet ü Zevk ü Safâdır Yâ Resûlallah

  Kudûmün Rahmet ü Zevk ü Safâdır Yâ Resûlallah   Kudûmün rahmet ü zevk ü safâdır yâ Resûlallah, Zuhûrun derd-i uşşâka devâdır yâ Resûlallah…   Nebî idin dahi Âdem dururken mâ' vü tîn içre, İmâm-ı enbiyâ olsan revâdır yâ Resûlallah…   Kemâli zümre-i kümmel senin nûrunla bulmuşdur, Vücûdun mazhar-ı tâmm-ı Hudâ'dır yâ Resûlallah…   Seninle erdiler zâta dahi envâ'-ı lezzâta, İşin erbâb-ı hâcâta 'atâdır yâ Resûlallah…   Hüdâyî'ye şefâ'at kıl eğer zâhir eğer bâtın Kapuna intisâb etmiş gedâdır yâ Resûlallah…   Azîz Mahmûd Hüdâyî Kuddise Sirrûh

Bu Da Geçer Yâ Hû!

  Bu Da Geçer Yâ Hû!   Ârif zâtlar, hayatın acı-tatlı sürprizleriyle karşılaştıklarında; “Bu da geçer yâ Hû!” derler. Bu ifade kula şöyle seslenir: “– Ey insan! Sana gelen hüzünler de sevinçler de birer misafirdir. Sakın onları dâimî zannetme! Başına gelen fânî sıkıntılara çok üzülme, çünkü onlar gidicidir. Nâil olduğun fânî lezzetlere de fazla sevinme, zira onların da bekāsı yoktur…” Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerim’de “müslüman ve mü’min” tabirleri yanında başka sıfatlar zikretmiştir. Müttakî (takvâya eren), muhsin (ihsan şuuruyla yani ilâhî kameranın altında olduğunun idrâki içinde yaşayan), muhlâs (ihlâsa erdirilmiş), mukarreb (Cenâb-ı Hakk’a kalben yakınlaşmış), sâbikûn bi’l-hayrât (hayırlarda yarışarak öne geçen) ve benzeri bu sıfatlar, mü’minlere bir ufuk verir. Mânevî terakkî sonsuzdur. Zirvesi, Allah Rasûlü Sallallâhu Aeyhi Vesellem Efendimiz’dir. Mü’minlere; İslâm’ın bu derûnî vasıflarını kazandırmak için tesis edilen dergâhlarda, tezkiye-i nefs ve tasfiye-i kalp eği

"Yâ Ebâ Zerr: Gemini Yenile..."

"Yâ Ebâ Zerr: Gemini Yenile..."   Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Ebû Zerr El-Ğıfari Radiyallahü Anh Hazretlerine ve onun şahsında kıyamete kadar gelecek ümmetine hitaben şöyle buyurmuştur:   يَا اَبآ ذرٍّ!   جَدِّدِ السَّفِينَۀَ فَاِنَّ البَحرَ عَمِيقٌ وَخُزِ الزَّادَ كَامِلًا فَاِن اسَّفرَ بَعِيدٌ وَخَفِّفِ الحِمْلَ فَاِن العَقَبَۀَ كَئۈُدٌ وَاَخلِصِ الْعَمَلَ فَاِن النَّاقِدَ بَصِيرٌ   "Yâ Ebâ Zer! Gemini yenile çünkü deniz derindir. Azığını tam al, çünkü yol uzundur. Yükünü hafif tut, çünkü geçit çok sarptır. Amelini ihlaslı yap, çünkü gözetleyici, kalbin niyetine bakmaktadır." (İbn-i Hacer-i Askalânî Rahmetullahi Aleyh, el-Münebbihât)   Ya Rabbi! Bu fani dünyada Pişmanlık ve Nasuh tevbe ile günahlarımızdan kurtulmayı; kâmil iman, salih amel ve selim bir kalp ile vuslata ermeyi, Sevgili Rasûlün Muhammed Sallallahü Aleyhisselâm’a komşu olmayı, Cemalûllaha nail olmayı nasip eyle!

