Eskiden!!!...

Eskiden!!!...

– Eskiden Bayanlar yediden yetmişe hayâ timsali olarak yetişirdi; usta çırak misali, nine anneye, anne de kızına lisanı haliyle hayânın tüm inceliklerini öğretirdi. Edebiyat yapmasını bilmezdi belki ama! Davranışları, gerekeni çok güzel anlatırdı. Büyük küçüğün örneği, küçükte büyüğün aynasıydı. Büyük küçükte bir kusur görse önce kendi nefsini sorgulardı, acaba nerede yanlış yaptım diye. Küçük büyüğüne bakar onun oturup kalması, yeme içmesi, saygı sevgisinden gereken dersleri alırdı. Kendi hayatına ona göre çeki düzen verirdi. Örnekleri TV, internet, magazin, paparazzi değildi.
Üç kuşak beraber sokağa çıktıklarında birbirlerinin parçaları oldukları hemen anlaşılırdı. Nine çarşaflı, anne yarı açık, kız çıplak değildi. Zira terbiyelerini direk Kur’an ve sünnet ten veya Kur’an ve sünnet ten almış atalarından almışlardı.
– Eskiden Tesettür gerçekten tesettür, tesettürlü de tesettürlüydü. Tesettür bayanın cazibesini örtmek ve onu nâmahrem nazarlardan korumak içindi. Böylece hem kadının, hem erkeğin, hem de tüm toplumun edep, hayâ ve namusunu muhafaza ederdi. Allı güllü, desenli motifli ve vücut hatlarını sere serpe ortaya saçan modeller yoktu. Kadın örtünürken acaba birileri ne der diye düşünmez, aksine hakkıyla örtünmezsem sonra Rabbim ne der diye düşünürdü.
– Eskiden kadın ihtiyaç durumunda dışarı çıkar, yolda yürürken vakar ile ve hayâ timsali olarak yürürdü. Mahremiyle dahi el ele, kol kola veya sarılarak yürümezdi. Dışarıda kahkahayla gülüşme, sakız patlatma ve dondurma yalama gibi hayâsızlıklara asla tevessül etmezlerdi. Bir erkekle karşılaştıkları zaman erkekten güreş istercesine göğüslerini gere gere üzerlerine yürümez, hayâ ile erkeğe onlar yol verirdi.
– Eskiden Kadın erkeklerin bulunduğu ortamlarda konuşurken sesini ihtiyaç kadar yükseltir, bir erkekle konuşmak zorunda kalırsa kırıtıp sırıtarak konuşmaz. Şehvet ve hayâsızlığı tahrik edecek her tür davranıştan sakınırdı. Tamamen doğal davranır şayet sesinde bir değişiklik yapacaksa sesini yaşlı bir ninenin sesine benzetmeye çalışmak olarak değiştirirdi yaşlı iken genç ve çekici görünmek değil.
– Eskiden Kadın eşine karşı saygı ve sevgi dolu ve ona karşı itaatkâr idi. Evin reisi erkekti, aile içinde işler istişareyle yürüse de son söz erkekte biterdi. Kadın eşine itaat etmeyi aşağılanma ve eşitsizlik olarak değil, ibadet olarak görürdü. Eşinin meşru bir emrine karşı gelmeyi Allah Celle Celâlüh ve Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in emrine karşı gelmek olarak bilirdi. Eşini haksız yere kızdırmanın lanet sebebi olacağını bilirdi. Allah Celle Celâlüh şöyle buyuruyor: “Erkekler, kadınların (sorumluları, reisleri) koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı (eşlerinin namus vs. hukukunu) korurlar.” (Nisa 4/34)“  Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyuruyor: “Şayet bir kişinin diğer bir kişiye secde etmesini emredecek olsaydım (caiz olsaydı) kadının kocasına secde etmesini emrederdim.” (Tirmizi hasen sahih kaydıyla Riyazus salihin) “Erkek eşini yatağına çağırdığında gelmez de kocası kendisine dargın olarak gecelerse, sabaha kadar melekler o kadına lanet ederler.” (Buhari, Müslim Riyazu-s salihin)
– Eskiden Kadın evinin bekçisiydi dışarıya sadece ihtiyaç için çıkardı, çocuklarının annesi, öğretmeni, hocası, ustası, arkadaşı, bekçisi ve muhafızıydı. Çocuklar ilk eğitim ve terbiyelerini anne kucağı ve baba ocağında öğrenirlerdi. Anne salladığı beşikte sadece kendi bebeğini değil geleceği, toplumu, ümmeti, hatta insanlığı büyüttüğünün farkındaydı. Ümmetin sağlam bir toplum, insanlığın da huzur ve güven içinde yaşayan bir ümmet olmasının, kendisinin eğitim ve terbiyesiyle mümkün olduğunu biliyordu. Dolayısıyla kendisinin ve ulaşabildiği çevresinin çocuklarının İslam eğitimi ve Kur’an ahlakıyla büyümesi için üzerine düşeni yapmanın gayret ve azmi içindeydi. Zira o iyi biliyordu ki; ne dadı, ne çocuk yuvası, ne de ana sınıfı hiç kimsenin, çocuğu annesinin sevdiği, koruyup gözettiği, eğitip terbiye ettiği gibi yapamazdı.
– Eskiden Kadın kendisini eşinden başkasına beğendirmeyi asla düşünmezdi. Süslenecekse sadece eşi için ve evinin içinde süslenirdi. Eşi için süslenmenin ibadet, başkaları için süslenmeninse haram olduğunu bilirdi. Aylık şu kadar makyaj, kuaför, manikür, pedikür, epilasyon ve bilmem ne kadar masrafı yoktu. Lüks değil doğal yaşamayı severdi. Giyim kuşam, ev eşyası ve sair hayatında moda diye bir şey yoktu dolayısıyla ek bir bütçe için kadının kendisin de çalışmasına ihtiyaç yoktu. Böylece kadın, eşi ve çocuklarının bakım ve hizmetine, komşularıyla diyaloga, sılayı rahme vb. faydalı işlere yeterince zaman bulabiliyordu.
– Eskiden Kadın dünyanın faniliğini, ahretin de ebediliğini kavramış olduğundan fani olana faniliği, ebedi olana da ebediliği kadar değer verirdi. Dolayısıyla daha gösterişli giyim kuşam, daha pahalı mobilya, elektronik eşya vs. peşinde koşmazdı. Gösteriş, gurur, kibir ve kıskançlığın haram olduğunu bildiğinden, akranlarıyla fani değerler yarışına değil, Salih amel yarışındaydı. Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahrette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir.” (hadid 57/20)
– Eskiden Kadınlar kendi aralarında konuşurken gıybet, nemime, yalan, bühtan vb. dedikodularla zaman öldürmez, bunları ne konuşur ne de dinlerlerdi. Onun bunun ayıbını araştırmazlardı. Tüm azalarının Allah Celle Celâlüh’ün birer emaneti olduğunu, emanetin mülkün sahibinin talimatları doğrultusunda kullanılması gerektiğini ve mahşer günü hepsinin hesabını vereceklerini iyi bilirlerdi. Allah Celle Celâlüh şöyle buyuruyor: “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra 17/36)
– Eskiden Kadın Çamaşırı leğende eliyle yıkar, bulaşığı eliyle ve çoğu kere de deterjan olmadığından külle yıkardı. Günlük ekmeğini, yoğurması, açması ve pişirmesiyle kendisi yapar, ev halkının sökük ve yırtıklarını eliyle diker, gerekirse yamardı. Evi ve avluyu eliyle süpürür, kuyu veya sarnıçlardan sırtında veya omuzunda su taşırdı. Yemekleri yapar, hayvanların yemlenmesi ve suvarılmasını halleder, vakit kalırsa tarlada bahçede gücü oranında eşine yardım ederdi. Bu haliyle karnı doyduğunda şükreder, aç kaldığında da sabrederdi. Ama eşine isyan etme ve çocukları içinde onu küçük düşürmeyi asla düşünmezdi.
– Eskiden Kadın komşuları, akrabaları, arkadaşları ve sair insanlarla iyi geçinirdi. Sıkıntısı olanların sıkıntısına gücü oranında yardımcı olurdu. Onların artılarını artırmaya eksilerini de izale etmeye çalışırdı. Kimse için kötülük düşünmez, kendisi için kötülük düşünenlere kötülükle muamele etmez, onları iyilikle düzeltmeye çalışırdı.
Bu arada şunu da hatırlatalım ki eski dediğimiz öyle bin yıl, beş yüz yıl veya birkaç asır değil, hemen bundan 40-50 yıl öncesi. Aksi halde daha gerilere gittiğimizde durum daha da farklıdır. Şu an büyütmekte olduğumuz küçük kızlarımız hatta gelinlik yaştaki kızlarımız bunları hayali bazı senaryolar olarak görebilirler. Ancak yaşlı ve orta yaşlı annelerimiz bunları ve daha da fazlasını tasdik ederler.
Şimdi tüm bunları niçin anlattık eskiye övgü, yeniye sövgü için mi? Elbette değil, şimdi içinde bulunduğumuz nimetlerin değerini daha iyi anlamak, karşılığında gereğince şükretmek ve toplum olarak yaşadığımız değişimin ne denli hızlı keskin ve olumluya değil aksine doğru olduğunu anlatmak içindir. Böyle devam ederse yarınlarımız daha da felaket olacaktır. En tehlikeli tarafı ise olumsuzlukları kabullenerek “Eskiden Öyleydi Şimdi Böyle” veya “Dünyayı Ben mi Değiştireceğim” diyerek teslim olmak.
            Şunu unutmayalım ki biz dünyayı değiştiremeyiz ama her birimiz kendi dünyamızı değiştirebiliriz. Kötülüklerden etkilenen değil iyiliğimizle etkileyen olalım. Selam… Dua…
Muhammed Özkılınç


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis