Kayıtlar

ABD'yi Kore'de Türkler Kurtardı

ABD'yi Kore'de Türkler Kurtardı Tam 66 yıl önce 1950 yılında Türk askeri binlerce kilometre ötede, dilini, kültürünü bilmediği insanlar için savaşıyordu. Türk askerlerinin hem şehit verdiği hem de kahramanlık destanı yazdığı toprakların adı Kore'ydi. 66 yıl önce Türk askerinin ABD'lileri Kore'de kurtardığı destanın ayrıntıları… Aşağıdaki videoyu izleyiniz! http://www.ahaber.com.tr/webtv/dunya/analiz-abdyi-korede-turkler-kurtardi

Samiri Ve Buzağı

Samiri Ve Buzağı İsrailoğulları uzun bir süre müşriklerle beraber yaşamışlardı. Kıptiler Mısır'sa pek çok putlara tapıyorlardı. İsrailoğulları da bunları da o zaman görmekteydiler. Musa Aleyhisselâm’ın Tur dağına gitmesini fırsat bilen Samiri adında biri eski Mısır'daki putlar gibi bir putu İsrailoğullarına getirdi. Onlara: - Bakın; sizin de, Musa Aleyhisselâm’ın da taptığı işte budur. Fakat o bunu unutmak için Tur dağına gitti, dedi. İsrailoğulları şeytanın da kandırmasıyla kısa sürede bütün herşeyi unutup yoldan çıktı. Hepsi bu puta, yani buzağıya tapar olmuşlardı. İmamları olan Harun ise onları vazgeçirmeye uğraşıyordu: - Ey İsrailoğulları vazgeçin. Sizin Rabbiniz Allah'tır. Bana uyun. Emrime itaat edin. Ancak, İsrailoğulları Samiri'nin sihrine kapılmışlardı. Buzağı sevgisi herşeyi unutturmuştu. -Biz, Musa Aleyhisselâm dönene kadar buzağıya tapacağız, dediler. Allah, Musa Aleyhisselâm'ya Samiri'nin İsrailoğullarını kandırdığını bildirdi. M

İsa Aleyhisselâm Mesih'in Hikâyesi

İsa Aleyhisselâm Mesih'in Hikâyesi Yüce Kitabımız Kur'an'ı Kerim'de Hz. İsa'nın hikâyesi anlatılırken Allah'ın güçlü iradesi, kesin kudretini ve ince hikmeti insanlara gösterilir. Çünkü Hz. İsa'nın her işi ve hatta doğumu bile olağanüstü bir şeydi. Akıllar onun doğumunda alt üst olmuş, fizik kanunları yetersiz kalmıştı. Tabiat kanunları değişmez bir konu gibi inananlara, deney ve bilime kesin bir doğru gibi bakanlara, Allah'ın her şeyi kuşatan kudretini tanımaktan aciz olanlara, İsa'nın doğumu bir büyük mucizedir. “Allah bir şeyi dilediği zaman O'nun buyruğu sadece o şeye “ol” demektir. Hemen oluverir.” Fakat Allah'a hakkıyla inanan ve kudretini düşünen inanç sahiplerine, Hz. İsa'nın doğum mucizesine inanmak hiç de zor gelmemişti. Çünkü Allah, var eden, güzel yaratan, tarattıklarına şekil veren, en güzel isimler yine kendisinin olandır. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ın adını anar. Allah güçlüdür ve herşeye hakimdi

Çöl Ve İsrailoğullarının Nankörlüğü

Çöl Ve İsrailoğullarının Nankörlüğü İsrailoğulları Musa Aleyhisselâm Peygamberin önderliğinde kurtulmuşlardı. Bir çöle sığınmışlardı. Ancak çölde sıcak ve güneş vardı. Onları güneşten kim koruyacaktı? Elbette Allah. Gökyüzü bulutlarla kaplandı. İsrailoğulları çölde nereye gitseler bulutlar üzerlerinde onları takip ediyorlardı. Susayınca Musa Aleyhisselâm'ya vardılar. Musa Aleyhisselâm Rabbine dua etti. Ve asasını yere vurduğunda, yerden sular fışkırmaya başladı. Açlıklarını gidermek için yine Musa Aleyhisselâm'ya koştular ve Musa Aleyhisselâm yine Allah'a yalvardı. Yüce Allah da onlar için kudret helvası ile bıldırcın kuşları gönderdi. Fakat İsrailoğullarının ahlakları bozulmuştu. Hiç birşeye karar veremiyorlar, sürekli şikayet ediyorlardı. Verilen bunca nimete ise hiç şükür etmiyorlardı. Artık onların bütün istekleri çölden çıkıp şehirde oturmak olmuştu. Allah onlara: -Şu şehirde yerleşin ve onun ürünlerinden yiyin, “günahlarımızı bağışla” diye dua edin. O ka

