Sabır ve Şefkat Kahramanı Bir Hanımefendi

Sabır ve Şefkat Kahramanı Bir Hanımefendi

Üç çocuk anası bir hanımefendi, Ahmet Şahin Hoca'mızın yanına geliyor ve "Hocam, derdim derindir, bana bir yol gösterin!" diyerek yardım istiyor ve yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

"Kocam, içki bağımlısı; gece yarılarına kadar meyhanede içiyor. Sonra da geliyor, kapıyı yumruklamaya başlıyor. Çocuklar duyup da huzursuz olmasınlar diye, hemen kalkıp ka­pıyı açıyorum.

"Buyur, deyip saygıyla karşılıyorum. Bazen, gecenin o saatinde yemek istiyor. Akşamdan hazırladığım yemekle sofra kuruyorum. Bu defa beğenmiyor, bunlar beklemiş, bana yeniden yemek yap, diyor.

"Çocuklar okula gidecekler, uyanıp da rahatsız olmasınlar diye, yine mutfağa giriyor, yeniden yemek yapmaya başlıyorum. Arkamdan geliyor, hazırladığım yemeğe bakıyor, 'Ben bunları yemem, başka yemek yok mu?' diye bağırıp çağırmaya başlıyor. Ben de 'Kazanabildiğim parayla, ancak böyle yemek yapabiliyorum; sen yardımcı olursan istediğini yaparım' deyince kıyamet kopuyor.

"Kazandığını başıma mı kakıyorsun, diyerek tencere tabak ne varsa havada uçuşuyor. Yine çocuklar duymasın diye sesimi çıkarmamaya gayret ediyorum; ama nafile! Başıma fırlatılan tencere-tava sesine çocuklar uyanıp geliyor, ortalık ana-baba günü oluyor. Bağrışmalar, ağlaşmalar, bir kıyamettir gidiyor."

Hocamız soruyor: "Kocanızın işi ne? Nerede çalışıyor?"

Hanımefendi, "Ne çalışması Hocam? Geceyi meyhanede geçiren adam, gündüz çalışabilir mi?

Akşama kadar horul horul uyuyor. Akşam, tekrar arkadaşlarının yanına çıkıyor" diyor.

"Peki, öyleyse, evin ihtiyaçlarını kim karşılıyor?" deyince Hocamız, bu şefkat kahramanı her şeyi kendisinin karşıladığını ifade ediyor:

"Kocamdan ümidimi kesince komşuların ev temizliğine gitmeye başladım. Kocamın durumunu bilenler, sağ olsunlar, ev işlerini bana yaptırıyorlar. Yani evin ve çocuklarımın ihti­yaçlarını ben karşılıyorum; hatta kocamın masraflarını da ben temin ediyorum."

Ahmet Şahin hayretler içinde kalıyor: "Yani meyhane masraflarını da mı sen veriyorsun?"

"Ne yazık ki öyle oluyor. Evden çıkarken para istiyor. Vermezsem ev başıma yıkılacak hâle geliyor. Çaresiz kalıp meyhane harçlığını da ben vermek zorunda kalıyorum. Benim için bunların hiçbirisi mühim değil. Ben kapıcı olarak da çalışmaya razıyım. Allah'a şükürler olsun, elim ayağım tutuyor, çalışabiliyorum; hatta onun harçlığını da verebiliyorum" diyor fedakâr kadıncağız.

Hocamız da bu sefer "Öyleyse bana neyi sormak istiyorsun?" diyor ve şok edici bir cevap alıyor:

Bu hali onu Cehenneme götürecek. İşte buna razı olamıyorum, Cehennemden kurtarma çaresi yok mu? Diye sormak istiyorum. Acaba temizlik yaparak kazandığım üç beş kuruştan artırıp da kocamın adına sadaka versem Cehennemden kurtulmasını sağlayabilir miyim?

Artık daha fazla dayanamıyorum. Önümdeki masanın üzerinde yazdığım otuz kitabım dizili. İmzalatıp duamı almak, elimi öpmek için karşımda bekleyen okuyucularım da sırada. Ayağa kalkıp onlara sesleniyorum:

Otuz kitaba imza atan elimi öpüp, duamı almak için bekleyen kıymetli okuyucularım! Yanlış adrestesiniz. İşte size eli öpülecek insan ve duası alınacak yılın hanımefendisi!. Doğru adres işte burasıdır. Gelin de görün sabır nedir, tahammül nedir, sadakat nedir, kötü gün dostu vefalı eş nasıl olur?

Ne dersiniz Hanımefendiler! Sizin sabrınız, tahammülünüz, sadakatiniz, vefanız da böyle mi? Siz de aynı sabır kahramanlığını gösteriyor, benzeri şefkatli eş örneğini veriyor musunuz? Yoksa size, halinize şükretmek mi düşüyor?

Vehbi Vakkasoğlu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis