İslâmiyet Ve Batılılar
İslâmiyet Ve Batılılar
İslâmiyet’ten evvel Arabistan bir çöl ve orada oturan
bedevîlerdi. Putperest idiler. Birçok putlara taparlardı. Basit bir hayat
sürerlerdi. Kız çocuklarını diri diri gömmek gibi korkunç âdetleri vardı.
İşte böyle âciz, zavallı, fakat saf ve temiz olan bir kavim;
onlara mürşitlik, rehberlik eden Muhammed aleyhisselamın getirdiği Kur’ân-ı
kerîm sayesinde birdenbire değişmiş, tam bir medeniyete kavuşmuş, harikulâde
bir gayret ile çok kısa bir zamanda, doğuda Türkistan ve Hindistan, batıda
İspanya olmak üzere akla hayret veren çok kudretli bir İslâm devleti meydana
getirmiştir...
İlimde, fende ve medeniyette son derece ilerlemişler, o
zamana kadar bilinmeyen birçok şeyler keşfetmişlerdir. İlim, fen, tıp ve
edebiyatta en yüksek mertebeye varmışlardır...
O zamanın Avrupa’sından bahseden John W. Drapper gibi
tarafsız bir tarihçi, [Avrupa’nın Mânevî İnkişâfı] ismindeki eserinde şöyle
demektedir:
“O zamanki Avrupalılar, tamamen barbardı. Hıristiyanlık
onları barbarlıktan kurtaramamıştı. Hıristiyan dîninin başaramadığını, İslâm
dini başardı. İspanya’ya gelen Araplar, evvela onlara yıkanmasını öğrettiler.
Sonra, onların üzerindeki parça parça olmuş, bitlenmiş hayvan postlarını
çıkararak, temiz, güzel elbiseler giydirdiler. Evler, konaklar, saraylar
yaptılar. Onları okuttular. Üniversiteler kurdular. Hıristiyan tarihçiler,
İslâm’a karşı olan kinlerinden ötürü, bu hakîkati gizlemeye çalışmakta,
Avrupa’nın medeniyette Müslümanlara ne kadar borçlu olduğunu bir türlü itiraf
edememektedirler...”
Thomas Carlyle:
“İslâm dini bir güneş gibi parladı. Hindistan’dan Granada’ya
kadar, büyük bir dünya parçasını, karanlık dünyayı aydınlattı.” demektedir.
Lamartine, Peygamber efendimiz için;
“İnsanların büyüklüğünü ölçmek için kullanılan bütün
mikyaslarla [ölçülerle] ölçülsün. Acaba O’ndan daha büyük bir insan var mıdır?
Olamaz!” demekten kendini alamamıştır.
(Salim Köklü Türkiye Gazetesi)
Yorumlar
Yorum Gönder