Firavunun Azgınlığı

Firavunun Azgınlığı Artık Firavunun uykuları kaçmıştı. Hiçbirşeyden zevk duyamaz olmuştu. Bu öfke ve azgınlık içinde halkına şöyle seslendi: -Bırakın beni bu Musa Aleyhisselâm’ı öldüreyim. O Rabbine yalvaradursun. Ben onun sizi yoldan çevirmeden korkuyorum. Bunun üzerine Firavunuın ailesinden olan, ama iman sahibi birisi kalkıp Firavuna yürüdü: -Siz, Rabbim Allah'tır diyen birini mi öldüreceksiniz? Neden Musa Aleyhisselâm'ya saldırıp ona kendi haline bırakın, yolundan çekilin. Eğer o yalan söylüyorsa yalanı kendine. Yok eğer O Peygamberse, siz de ona işkence yaparsanız vay sizin halinize. Ey insanlar, malınıza, gücünüze, ordularınıza güvenmeyin... Bugün herşey sizin olabilir ama Allah'ın azabı gelince sizi kim kurtarabilir? Bu doğru sözler üzerine Firavun daha da kızmıştı: - Ben kendi görüşümden başka doğru yol göremiyorum. Size doğru yolu ancak ben gösterebilirim, dedi. Firavun ailesinden olan iman sahini kişi sözlerini şöyle sürdürdü: -Biliyor musunuz Kı

Hz. Musa Aleyhisselâm'nın Görevi

Hz. Musa Aleyhisselâm'nın Görevi Musa Aleyhisselâm anlaştıkları süreyi tamamladı. Hanımıyla yola çıktı. Yolda ilerlerken bir vadiye gelmişlerdi. Orada bir ateş parçası gördü. Bunun kendisine gösterilen bir işaret olduğunu anlayıp oraya doğru ilerledi. O sırada kendisine Yüce Allah seslendi: -Ey Musa Aleyhisselâm, ben senin Rabbınım. Ben seni Peygamberliğe seçtim, şimdi sana bildireceklerimi dinle. Benden başka ilah yoktur. Bana ibadet et. Benim için namaz kıl. Bil ki, kesin olarak anla ki, Kıyamet bir gün gelecektir. Musa Aleyhisselâm’ın elinde taşıdığı bir asası vardı. Yüce Allah kendisine: -Ey Musa, asanı yere bırak, dedi. Musa Aleyhisselâm asasını yere bırakınca asa o anda canlanıp yürümeye başlamıştı. Yüce Allah: -Onu tut korkma, onu eski haline çevireceğiz, buyurdu. Allah bütün Peygamberlere verdiği gibi Musa Aleyhisselâm'ya da bir mucize vermişti. Ve şimdi bir mucize daha veriyordu. O da elinin bembeyaz olmasıydı. -Ey Musa Aleyhisselâm, elini koy

Musa Aleyhisselâm Ve Firavun

Musa Aleyhisselâm Ve Firavun Yakub Aleyhisselâm Peygamber'in ve Yusuf Peygamber'in vefatlarından sonra Mısır, zalim kralların eline geçmişti. Bu krallara Firavun adı veriliyordu. Mısır'a Kenan ilinden gelip yerleşen İsrailoğulları da rtık sıradan insan olmuşlardı. Fir'avunlar Mısır'a sonradan yerleşen bu insanlara çok kızıyorlardı. Firavun İsrailoğullarına hiç merhamet etmezdi. Kendi milleti olan Kıptileri onlardan üstün görürdü. Firavun İsrailoğullarını bir hayvan gibi çalıştırır ancak ölmeyecek kadar yiyecek verirdi. Onların biricik tanrısı olmak isterdi. Mallarına, saraylarına güvenir, “Mısır benimdir, bu nehirleri ben akıtıyorum” diye böbürlenirdi. Halkı kendisine köle yapmıştı. Halkta onun sözünden dışarı çıkamıyorlardı. Allah'a inanan israiloğulları bundan rahatsızdı. Bir gün bir kahin Fir'avn'a şöyle dedi: - İsrailoğullarından bir çocuk senin tahtını yıkacak. Fir'avun deliye dönmüştü. Askerlerine ülkede İsrailoğullarından ne kada

Bir Yılın Muhasebesi: Hiçbir Müslüman “Bana ne?” diyemez.