Habîb-i Kibriyâ Bâb-ı Recâsın Yâ Resûlallah

  Habîb-i Kibriyâ Bâb-ı Recâsın Yâ Resûlallah   Habîb-i Kibriyâ bâb-ı recâsın yâ Resûlallah, Muhammed Mustafâ hayru'l-verâsın yâ Resûlallah…   Tecellâ-yı cemâlinden elestin bezmi şâd oldu, Dil-i mecrûh-i uşşâka şifâsın yâ Resûlallah…   İlâhî bir güneşsin nûruna pervânedir âlem, Yakan uşşâkı ol muhrık sadâsın yâ Resûlallah…   Nebîler rûz-i mahşerde şefâ'at bekliyor senden, Gönül şehrinde her medhe sezâsın yâ Resûlallah…   Ali Ulvi Kurucu Rahmetullahi Aleyh

Şu Kopan Fırtına, Türk Ordusudur Yâ Rabbi!

Resim
  Yüküm ağırdı. Arkamdan bir genç yetişerek; “- Hacı amca yükünüzü taşımak istiyorum!” Dedi. Kul hakkı almak istemiyordum. Evin yakın olduğunu söyledim. Teşekkür ettim. “- Hayır, size yardım edeceğim” dedi. Çok ısrarlıydı. “- Beraber taşıyalım!” Dedim. “- Hayır!” dedi. “Hepsini yalnız taşıyacağım!” Baktım çok ısrarlıydı. Çaresiz yükümü verdim. “- Ben emekli öğretmenim! Tanışalım!” dedim. O da kendisini tanıttı. Suriye İdlip’te Uzman Çavuş’muş. “- Ancak senede bir defa izinim var. Dedi. “- Aman kardeşim dikkat edin! Suriye’de asker olmak çok zor ve tehlikeli!” Dedim. Bana öyle bir ders verdi ki… “- Hacı Amca! Hayatı da ölümü de yaratan Allah’ü Teâlâ değil mi? Şehit olmaktan onur duyarım!” Tam anlamıyla şok olmuştum… “- Olsun! Yine de siz dikkat edin! ABD’liler, Fransızlar, Ruslar, Deaş, Pkk, Pyd, Esad güçleri… Pek çok düşmanımız var…” “- Hacı amca Türk askeri sahaya inince, kaçacak delik arıyorlar… Türk askerinden öyle korkuyorlar ki…” Dedi. Bir anda merhum Yahya Kemal Beyatlı’nın şu dö

Yâ Rabbi! Rızıklarımızı bol eyle! Ömrümüzü uzun eyle!

Rızkının çoğalmasını ve ömrünün uzamasını isteyen, anne ve babasına ihsan ve ikramda bulunsun! Ve akrabalarını ziyaret etsin! (Ahmed b. Hanbel, III, 156)   Yâ Rabbi! Rızıklarımızı bol eyle! Ömrümüzü uzun eyle! Anne – babamıza, akrabalarımıza, Ümmet-i Muhammed’e ve bütün insanlığa hayırlı bir kul eyle!

Yâ Rabbî! Bana İlim Ver

  Yâ Rabbî! Bana İlim Ver

Naat-ı Şerîf: O Gece Sendin Gelen Yâ Hazreti Muhammed...

Naat-ı Şerîf: O Gece Sendin Gelen Yâ Hazreti Muhammed...   Arş’ın kubbelerine adı nurla yazılan, İsmi semâda “Ahmed”, yerde “Muhammed” olan Yedi katlı göklerde Hak cemâlini bulan, Evvel-ahir yolcusu yâ Hazreti Muhammed...   Sağnak nur yağmurları inerken yedi kattan, O gece sendin gelen, ezel kadar uzaktan, Melekler her zerreye müjde verirken Hak’tan, O gece sendin gelen yâ Hazreti Muhammed...   Güneşler, o gecenin nuruna secdederken, Yıldızlar meşk içinde, kâinat vecdederken, Bütün hamd ü senalar Yüce Rabb’e giderken, O gece, sendin gelen, yâ Hazret-i Muhammed   Kâbe’de şirk taşları, putlar yere dönerken, Cehâlet bayrakları, birer birer inerken, Bin yıllık küfr ateşi, ebediyyen sönerken, O gece sendin gelen yâ Hazreti Muhammed...   O gece Save gölü, mu’cizeyle kururken, Kisra saraylarında, sütunlar savrulurken Arz’dan arş’a âlemler rahmetini bulurken O gece sendin gelen yâ Hazreti Muhammed...   Sen ki; doğum kundağı, ak bulutla örül

Kara Yüzüm Süre Gelsem

Kara Yüzüm Süre Gelsem   Kara yüzüm süregelsem, Sana canım verebilsem, Kara yüzüm süregelsem, Sana canım verebilsem…   Nur cemalin görebilsem, Ya Muhammed, Ey Can Ahmed... Nur cemalin görebilsem, Ya Muhammed, Ey Can Ahmed...   Senin Ravza’n güzel kokar, Hasretin bağrımı yakar, Senin tenin güzel kokar, Hasretin bağrımı yakar…   Gözyaşlarım çağlar akar, Ya Muhammed, Ey Can Ahmed... Gözyaşlarım çağlar akar, Ya Muhammed, Ey Can Ahmed...   Peygambersin ahir zaman, Mahşer günü eyle aman, Peygambersin ahir zaman, Mahşer günü eyle aman…   Seni bilen bulur iman, Ya Muhammed, Ey Can Ahmed... Seni bilen bulur iman, Ya Muhammed, Ey Can Ahmed...   Senin Ravza’n güzel kokar, Hasretin bağrımı yakar, Senin tenin güzel kokar, Hasretin bağrımı yakar…   Gözyaşlarım çağlar akar, Ya Muhammed, Ey Can Ahmed... Gözyaşlarım çağlar akar, Ya Muhammed, Ey Can Ahmed...   Eşiğine yüzüm sürsem, Arzuhalim diyebilsem, Eşiğine yüzüm

Yâ İlâhi Senden Bir Dileğim Var

  Yâ İlâhi Senden Bir Dileğim Var   Yâ ilâhi senden bir dileğim var, Kâpındân sürüp de, dârâ düşürme. Öter bülbüllerin, âhu cân kuşu, Mâksudu giryânâ, hârâ düşürme.   Öter bülbüllerin, âhu cân kuşu, Mâksudu giryânâ, hârâ düşürme.   Cemâlin nurudur, âşıkın cânı, Âşık fedâ etmiş, ezelde kânı. Ey bu cân mülkünde ruhun sultânı, Âşkındân bâşkâ bir, hârâ düşürme.   Ey bu cân mülkünde ruhun sultânı, Âşkındân bâşkâ bir, hârâ düşürme.   Kâdir Mevlâm, âteş âtmâ özüme, Dünyâ mâlı, görünmüyor gözüme, Yâ ilâhi sen bâk, benim yüzüme, Cehennem ateşi ile dağlama.   Yâ ilâhi sen bâk, benim yüzüme, Cehennem âteşi ile dağlama.   Sen sinemdeki ben, ben gibi durân, Sinemin üstünde hâtsız oturân, Ey gönlümü yâkıp, kalbimi bilen. Derdimi dermansız hâle düşürme.   Ey gönlümü yâkıp, kâlbimi bilen. Derdimi dermansız hâle düşürme.   Mâlumundur hâlim Ey Yüce Râhmân! Gizli sâklı neyim var, hep sânâ âyân, Ey râhmeti sonsuz, lütfu bir pâyân, G