Allah’ü Teâlâ’nın Mü’min Kulunu Koruması
Allah’ü Teâlâ’nın Mü’min Kulunu Koruması
Muhammed
Şahin
Hamd,
yalnızca Allah’adır. Salât ve selâm da Peygamberimiz Muhammed -sallallahu
aleyhi ve sellem-‘edir.
Allah
Teâlâ’nın, mü’min kulunu muhafazası (koruması) iki türlüdür:
Birincisi:
Allah
Teâlâ’nın, kulunun bedenini, çocuğunu, eşini ve malını muhafazası gibi dünya
işleriyle ilgili korumasıdır.
Nitekim
Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Onun
önünde ve arkasında, Allah’ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler)
vardır.”[1]
Abdullah
b. Abbas -Allah ondan ve babasından râzı olsun- bu âyet hakkında şöyle
demiştir:
“Onlar,
Allah’ın emriyle onu koruyan meleklerdir.Kader geldiği zaman onu korurlar.”
Peygamber
-sallallahu aleyhi ve sellem- sabah ve akşam şöyle dua ederdi:
“Allah’ım!
Beni, önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden muhafaza et/koru.” [2]
Kim,
çocukluğunda ve kuvvetli zamanında Allah Teâlâ’nın hakkını muhafaza ederse,
yaşlanıp kuvveti zayıfladığında da Allah Teâlâ onu muhafaza eder. Onu
işitmesiyle, görmesiyle, kuvvetiyle ve aklıyla faydalandırır.
Allah
Teâlâ, kulun sâlih olması sebebiyle ölümünden sonra da neslini muhafaza eder.
Nitekim
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Ve
o ikisinin babası sâlih idi.” [3]
Şüphesiz
o iki kişi babalarının sâlih olması sebebiyle muhafaza edilmiştir.
Saîd
b. el-Müseyyib -Allah ona rahmet etsin- oğluna şöyle demiştir:
“Şüphesiz
senin muhafaza edilmen sûretiyle gözetileceğimi umarak namazımı artırıyorum.”
Sonra
şu âyeti okudu:
“Ve
o ikisinin babası sâlih idi.” [4]
Ömer
b. Abdulaziz -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
“Bir
mümin öldüğü zaman, Allah Teâlâ mutlaka onun geride kalan neslini korur.”
İbn-i
Münkedir -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
“Şüphesiz
ki Allah, sâlih kimseyi, çocuğunu, torununu ve komşularını korur. Allah’ın
koruması ve onların kötülüklerini örtmesi devam eder.”
Şaşılacak
şeylerdendir ki, Allah Teâlâ, tabiatında eziyet vericilik olan hayvanları bile,
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in azatlı kölesi Sefîne’nin başından
geçtiği gibi, eziyete karşı bir koruma yapmıştır. Sefîne’nin -Allah ondan râzı
olsun- bineği parçalanınca bir adaya çıkmıştı. Birden orada bir arslan gördü.
Onunla beraber yürümeye başladı ve aslan ona yol gösterdi. O durduğu zaman
aslan çağırır gibi hareket ediyordu. [5]
Allah
Teâlâ’nın emrini gözetmeyeni ise, o kimse fayda ümit etse bile, zarara veya
sıkıntıya uğradığında Allah Teâlâ onu gözetmez.
Fudayl
b. İyâd -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
“Şüphesiz
ki Allah’a isyan ettiğimi, kölemin ve hayvanımın huysuzluk etmesinden
anlayabiliyorum.”
(Muhafazanın) İkincisi:
Bu
en şerefli ve en kıymetli olanıdır. Allah Teâlâ’nın kulunu, dîni ve îmânı
hakkında muhafaza etmesidir. Onu saptırıcı şüphelerden, haram olan şehvetlerden
ve ölümü anında îmânsız gitmekten korur.
Nitekim
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- uyuyacağı zaman şöyle derdi:
“Senin
isminle Rabbim, yanımı (vücudumu yatağıma) bıraktım ve senin irâdenle onu
kaldırırım.Canımı alırsan ona rahmet et.Eğer geri gönderirsen, salih kullarını
koruduğun gibi, onu da koru.”[6]
Yine
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- uyuyacağı zaman şöyle derdi:
“Allahım!
Nefsimi sen yarattın ve onu sen öldürürsün. Nefsimin ölümü ve yaşaması, sana
âittir. Eğer yaşatırsan onu koru, öldürürsen onu bağışla. Allahım! Senden
âfiyet dilerim.”[7]
Peygamber
-sallallahu aleyhi ve sellem-, Ömer b. Hattab’a -Allah ondan râzı olsun- şöyle
duâ etmesini öğretmiştir:
“Allah’ım!
Ayaktayken beni İslâm ile muhafaza et. Otururken beni İslâm ile muhafaza et.
Yatarken beni İslâm ile muhafaza et. Beni düşmanın ve hasetçinin diline düşürme!
Allahım! Anahtarları senin elinde olan her türlü iyiliği senden dilerim.Yine,
anahtarları senin elinde olan her türlü kötükten sana sığınırım.” [8]
Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve sellem- yolculuğa çıkmak istediğinde vedâ ederken şöyle
derdi:
“Dînini,
emânetini ve işlerinin âkibetini Allah’a emânet ederim.”
“Bir
şey Allah’a emânet edilirse, onu korur.” [9]
Rasulullah
-sallallahu aleyhi ve sellem-‘in: “Allah’ın hakkını gözet ki, O’nu önünde
bulasın.”[10]
Sözünün
anlamı şudur: “Kim Allah’ın hududunu korur, haklarını gözetirse, bütün
hallerinde Allah’ın yardımını, muhafazasını, muvaffak kılmasını ve desteğini
yanında bulur.Şüphesiz ki Allah, takvâ sahipleriyle beraberdir. Onlar ki iyilik
eden kimselerdir.”
Katâde
-Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir: “Kim, Allah’tan korkarsa, Allah onun
yanında olur.Allah kimin yanında olursa, o, yenilmez bir ordu, uyumayan
koruyucu ve sapmayan hidâyet edici ile beraber demektir.” [11]
[1]
Ra’d Sûresi: 11
[2]
Ahmed ve Tirmizî rivâyet etmişler, Elbânî de “Hadis, sahihtir” demiştir.
[3]
Kehf Sûresi: 82
[4]
Kehf Sûresi: 82
[5] Bunu Taberânî ve sahih kaydıyla Hakim rivayet
etmiştir. Zehebî, Hakim’in tashihini onaylamıştır.
[6]
Buhâri ve Müslim
[7]
Müslim
[8]
Elbânî, “Sahîhu’l-Câmi'”de ‘hadis, hasendir’ demiştir.
[9]
Elbânî, “Sahîhu’l-Câmi'”de ‘hadis, sahihtir’ demiştir.
[10]
Tirmizî; Bkz. “Sahîh-i Tirmizî”: (4/667).
[11]
Bkz.: “Câmiu’l-Ulûm vel-Hikem; s: 465-471
Yorumlar
Yorum Gönder