İslâmiyet’i Tebliğ Edebiliyor muyuz?

İslâmiyet’i Tebliğ Edebiliyor muyuz?

Yüceler Yücesi Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde Buyuruyor ki:

"İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır." (Ali İmran Sûresi, 104)
"Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız..." (Ali İmran Sûresi, 110)

"Bize düşen, açıkça tebliğ etmekten ibarettir." (Yâsin Sûresi, 17)

Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O’nun mesajını iletmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphe yok ki Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. (Maide Sûresi, 67) 

"Size Rabbimin gönderdiği gerçekleri tebliğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm." (A'râf Sûresi, 68)

Tebliğ Mesuliyeti İle İlgili Bazı Hadis-i Şerifler:

            Abdullah bin Amr Hazretlerinden rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:

“Benden bir âyet bile olsa insanlara ulaştırınız!” (Buhârî, Enbiyâ, 50; Tirmizî, İlim, 13/2669; Dârimî, Mukaddime, 46; Ahmed, II, 159, 202, 214)

Abdullah bin Mesut radıyallahu anh der ki: Resûlullah Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem’i şöyle buyururken işittim:

“Sizler yardım görüp düşmanlarınıza gâlip gelecek, ganimetler elde edecek ve birçok beldeler fethedeceksiniz. Sizden kim bu vakte erişirse, Allah’tan korksun, mârufu emredip münkerden nehyetsin. Kim bile bile benim adıma yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın.” (Tirmizî, Fiten, 70/2257; Ahmed, I, 401, 436)

Ebû Saîd el-Hudrî Radıyallahu Anh, “Resûlullah Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem’i şöyle buyururken işittim” demiştir:

“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmezse, kalbiyle muhâlefet etsin ki bu, imanın en zayıf hâlidir.” (Müslim, Îmân, 78. Ayrıca bkz. Tirmizî, Fiten, 11; Nesâî, Îmân, 17)

Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in Bir Yahudi Gencin Vefatına Yetişemedim Deyip Ağlaması

Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem bir gün mescidi Nebevi’de iken Yahudi bir gencin ölmek üzere oluğunu söylerler.

Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem o gencin evine doğru koşmaya başlar. Tam kapının önüne gelince içerden feryatlar duyulur. Genç ölmüştür.

Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem secdeye kapanarak ağlamaya başlar:

“- Ya Rabbi bu gencin imanını kurtarmaya yetişemedim!

“- Kardeşlerim! Aynı Duygular Bizde de Var mı?”

Enes Radıyallahu Anh şöyle dedi:

“- Nebî Sallallahu Aleyhi Vesellem’in hizmetinde bulunan Yahudi bir çocuk vardı. Bir gün hastalandı. Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem onu ziyarete gitti, başucuna oturdu ve ona:

“- Müslüman ol!” buyurdu. Çocuk, düşüncesini öğrenmek için, yanında bulunan babasının yüzüne baktı. Babası:

“- Ebü’l-Kâsım’ın çağrısına uy, dedi. Çocuk da Müslüman oldu. Bunun üzerine Hz. Peygamber:

“- Şu yavrucağı Cehennemden kurtaran Allah’a hamdolsun” diyerek dışarı çıktı. (Buhârî, Cenâiz 80, Merdâ 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 2)

Hz. Ömer Radiyallahü Anh saçı sakalı ağarmış yaşlı bir Hristiyan adamı görünce ağlamaya başlar…

“- Ya Ömer neden ağlıyorsun?” Diye soranlara:

“- Bu adam, bu yaşa kadar secde-i Rahmana varmamış! Bu adamın hali ahirette nice olur?” Buyurur.

Kardeşlerimi! Aynı duygular bizde de var mı?

Müslüman Bir Türk ABD’ye yerleşir. Hal ve kal diliyle İslâmiyet’i yaymak için, tebliğ faaliyetlerine başlar. ABD’li bir Hristiyan, ailesi ile birlikte Müslüman olur. Müslüman’ları da çok sever.

O’na Müslümanlığı öğreten Türk’e sitem eder:

“- Madem bu kadar güzel dininiz var! Neden daha önce gelip tebliğ etmediniz? Benim annem ve babam iman etmeden öldüler. Eğer önce gelip bize tebliğ etseydiniz; ben onları da razı eder; Müslüman yapardım. Onlar da Cehennem’den kurtulurdu!” der.

Bir Düşünün Evimizde Yangın Çıkmış!

Bir düşünün evimizde yangın çıkmış! Çoluk çocuğumuz yanıyor, kurtarmak için neler yapmayız! Yanmak pahasına ateşe atılır, var gücümüzle çırpınırız… Cehennem ateşi ev yangınından daha kötü oluğuna göre çoluk çocuğumuzu, akrabalarımızı kurtarmak için daha çok çalışmalıyız. “İslâmi yaşantıyı” onlara kazandırmalıyız.

Yoldan Geçerken Tanımadığımız Bir Evde Yangın Görsek…

Yoldan geçerken tanımadığımız bir evde yangın görsek; insanlar içinde canlı canlı yanıyor. Ne kadar üzülürüz. Bir iki canlı kurtarabilmek için bütün gücümüzle çalışırız. O insanların Cehennem’de yanması daha kötüdür. Onları kurtarabilmek için çok ama daha çok çalışmalıyız.

Evet, Kardeşlerim!

Birinci görevimiz İslâmiyet’i en doğru kaynaklardan doğru olarak öğrenmek ve bütün kurallarıyla yaşamak. Sonra elimizin erdiği dilimizin döndüğü kadar hâl ve kal diliyle tebliğ etmektir.

Peygamberlerin en büyük görevi Allah’ü Teâlâ’nın kendilerine vahiy yoluyla bildirdiği emirleri insanlara tebliğ etmekti. Artık peygamber gelmeyeceğine göre bu büyük ve en önemli sünneti kim yapacak? Başta âlimler daha sonra herkes yapacak. Bu iş sadece hacı hoca işi değil…

İnanın çok güzel neticeler alınacaktır. Rabbimiz hepimize bu şerefli görevi vermiştir. Çünkü bizler Rabbimizin halifesiyiz. Bütün insanlığın “Saadeti Ebediye”ye kavuşmak için İslâmiyet’le tanışmaya ihtiyacı var.

Ya Rabbi! Bizleri “İlây-ı Kelimatullah” görevini hakkıyla yerine getiren bahtiyar Müslümanlardan eyle!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis