Yapılan İyilikten Daha Çabuk Unutulan Bir Şey Yokmuş…
Yapılan İyilikten Daha Çabuk Unutulan Bir Şey
Yokmuş…
Bir kurdu avcılar fena halde
sıkıştırmıştır. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcıları
bir türlü ekememektedir. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye
rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir. Kurt adamın önüne çöker
ve yalvarmaya başlar:
“Ey insan ne olur yardım et bana, peşimdeki
avcılardan kaçacak nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen biraz sonra
yakalayıp öldürecekler.”
Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki
boş çuvalı açar, kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına
vurur ve yürümeye devam eder. Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar.
Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp
görmediğini sorarlar, köylü
“Görmedim!” der ve avcılar uzaklaşır. Avcıların iyice
uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı indirir, ağzını
acar, kurdu dışarı salar.
“Çok teşekkür ederim!” der kurt,
“Bana büyük bir iyilik yaptın!”
“Önemli değil!” der köylü ve tarlasına
gitmek üzere yürümeye başlar.
“Bir dakika!” diye seslenir kurt:
“Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum,
çok bitkin düştüm, açım, kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve
burada senden başka yiyecek bir şey yok!”
Köylü bağırır:
“Olur mu, ben senin hayatını kurtardım!”
“Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden
daha çabuk unutulan bir şey yoktur!” der
kurt.
“Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini
unutmak ve seni yemek zorundayım!” Bir süre
tartıştıktan sonra, ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç kişiye bu konuyu
sormaya ve ona göre davranmaya karar verirler.
Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar.
“Ne vefası?” der kısrak;
“Ben sahibime yıllarca hizmet ettim,
arabasını çektim, taylar doğurdum, gezdirdim. Ve yaşlanıp bir işe yaramadığımda
beni böylece kapıya koydu”... Bir sıfır öne
geçen kurt sevinirken bir köpeğe rastlarlar.
“Ben hizmetin değerini bilen bir efendi
görmedim!” der köpek, “Yıllardır sadakatle hizmet
ederim sahibime koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım, ama o ben her gün
tekmeler, sopayla vurur”... Kurt köylüye döner;
“İşte gördün!” der. Köylü de son bir çabayla;
“Ama üç diye konuşmuştuk, birine daha soralım,
sonra beni ye!” diye cevap verir.
Bu kez karşılarına bir tilki çıkar.
Başlarından geçenleri, tartışmalarını anlatırlar. Tilki hep nefret ettiği kurda
bir oyun oynayacağı için keyiflenir.
“Her şeyi anladım da!” der tilki;
“Bu küçücük torbaya sen nasıl sığdın? “Kurt
bir şeyler söyler, tilki inanmamış gibi yapar: “Gözümle görmeden inanmam...”
İşin sonuna geldiğini düşünen kurt torbaya
girer girmez, tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar.
Köylü eline bir taş alır ve “Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık!”
diyerek torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar. Sonra tilkiye döner: “Sana
minnettarım beni bu kurttan kurtardın!” der.
Tilki de “Benim için bir zevkti!”
diye cevap verir. O an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır, bu kürkü
satarsa alacağı parayı düşünür ve hiç beklemeden elindeki taşı kafasına vurup
tilkiyi öldürür. Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter: “Haklıymışsın
kurt, yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş...”
Kıssadan Hisse: İyiliklerin çabuk unutulması sadece nankörler için
geçerlidir. Bu hikâyedeki Kurt ve adamın nankör oluğu anlaşılıyor. Biz iyilik yapmaya devam edeceğiz.
Yorumlar
Yorum Gönder