Kayıtlar

Vefâ etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kim Umar Senden Vefâyı

Kim Umar Senden Vefâyı   Kim umar senden vefâyı, Yalan dünya değil misin, Muhammed-i Mustafâ'yı, Alan dünya değil misin?   Yürü hey bî-vefâ yürü, Sensin hod bir köhne karı, Nice yüz bin erden geri, Kalan dünya değil misin?   Sihr ile donadup kendin, Meydâna salan semendin, Âleme mihnet kemendin, Salan dünya değil misin?   Kasd edip halkın özüne Toprak doldurup gözüne Ehl-i gafletin yüzüne Gülen dünya değil misin?   Eğer şâh ü eğer bende Her kişiyi salan bende Kimse mekân tutmaz sende Vîrân dünya değil misin?   Kimisini nâlân edip, Kimisini giryân edip, Âhir-i kâr uryân edip, Soyan dünya değil misin?   İşin gücün dâ'im yalan, Çok kişiden arta kalan, Nice kerre boşaluban, Dolan dünya değil misin?   (Azîz Mahmûd Hüdâyî Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî)   Kelimeler: V efa: Sevgide devamlılık; vefa, ihtiyaç hâlinde ona yardım etmektir. Arkadaş, öldükten sonra, onun çoluk çoc...

Dünyanın Bekâsı Yok Halkın Da Vefâsı Yok!

Dünyanın Bekâsı Yok Halkın Da Vefâsı Yok! M. Said Arvas "Gönlünü dünyaya bağlama, çünkü dünyanın bekâsı yoktur. Gönlünü halka da bağlama halkın da vefâsı yoktur..." İnsanoğlu zayıf yaratılmıştır. Dünyaya geldiğinden beri içine düştüğü sıkıntılardan, maruz kaldığı belalardan kendisini koruyacak bir güç, bir sığınak aramıştır. Bir yerden medet ummaya kendisini mecbur hissetmiştir. Ezelden beri onu titreten, korkutan "Ölüm muamması"nı ve buna karşı içine düştüğü ümitsizlik karanlığından kurtulmak için çare aramış durmuştur. Bunun içindir ki; tarihte hiçbir kavim ve kabile yoktur ki, bir ma'budu olmasın!.. En ilkel topluluklarda bile, tapındıkları "tanrı"ları vardı. Kimi ağaçtan, kimi taştan kendi elleri ile yaptıkları ve şekil verdikleri putlara tapıyor ve onlardan medet umuyorlardı. Hâlbuki, kendileri de çok iyi biliyorlardı ki; duymayan anlamayan, iyiliği veya kötülüğü dokunma ihtimali olmayan bu cansız varlıklardan hiçbir hayır gelmez...

Takvâ ve Ahde Vefâ

Takvâ ve Ahde Vefâ Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.” (İsrâ, 34) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Allâh Teâlâ şöyle buyurdu: Ben kıyâmet günü şu üç (grup) insanın düşmanıyım: Ben’im adıma yemin ettikten sonra sözünden dönen kişi, hür bir insanı köle diye satıp parasını yiyen kişi, ücretle bir işçi tutup işini gördüren ve işçinin ücretini vermeyen kişi.” (Buhârî, Büyû 106, İcâre 10) Abdullah el-Kalânsî başından geçen bir olayı şöyle anlatır: Bir sefer sırasında şiddetli bir rüzgâr çıktı, deniz azgınlaştı. Gemidekiler duâ ediyor, adaklar adıyorlardı. Benden de adak adamamı istediler. Ben dünyâdan vazgeçmiş biri olduğumu söyledimse de dinletemedim. Bunun üzerine “Eğer Allah beni bu musibetten kurtarırsa asla fil eti yemeyeceğim.” diye adak adadım. Onlar: “Kim fil eti yiyor ki, sen onu kendine haram kılıyorsun?” dediler. Ben: “Aklıma böyle geldi.” dedim. Gemiden bir grup insanla kurtulduk. Bilmediğimiz b...