Bir Yılın Muhasebesi: Hiçbir Müslüman “Bana ne?” diyemez. Âlemlerin Halikı, maliki Allah’ü Tealaya Sonsuz Hamd ve şükür O'nun sevdiği seçtiği sevgilisi Âlemlerin en güzeli Yaratılmışların en faziletlisi Hz. Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi Veselleme ve aline ve ashabına salât ve selam olsun... Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır. (Nâziât sûresi: 40-41. Ayet) Allahü Teala Hadîs-i kudsîde buyuruyor: “Nefsine düşmanlık et! Çünkü o, benim düşmanımdır.” Akıllılığın alâmeti; nefse gâlib ve hâkim olmak ve öldükten sonra lâzım olanları hazırlamaktır. Ahmaklık alâmeti; nefse uyup, Allah'tan af, merhâmet beklemektir. Nefsini azîz eden dînini yıkar. Nefsini zelîl eden kimse dînini azîz eder. Mücâhid bin Cebr'in sözüdür... Kalbin ve ruhun gıdası hamd, şükür, ibadet, zikir ve istiğfar etmektir, Allah’ü Teâlâ’yı ve onun s

Hazreti Ömer Radiyallahü Anh Ve Aile Anlayışı

Hazreti Ömer Radiyallahü Anh Ve Aile Anlayışı Hazreti Ömer Radiyallahü Anh Radiyallahü Anh'ın hilâfeti zamanında, bir şahıs hanımının çok söylenmesi ve çekilmez bir hal alması karşısında Hazreti Ömer Radiyallahü Anh’a şikâyete karar verip Halifenin evine gelir. Kapıya geldiğinde içerden sert, sinirli sinirli gelen bir kadın sesi duyar. Bir ara kapıyı çalamaz ve mütereddit halde öyle beklemeye başlar... Biraz sonra hep kadının konuştuğunu ve halifenin sustuğunu anlayan adam, kapıyı çalmaktan vazgeçip geri dönmeye karar verir ve ayrılacağı zaman kapı açılır... Kapıyı açan Hazreti Ömer Radiyallahü Anh'dır. — Ne var, neye geldin, bir şey söylemeden geri dönüyorsun, diye sorar. Adam: — Ya Ömer Radiyallahü Anh! Ben karımdan şikâyet etmeye gelmiştim... Baktım ki nice insanları karşısında dize getiren Ömer Radiyallahü Anh bile karısının karşısında konuşmuyor. Onun bütün sözlerini büyük bir sabırla dinliyor... Ben neye şikâyet edeyim, dedim ve geri dönmeye karar verdim

Ömrü Kadar Rızkı

Ömrü Kadar Rızkı Büyüklerden Hatemül Asam hazretleri, bir yolculuğa çıkacaktı. Ailesine: — Ben sefere çıkacağım... Sana ne kadar yiyecek bırakayım, dedi. Hanımı da hakiki mütevekkillerdendi. Kocasına: — Yaşayacağım zamana yetecek kadar rızık isterim, diye cevap verdi. Hatem'ül Asam hazretleri: — Ben senin ne kadar yaşayacağını nereden bilebilirim, deyince de, hanımı: — Öyleyse rızkımı ne kadar yaşayacağımı bilene havale et! Yani Allah'a bırak demek istedi. Bunun üzerine Hatemü'l Asam hazretleri, bir şey demeden sefere çıkıp gitti. Bu hali duyan bazı kadınlar, büyük velînin hanımına: — Kocan ne kadar yiyecek bıraktı? Diye sormaya başladılar. Mübarek kadın onlara şu cevabı verdi: — Benim kocam rızık vermez, rızık yer... Çünkü rızkı ancak Allah Celle Celâlühhazretleri verebilir, insanlar bir müktesip sebeptir. (Alıntı)

Erkekle Kadın Arasında Müşterek Sevap

Erkekle Kadın Arasında Müşterek Sevap Eshabın büyüklerinden kadın sahabi Hz. Esma Radiyallahü Anha peygamberimizin huzuruna çıkarak şunları söyledi: — Ya Resûlallah! Anam-babam sana feda olsun. Ben Müslüman kadınlarını temsilen huzurunuza geldim. Hak Teâlâ sizi erkek ve kadınlara peygamber olarak göndermiştir. Biz artık sizin yolunuzdayız, size inandık, îman ettik... Biz evimizin dört duvarı arasındayız, dışarı çok az çıkabiliyoruz. Erkekler ise Cuma namazı, cenaze namazı, bayram namazı kılarlar. En büyük ibadet olan cihat ederler. Biz ise bunlardan mahrumuz. Biz hep evde çocuklarımızla meşgul olur, kocalarımızın elbiselerini dikeriz, yemek yapar, evin temizliği ile uğraşır onların rahat etmesi için elimizden geleni yapmaya çalışırız. Kocalarımızın yaptığı ibadetten bize de bir hisse var mı? Yoksa biz onların kazandıkları sevaptan mahrum mu oluyoruz? Dedi. Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem memnun olmuşlardı... Orada bulunan eshaba dönerek: — Siz bu zamana kadar din