Yetenek Yok, Gözü Yükseklerde…

Garcia'ya Mektup

Ellberd HUBBART

Bu hafta sizinle bir mektup paylaşacağım.
Çok uzun süredir aklımdaydı bunu yazmak. Bu hafta sıra geldi.
‘Garcia’ya Mektup’ Harp Okullarında öğrencilere öğretilen ve paylaşılan bilgilerden en önemlilerinden birdir bana göre. Çok uzun olmasın diye konu ile ilgili haftaya da başka bilgileri paylaşacağım.

1904 Rus-Japon harbinden önceydi. Amerikan gazetelerinin birinde ‘Garcia’ya Götürülecek Mektup’ başlıklı bir yazı çıktı. Yazan tanınmamış bir muhabirdi. Fakat bu kısa yazının anlattığı gerçekler, yüzlerce kitapla anlatılanlardan daha derin, daha özlü idi.

Yazı tesadüfen Çarlık Rusya’nın Demiryolları Nazırı’nın eline geçti. Nazır, bütün memurlarının bu yazının kopyasını yanlarında taşımasını sağladı. O sırada Rus-Japon savaşı başladı. Japonlar esir ettikleri Rus Demiryolları mensuplarının hepsini üzerinde bu yazıyı görerek meraka düştüler. Japon Maarif Nezareti bu yazıyı inceledikten sonra birer nüshasının bütün Japon yurttaşlarının okuyup yanlarında taşımalarım emretti.

Bu yazı, şimdi Birleşik Amerika’da bütün kara ve deniz kuvvetleri mensuplarına ve izcilere verilmektedir. Bu bir gelenek olmuştur.

Amerika Kurtuluş Savaşı’nın bir safhasında İspanya Sömürge Ordusu’nu tecrit edebilmek için Kübalı General Garcia’nın ordusuna talimat göndermek icabetti. Cumhurbaşkanı Mc Kinley, General Garcia’ya bir mektup yazdı. Mektubun süratle yerine ulaşması gerekiyordu. Başkomutanlık karargahında Garcia hakkında bilgi yoktu, neredeydi, nasıl gidilirdi, hepsi meçhuldü. Mektubu götürmeye Teğmen Rowan görevlendirildi. Teğmen Rowan mektubu aldı, torbasına koydu, gitti, döndü, tekmilini verdi. Garcia talimata uyacaktı.

Teğmen Rowan mektubu alınca:
- Bu Garcia da kimdir?
- Nerede bulunuyor?
- Oraya nasıl gidilir?
- Atla mı, trenle mi?
- Harcırahımı kim verecek?
- Arkadaşım Thomas ata daha iyi biner, onu gönderirseniz olmaz mıydı?
- Eşim biraz rahatsız, hem bu hafta izin sırasındaydım’ demedi.

Burada anlatılmak istenen, Teğmen Rowan’ın dört gün sonra Küba kıyılarına ulaşmasının, ormanlara dalarak üç haftalık bir seyahati yaya olarak tamamlamasının, dağlarda ve ormanlarda Garcia’yı bulmasının hikâyesi değildir.

Burada anlatılmak istenen konu, bu adamın kişiliğinin her okula örnek insan modeli olarak tanıtılmasının gerekliliğidir. Dünyanın her yerinde. Her gün, milyonlarca yöneticinin Garcia’ya gönderecek mektubu vardır.

Öte yandan, gençlerin muhtaç oldukları bilgiler sadece bir dizi teoriler değildir. Kendilerinden istenen vazifeleri kendi iradeleri ile sonuçlandırma idrakine ve eğitimine de sahip olmalarıdır. Bugün en çok muhtaç olduğumuz budur.

Hizmette fertlerin ilgisizliği ve bilgisizliği, toplumları ve örgütleri felç eder. Hizmetin çarkı dönerken, çarkın her dişlisinin her defasında yeni baştan bilenmesi için zaman yoktur. Yeniden eğitim yapmak gerekir. Öte yandan hizmet devamlı akmaktadır ve sürekli işlerlik içinde olmak zorundadır. Çarkın bir dişi kendi işini hiçbir nedenle durdurmaya yetkili değildir. Bu takdirde hizmet durur.

Bir defasında her yönetici gibi öylesine meşgul iken odama giren bir memur bana: "Efendim, siz birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan birini bir derece terfi ettirdiniz... Yaş ve kıdem bakımından aramızda hiç bir fark yok, öğrenimimiz de aynı. O benden daha yakışıklı da değil. Böyle olduğu halde beni hala terfi ettirmiyorsunuz?" dedi.

Ben ise dalgınlık halinde mırıldandım. "Sokakta gürültü var. Duyuyor musunuz? Nedir acaba?"
"- Gidip sorayım efendim" diye memur can sıkıntısı ile cevap verdi.
Biraz sonra döndü: "- Bir arabaymış efendim..."
"- Yükü neymiş?" diye sordum. "- Gidip bakayım efendim..."
Biraz sonra döndü: "- Arabanın yükü bir sürü çuval efendim."
"- Çuvallarda ne varmış?" "- Gidip bakayım efendim."
Biraz sonra döndü. "- Çuvallarda çimento varmış efendim..."
"- Nereye gidiyormuş bu araba?" "- Gidip bakayım efendim."
Biraz sonra dönüp cevap verdi: "- X ve Y inşaat sirkelinin merkez şantiyesine gidiyormuş efendim..."
"- Çok güzel" dedim, "Şimdi bana terfi eden arkadaşınızı çağırır mısınız lütfen? Hani haksız yere terfi eden arkadaşınızı."

Terfi eden geldi.
Ben mırıldandım: "- Sokakta birtakım gürültüler oluyor nedir acaba?" "-Gidip bakayım efendim."

Döndüğü zaman şöyle cevap verdi:
"- Kırk çuval Portland Çimentosu yüklü araba. Çimentoların menşei New Orleans. X ve Y inşaat sirkelinin merkez şantiyesine gidiyormuş. Uluslararası ulaşıma ait bir kamyon çuvallarını istasyondan almış. Çuvallardan biri yarı yolda patladığı için şimdi bunun yerini değiştirmeye çalışıyorlar."

Klemanso"nun meşhur sözü ne kadar güzel: "Bakanlık geç gelenlerle erken gidenlerin karşılaştığı yerdir." demiş. Bakanlığı süresince de garip vakalara şahit olmuş ki, birçok vecize değerinde de sözler söylemiş.

1906 yılında bir gün aklına esmiş, emrindeki memurların durumunu şöyle bir yakından görmek istemiş. Odalardan birine girmiş, kimse yok. İkincisine girmiş, bomboş. Üçüncü odada bir memur varmış, o da uyuyormuş. Yanında bulunan daire müdürüne dönmüş:
"- Sakın uyandırmayın, yoksa o da çekip gider." İşte böyle, uzun söze ve uzun izaha benim de sizin de vaktiniz yoktur.
İnsanlığın ‘Garcia’ya mektup götürecek teğmenlere ihtiyacı çoktur.

ÖNEMLİ NOT:
Baş kısımdaki paragraf dışındaki tüm yazı Kara Harp Okulu Ders Notlarından alınmıştır. Hikâye "Ellberd HUBBART"a ait olup, yorum bölümlerinin yazarı bilinmemektedir. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis