Karanlıkta Aslanı İnek Zannıyla Okşayan Köylü

 Karanlıkta Aslanı İnek Zannıyla Okşayan Köylü

 

Bir köylünün ahırında bir öküzü varmış. Bir gün bir aslan gelip öküzü yemiş ve sessizce öküzün yerine geçip oturmuş. Köylü o gece ahıra gitmiş, karanlık olduğu için, el yordamıyla bir o tarafa bir bu tarafa el atarak öküzünü ararken eli aslana değmiş. Öküzünü bulduğunu zanneden köylü, başlamış aslanın orasını burasını okşayıp, ineğini kaşıdığı gibi kaşımaya.

Aslan kendi kendine şöyle diyormuş:

"- Eğer ahır aydınlık olsaydı, bu adamın korkudan ödü patlardı. Hâlbuki şimdi beni pervasızca okşayıp, kaşıyor çünkü karanlıkta beni öküzü zannediyor!"

Cenâb-ı Hakk Azze ve Celle de gâfillere:

“- Ey mağrur kör! Tûr dağı bile benim ismimle paramparça olmadı mı? Eğer biz kitabımızı bir dağa indirseydik dağ parçalanır, yerinden kopar, başka bir yere göçerdi. Eğer Uhud Dağı, beni anlasaydı o dağdan ırmak ırmak kan akardı.” diye hitaba ediyor.

Sen Allah’ü Teâlâ’nın adını anandan-babandan duydun da onun için bu ada gafilce yapıştın. Eğer bu sırrı taklitsiz anlasan Allah’ü Teâlâ’nın lütfuyla nişansız bir hâle gelirsin.

Hazret-i Mevlânâ, Mesnevî-i Şerîf'de, ezbercileri ve taklitçileri sık sık ikaz eder, onlar hakkında birçok meseller irat eder, hikâyeler anlatır.

İşte bu da onlardan biridir. Bu meselde köylü, Allah’ü Teâlâ kelâmının celâletinden ve hakikatinden habersiz olan, kelâmullahı okusa da harflerinden ve lafızlardan öteye geçemeyen gâfilleri ve cehilleri işaret eder. Ahırın karanlığı, bu gibi insanların kalp gözlerinin kör olmasına, koyu bir gaflet ve cehalet karanlığı içinde olmalarına işarettir.

Öküz zannıyla aslanı okşamaları, taklitçiliklerine ve ezberciliklerine işarettir. Aslan, kelâmullahın azamet ve celâletine işarettir. Allah’ü Teâlâ’nın kelâmının azamet ve celâletinden haberdar olanlar, âyât-ı Kur`âniyye karşısında tir tir titrerler, laubali davranamazlar, canlarının istediği yerde, istedikleri gibi o ayetleri oyuncak edemezler.

Nitekim Hazret-i Mevlânâ, Sûre-i Haşr 21. Ayet-i Kerime’deki:

"Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün. İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz."

Ayet-i kerimesini zikrederek bu hakikate işaret ediyor.

Dikkat ederseniz insanların çoğu meseldeki köylüden farksızdır. Çokları, hakikat ve azametinden habersiz oldukları ayetleri, papağan gibi okur, hiç haşyet duymaz, manasını tahkik etmez, inceliklerini araştırmazlar. Birisi onlara bir âyet okuduğunda da, o ayetin azametini hissetmez, mana ve medlûlünü hiç düşünmez, tıpkı bir slogan gibi tekrarlar dururlar. Hazret-i Mevlânâ bu gibi kişilere şu tavsiyede bulunuyor:

Eğer gönlünde taklit nakşı varsa hiç durma o nakşı gözyaşınla yıka ve gider.

Taklit her iyiliğin afetidir öyle ki sağlam bir dağ gibi görünür ama hakikatte saman çöpüdür.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis