Küçük Kızın Duası
Küçük Kızın Duası
Afrika’nın uzak ve fakir
ülkelerinin birisinde doktorluk yapıyordu. Erkeklerin bile gelmekten
ürkecekleri bu ücra yerde para kazanmak için değil, yardıma muhtaç insanlara
elinden geldiğince yardım etmek için bulunuyordu. Bir de beraber yaşadığı 8-9
yaşlarında bir kızı vardı.
Bir gece doğumhanede
genç bir annenin doğumunda bulunmuştu. Saatler süren çabalara rağmen kadıncağız
ölmüş ve ardında mini minnacık erken doğmuş bir bebekle sürekli ağlayan iki
yaşında bir kız çocuğu bırakmıştı. O ve arkadaşları bebeği hayatta tutmak
zorundaydı ama kuvözleri bulunmadığı için bu iş çok zordu. Aslında kuvözleri
olsa bile bu aleti çalıştıracak elektrikleri dahi yoktu! Bebeği beslemek için
gerekli aletlerden de eser yoktu.
Bulundukları yer ekvator
üzerinde, geceleri oldukça soğuk geçen bir yerdi. Hastanede çalışan öğrenci
ebelerden birisi, yeni doğan bebekler için kullandıkları bir kutu ile pamuklu
battaniye getirdi. Bebeği bu battaniyeye sarıp kutuya koydular. Bir diğeri
ocağa su koydu ve sıcak su torbasını hazırlamaya gitti. Az sonra hayal
kırıklığı içinde geri döndü. Torba patlamıştı. Lastik torba tropik iklime
dayanamamıştı. Ebe ümitsizlikle; “Elimizdeki son sıcak su torbasıydı!” diye
sızlandı.
Afrika’nın bu ücra
köşesinde sıcak su torbası bile bulmak imkansızdı. Yakınlarda ne şehir vardı, ne
de orman patikalarında bir eczane!
“Pekâlâ” dedi bayan
doktor, bebeği mümkün olduğunca ateşe yakın bir yerde tutun ve siz de onunla
kapı arasında yatın ki, cereyanda kalmasın. Göreviniz bebeği sıcak tutmak.
İşleri çok zordu çünkü
bebeğin zayıf bedeni soğuk aldığı takdirde kolayca ölebilirdi. O geceyi sağ-salim
geçirdiler. Önlerinde daha nice geceler vardı ve sıcak su torbasız hayatta
kalma ümidi çok zayıftı.
Ertesi sabah, bir önceki
gün hastanede yaşadıklarını kızıyla paylaştı. Kızın annesine teklifi hemen
birlikte dua etmek oldu.
“Neden bunu doğrudan
doğruya Allah’ü Teâlâ’dan istemiyoruz?” diye sordu küçük kız.
Doktor bir taraftan
kızının masumiyeti ve temiz kalbi karşısında mutluluk duyarken diğer taraftan
böylesi şartlarda sıcak su torbası ummanın fazlasıyla saflık olacağını
düşünüyordu.
Ama kızı çoktan duaya
başlamıştı bile:
“Allah’ım! Lütfen bize
bir sıcak su torbası gönder! Yarın çok geç olabilir, bebek soğuktan ölebilir, sana
yalvarıyoruz bize yardımcı ol.”
Annesi kızının bu samimi
duasını yanaklarından akan gözyaşlarıyla dinliyordu. Minik kız duasına devam
etti:
“Allah’ım, lütfen
bebeğin ablasına da bir oyuncak bebek gönder. Böylece senin onu ne kadar çok
sevdiğini anlasın!”
Anne, kızının bu duasına
“Âmin” demişti yine de su torbasının geleceğinden şüpheliydi. Evet, Allah’ü Teâlâ’nın
gücü her şeye yeterdi, her duayı işitirdi ama şartlar bazen her duanın kabul
edilmesine izin vermeyebilirdi. Afrika’nın bu köşesinde duasının kabul edilmesi
ancak kendisine ülkesinden bir paket gönderilmesi, paketin içinden de bir sıcak
su torbasının çıkmasıyla mümkün olabilirdi. Kadın doktor dört yıldır buradaydı
ve kimse kendisine bir paket göndermemişti. Yaşadıkları yer, ülkesinden
binlerce kilometre uzaktaydı!
Öğleden sonra, hastanede
öğrenci hemşirelere ders verdiği sırada, evine bir arabanın geldiği haberi
ulaştı doktora. Eve ulaştığında araba gitmişti bile. Kapının önünde kocaman bir
koli duruyordu. Gözleri buğulandı. Koliye baktı ama açmaya cesaret edemedi. Bu
işi yalnız yapamazdı!
Paketi hemşire
öğrencileri ve kızı ile birlikte açmaya başladılar. Dikkatle, paketi saran her
düğümü sabırla açtılar. Kutunun sarıldığı paketi itinayla katladılar.
Herkesin yüreğinde
heyecan doruk noktaya çıkmıştı. Otuz-kırk çift göz karton kutuya odaklanmıştı.
Sonunda doktor kuruyu açtı ve en üste koyulmuş örme yün kazakları bir kenara
ayırdı. Sonra, cüzzam hastalarına gönderilmiş örgü sargılar çıktı. Öğrenciler
bir an yüzlerini buruşturdular. Sonra, bir kutu kuru üzüm çıktı. Doktor elini
kutuya bir kez daha soktu. Eline değen şey o olabilir miydi? Dokunduğu şeyi
eline aldı ve çıkardı. Evet, yepyeni bir lastik sıcak su torbasıydı bu!
Ağlamaya başladı. Bu torba için Allah’ü Teâlâ’ya dua etmemişti, bu duasının
yerine getirileceğine inanmamıştı çünkü ama kızı inanmış ve dua etmişti.
Kutunun çevresindeki
insan halkasının içinde olan biteni heyecanla izleyen kızı, öne doğru
fırlayarak haykırdı: “Allah’ü Teâlâ torbayı gönderdiyse, mutlaka oyuncak bebeği
de göndermiştir!” Kutunun içindeki son öteberiyi eliyle karıştıran annesi, rengârenk
elbiseler giydirilmiş küçük bir bebek çıkardı. Kızın gözleri parladı! Bundan
hiç şüphe duymamıştı.
Bu koli tam beş ay
önceden postaya verilmişti. Doktorun komşuları, ilahi bir şevkle, hep birlikte
bu eşyaları hazırlamışlar ve ona göndermişlerdi. Muhtemelen kızlarından biri de
bu oyuncağı Afrikalı bir kız çocuğuna hediye olarak kutuya koymuştu. Bütün bu
olayların olacağını bilen yüce Allah’ü Teâlâ, beş ay önce gönderilen bu kutuyu on yaşındaki
bir çocuğun duasına cevap olarak tam gününde onları eline ulaştırmıştı.
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder