Sırat Köprüsü Nasıl Bir Yer? İlk Kimler Geçecek?
Sırat Köprüsü Nasıl Bir Yer? İlk Kimler Geçecek?
Bundan
sonra cehennem köprüsü kurulur. Ümmetini onun üstünden en evvel geçiren ben
olurum. O gün rasûllerin duaları “اَللّٰهُمَّ سَلِّمْ سَلِّمْ: Allâhumme sellim sellim: Allah’ım,
selâmet ver, selâmet ver!”dir. Sırat Köprüsü’nde saʻdân dikenlerine benzer
birçok çengeller vardır. Sizler saʻdân dikenlerini gördünüz mü?”
Sahâbîler:
“‒ Evet gördük yâ Rasûlallah!” dediler.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) devamla şöyle buyurdular:
“‒ İşte
bu çengeller saʻdân dikenlerine benzerler. Ancak şu var ki, ne kadar büyük
olduklarını Allah Teâlâ’dan başka kimse bilemez. İşte bu çengeller insanları
(kötü) amellerinden dolayı kapıp alırlar. Kimi kötü ameli sebebiyle helâk olur,
kimi yere serilip (günâhı nisbetinde) yara aldıktan sonra kurtulur. Nihayet
Allah Teâlâ kulları arasındaki meselelerde hükmünü tamamladıktan sonra,
cehennem ehlinden Allah’tan başka ilâh olmadığına şehâdet edenler içinden
dilediklerini çıkarmayı murâd edince meleklerine, onları çıkarmalarını emreder.
Melekler onları secde izlerinden tanırlar. Zîrâ Allah Teâlâ, cehenneme,
Âdemoğlu’nun secde izlerini yakmayı haram kılmıştır. Melekler onları, kavrulup
simsiyah olmuş vaziyette cehennemden çıkarırlar. Üzerlerine “Hayât Suyu”
denilen bir su dökülür de sel uğrağında biten yabanî reyhan tohumları gibi
hızla canlanırlar. İçlerinden birinin yüzü cehenneme dönük olarak kalır:
“‒ Yâ
Rabbî! Kokusu beni zehirliyor, alevi de yakıyor, ne olur yüzümü Cehennemden
başka tarafa çevir!” der. Bu şekilde dua etmeye o kadar devam eder ki
nihâyetinde Cenâb-ı Hak:
“‒ İstediğini
verirsem sen başka bir şey daha istersin!” buyurur. O kul:
“‒ İzzetine
yemîn ederim ki hayır! Sen’den, bundan başka bir şey istemeyeceğim!” der.
Allah
Teâlâ onun yüzünü Cehennem’den başka tarafa çevirir. Bir müddet sabreden kul
dayanamayıp:
“‒ Yâ
Rabbî, beni Cennet’in kapısına yaklaştır!” der. Cenâb-ı Hak:
“‒ Sen
başka birşey istemeyeceğine dâir söz vermemişmiydin! Yazıklar olsun sana ey
Âdemoğlu! Ne kadar sözünde durmaz, ahdine vefâ etmez birisin!” buyurur.
O kul
bu şekilde duâ etmeye devam eder. Nihâyetinde Cenâb-ı Hak:
“‒ Bu
istediğini verirsem sen başka bir şey daha istersin!” buyurur. O kul:
“‒ İzzetine
yemîn ederim ki hayır! Sen’den, bundan başka bir şey istemeyeceğim!” diyerek
Allah Teâlâ’ya, başka bir şey istemeyeceğine dâir birçok ahidler, sözler ve
mîsâklar verir. Bunun üzerine Allah Teâlâ onu cennetin kapısına yaklaştırır. O
kul, cennetin içindeki güzellikleri görünce, Allah’ın dilediği kadar bir müddet
sükût eder ama yine dayanamaz:
“‒ Yâ
Rabbî! Beni Cennet’in içine koy!” der. Cenâb-ı Hak:
“‒ Sen
başka birşey istemeyeceğine dâir söz vermemişmiydin! Yazıklar olsun sana ey
Âdemoğlu! Ne kadar sözünde durmaz, ahdine vefâ etmez birisin!” buyurur. O da:
“‒ Yâ
Rabb! Beni mahlûkaatının en bedbahtı kılma!” der ve bıkıp usanmadan duâ etmeye
devam eder. Bunun üzerine Allah Teâlâ ona güler (râzı olur). Râzı olunca da
Cennet’e girmesine izin verir. Cennet’e girdiğinde o kula:
“‒ Şunları
şunları da iste!” diye (hatırlayamadığı ve bilmediği şeyler de hatırlatılır.) O
da ister. Sonra yine:
“‒ Şunları
şunları da iste!” denir. O da uzun uzun taleblerde bulunur. Nihayet bütün arzu
ve istekleri bitince Allah Teâlâ ona:
“‒ Bunların
hepsi ve bir o kadarı daha, (hatta on misli) hep senindir.” buyurur.”
Ebû
Hüreyre (r.a) der ki: “Bu adam, cennete en son giren kimsedir.” (Buhârî, Rikâk,
52)
Diğer
bir rivâyette Allâh Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:
“…Sırat’tan
ilk geçenleriniz şimşek süratiyle geçerler… Sonra rüzgâr gibi, sonra kuşun
uçuşu ve bir adamın hızla koşması gibi geçerler. Onları bu şekilde amelleri
geçirir. Bu esnâda sizin Peygamberiniz de Sırat’ın başında durur ve devamlı
olarak:
"رَبِّ
سَلِّمْ سَلِّمْ"
“Yâ
Rabbî, selâmet ver, selâmet ver!” der. İnsanların amelleri kendilerini
Sırat’tan geçiremez hâle gelinceye kadar bu durum böyle devam eder. Hatta bir
kişi gelir, yürümeye güç yetiremez de sürünerek gitmeye çalışır. Sırât’ın iki
tarafında asılı çengeller vardır. Bunlar emrolundukları insanları yakalamakla
vazifelidirler. İnsanların bir kısmı bu çengeller tarafından tırmalanmış ve
yaralanmış vaziyette kurtulur, bir kısmı da cehenneme atılıverir.” (Müslim,
İman, 329)
""
Sırat
köprüsünde mümin nasıl dua etmeli?
“Sırat
köprüsünde mü’minin şiârı: "رَبِّ سَلِّمْ
سَلِّمْ": Yâ
Rabbi, selâmet ver, selâmet ver!” duasıdır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 9/2432)
Benzer
bir rivâyeti de Hz. Âişe (r.a) nakleder:
“Bir
defasında Cehennem’i hatırlayıp ağladım. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) beni bu
vaziyette görünce:
“– Âişe,
neyin var?” diye sordu.
“– Cehennemi
hatırladım da ağladım. Siz peygamberler kıyâmet günü âile fertlerinizi hatırlar
mısınız?” dedim.
Allah
Rasûlü (s.a.v) şu karşılığı verdi:
“– Üç
yer vardır ki oralarda kimse kimseyi düşünmez:
1.
Mîzan’da ameller tartılırken, terazinin hafif mi yoksa ağır mı geldiğini
öğrenmeden,
2.
“…İşte buyrun kitabımı okuyun!” (el-Hâkka, 19) deyinceye kadar amel defterleri
verilirken, defterinin sağından mı, solundan mı, arkasından mı verileceğini
bilmeden
3. Bir
de cehennemin sırtlarına Sırat Köprüsü kurulduğunda. Köprünün iki yanında pek
çok kancalar ve sert dikenler vardır. Allah Teâlâ bu kancalar vasıtasıyla
mahlûkâtından dilediğini yakalayıp cehenneme atar. İşte kişi bu kancalardan
kurtulup kurtulamayacağını öğrenmedikçe kimseyi düşünemez”.” (Hâkim, IV,
622/8722)
İşlenen
her günah, Sırât Köprüsü’nün üzerine asılan bir kanca ve çengeldir. Onlar
oradayken Sırât’ı geçmek ya çok zor veya imkânsızdır. Artık dileyen bu
kancaları çoğaltsın, dileyen de tevbe ve istiğfâr ile oradan çıkartsın!
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Altınoluk Dergisi,
Sayı: 340
Yorumlar
Yorum Gönder