Dua Edenin “Allah” Demesi…
Dua Edenin “Allah” Demesi…
Birisi, bir gece
Cenab-ı Hakk’ı zikrediyordu…
Şeytan ona dedi ki;
“- Senin “ALLAH
ALLAH!” deyişine karşılık;
“- Lebbeyk!” (Ne
istiyorsun kulum?) sesi nerede? Ey bu sözü çok söyleyen kişi! Ne vakte kadar
böyle söyleneceksin?”
Adamın neşesi kaçtı,
gönlü kırıldı. Zikri bırakıp başını yastığa koydu ve uyudu.. Rüyasında
yemyeşil, çayırlık çimenlik bir yerde Hz. Hızır Aleyhisselâm’ı gördü.
Hızır Aleyhisselâm o
şaşkına dedi ki:
“- Ne diye zikirden
geri kaldın? ALLAH’ın ismini anmaktan ne diye pişman oldun?”
Adam;
“- Ettiğim zikir
karşılığında bana bir ‘Lebbeyk!’ (Buyur kulum!) diye bir cevap gelmiyor.” Dedi.
“- ALLAH’ın kapısından
kovulacağım diye korkup durmaktayım.”
Hızır Aleyhisselâm dedi
ki:
“- Senin “ALLAH”
deyişin, bizim; “ Buyur!” dememizdir. Senin o yalvarışın, yanıp yakılman da,
bizim habercimizdir. Çünkü zikretmek arzusunu sana biz verdik.”
Senin;
“- ‘İşim çok,
zamanım yok, çok da yorgunum!’ demen, hilelere başvurman, ‘ALLAH’ı gereği gibi
zikredemiyorum.2 Diye düşünmen, çareler araman, bizim seni kendimize
çekmemizden, ayağındaki dünya sevgisi bağını çözmemizdendir.”
“- Senin korkun,
aşkın bizim lütfumuzun kemendidir. Senin her ‘Ya Rabbi!’ deyişinin altında ‘Lebbeyk!’
(Buyur!) deyişler vardır.”
“- Hakk bilgisinden
haberi olmayan kişinin canı, bu duadan uzaktır. Çünkü onun:
“- Ya Rabbi!”
demesine izin yoktur; ona zikir zevki verilmemiştir. Bir zarara, bir sıkıntıya
uğradığı vakit, inleyip te ALLAH’a yalvarmaması için, onun ağzına da, gönlüne de
manevi kilitler vurulmuştur. Cenab-ı Hakk, Firavun’a yüzlerce mal, mülk verdi
de O, ululuk, büyüklük davasına kalkıştı ve halka; ‘Ben sizin Rabbinizim!’ demeye
başladı.”
“- O kötü
yaradılışlı, mayası bozuk Firavunun, ALLAH’a yalvarmasın, sızlanmasın diye
bütün ömrünce bir defa olsun başı ağrımadı.”
“- ALLAH, Firavun’a
şu dünyanın bütün mülkünü saltanatını verdi de, ona ağrı, dert, sızı, gam,
keder vermedi.”
“- Şunu iyi bil ki,
sana ALLAH’ı hatırlatan, seni inciten, gizlice ALLAH’a yalvartan dert; dünya
mülkünden, saltanatından daha iyidir.”
Bir hadisi şerif
meali şöyledir:
“- ALLAH bir kulunu
severse, onu belaya uğratır. O kul, o belaya sabrederse, Cenab-ı Hakk da onu
seçilmiş kullarından eyler.”
Dertsiz yapılan dua
soğuktur, bir işe yaramaz. Fakat dertli iken, acı çekerken edilen dua; gönülden
kopar gelir.
Sapasağlam bir
adamın duasıyla dertli bir kimsenin inleyerek yalvarışı arasında çok fark
vardır. Dertsiz adam usulüne göre ellerini kaldırır, bir kaç kelime mırıldanır,
kalkar gider. Fakat bir dertli, bir hasta türlü ıstıraplar içinde kıvranır,
aldığı ilaçlar tesir göstermez, doktorların ve ilaçların tedavisinden ümidini
keser. Tüm umudunu ALLAH’a hasreder. Böylece tüm varlığıyla;
“- Aman ALLAH’ım!”
diye canından yalvarır. Elbette bu dua, başka türlü duadır.
“- O dudak altından
sesi çıkarman, o gizli niyazın, o geldiğin ve gideceğin ezel âlemi, ruh âlemini
düşünmen yok mu? İşte samimi, saf ve hüzünlü bir sesle;
“- ‘Ey feryadıma
erişen ALLAH’ım, ey tek yardımcım olan ALLAH’ım!’ demen gerçek duadır…”
Mesnevi // 190- 195- 200- 205
Yorumlar
Yorum Gönder