Kayıtlar

Varlık etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

On Şey İnsan Varlığını Öldürür:

  On Şey İnsan Varlığını Öldürür:   1- Terbiye azlığı, 2- Cehalet çokluğu, 3- Halktan nîmet beklemek, 4- Şehvet azgınlığı, nefis kudurganlığı, 5- Baş olma sevdası, 6- Dünyaya lüzumundan fazla meyletmek, 7- Allah’ü Teâlâ katında nefis ile dostluk kurmak, 8- Çok yemek, 9- Çok uyumak, 10- Kalabalığa uymak.

Allah’ın Varlığını İnkâr Eden Doktora Karşı Muhteşem Delil

Allah’ın Varlığını İnkâr Eden Doktora Karşı Muhteşem Delil Bizanslılar devrinde, İstanbul’da bir doktor yaşıyordu. Hiçbir dine inanmadığı gibi, Allah’ü Teâlâ’nın varlığını da inkâr ediyor ve: “Her şey kendi kendine var olmuştur.” diyordu. Âlemin bir yaratıcısı olduğunu kabûl etmiyordu. Mesleğinde mütehassıs olup, sorulan her soruya cevap veriyordu. Hıristiyanlardan hiç kimse bu doktora cevap veremez hâle gelmişti. Yalnız; “Dünyanın bir yaratıcısı olduğuna delil getirip beni ikna eden olursa, bu dâvamdan vaz geçerim.” diyordu. Karşılaşıp münazara ettiği herkesi mağlup ediyor, cevapsız bırakıyordu. Kendisini dinleyen herkese dinsizliği aşılıyor, fikirlerini karıştırıyordu. Bu doktor karşısında Hristiyanlar âciz kalmıştı. Durumu krallarına anlattılar. Buna ancak Müslümanların cevap verebileceğini söylediler. Bizans kralı, Abbâsî halifesi, Me’mûn’a bir elçi ile mektup gönderdi. Mektubunda; “Size gönderdiğimiz bu doktor dinsizdir. Bir yaratıcı olmadığına inanmaktadır. Yanını

Allah’ü Teâlâ’nın Varlığına Ve Birliğine İnanmanın Önemi

Allah’ü Teâlâ’nın Varlığına Ve Birliğine İnanmanın Önemi  Allah’ın varlığına ve birliğine iman (tevhid), İslam dinin temel ve öncelikli esasıdır. İslam’da var olan bütün inanç esasları, hükümler ayrıca ilkeler bu temel üzerine oturur. Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak ve her şeyden önce insanın yaratılışında var olan doğal ihtiyaçtır. İnsanın, hayatını sürdürebilmesi için nasıl hava, su, yiyecek, barınma gibi ihtiyaçları varsa aynı şekilde inanmak da temel bir ihtiyaçtır. Çünkü insan güven için de olmak ister. Allah’a ve O’nun birliğine inanmayan kimseler huzursuz, sorunlu, mutsuz bir hayatı yaşamak zorunda kalırlar. Kendilerini hiçbir zaman güvende hissetmezler. Bağlanmanın ayrıca ibadet etmenin zevkini yaşayamazlar. İmanın huzur dolu iklimini soluyamazlar. Korku, kaygı, tasa, tedirginlik, belirsizlik, çaresizlik gibi olumsuzluklar onları çepeçevre kuşatır. İnsanın güven içinde olma isteği, inanmak ayrıca bağlanmak şeklinde kendini gösterir. Örneğin bebek annesine

Karşılıksız Sevgi Veren Tek Varlık... Analarımız…

Karşılıksız Sevgi Veren Tek Varlık... Analarımız… Doğum odasında bir küçük el saçlarına tutununca değişti her şey… Ve o el, o saçtan hiç eksik olmasın istedin. Kim bilir kaç geceyi karyola başuçlarında derin iç çekişler dinleyip hüzünlenerek uykusuz geçirdin, kaç emzirme seansında bitkin uyuyakaldın. O gün bugündür hayatı, bir toprakla çiçeği kadar ortak üretiyor, tüketiyoruz. Nasıl da zalim bir çark bu değil mi? Doğuyor, doğuruyor ve günün birinde yuvadan uçacağını bile bile koca bir ömrü karşılıksız veriyorsun... ... Ve hayat birden ıssız bir adaya dönüşüveriyor. Sonrası kâh bir kapı zili beklentisi, kâh bir mektup, kâh bir telefon sesi... Gizliden gizliye özlenen bir torun müjdesi... Fotoğraflar sarardıkça solan bir yaşam ve uzaklaştıkça yakınlaştığımız bir mazinin geri dönmez anıları... Yazılarla konuştuk öyle zamanlarda... Bakışlarla anlaştık. Ağlaştık birbirimizden gizleyerek acılarımızı... Bir mimikle özleştik, bir gülüşle kavuştuk. Ben büyürken seni de büyüttüm.