Müslümanın Gece Hayatı Olur mu?
Müslümanın
Gece Hayatı Olur mu?
Hayâtı
gün ve gece periyodu içinde görmek, ayrı bir ilâhî ihtişam ve ibret levhasıdır.
Bir mü’minin gecesini tamâmen uykuda harcayarak ilâhî feyz ve rûhâniyetten
mahrum kalması, geceleri bir heykel donukluğu içinde uykuya kurban etmesi büyük
bir hüsrandır.
Cenâb-ı
Hak buyuruyor:
“Şüphesiz
gece kalkışı, (kalp ve uzuvlar arasında) tam bir uyuma ve sağlam bir kırata
daha elverişlidir. Zira gündüz vakti, sana uzun bir meşguliyet var. Rabbinin
adını an. Bütün varlığınla O’na yönel.” (Müzemmil, 6-8)
Resûlullah
buyurdular:
“Geceleyin
öyle bir zaman vardır ki, Müslüman bir kimse o zamana rastlayıp Allah’tan dünya
ve âhirete dair hayırlı bir şey dilerse, Allah ona dilediğini verir. Bu her
gece böyledir.” (Müslim, Müsâfirîn 166, 167)
Gecenin
sükûn ve bediî manzarasının câzibesi ve sırları, onu ibâdet ve tefekkürde
derinleşerek geçirenlere âiddir. Bu sırra sahip olan kulların kalbî âlemleri,
ulvî hasletlerle yerler ve gökler kadar genişleyip nice ilâhî tecellîlere makes
olur ve yalnız ahlâk-ı ilâhî libâsına bürünürler.
Gündüz,
gecenin sıhhî istirâhatini lâyıkıyla vermekten uzaktır. Gecelerin ictimâî ve
ahlâkî bakımlardan da te’sîrleri meydandadır. Gecelerin feyzinden istifâdeyi
bilmeyenler gündüze yorgun, uyuşuk çıkmakla gündüzün bereketinden mahrum kalır.
Gecelerin nîmetini bilmeyenler için gündüzün hayrını düşünmek mümkün değildir.
Sabahın selâmetini elde etmek isteyen her insan, ilâhî ve mânevî manzaralara
girebilmek için, gecesini gâyeli kullanmak mecbûriyetindedir.
Hayâtı
gün ve gece periyodu içinde görmek, ayrı bir ilâhî ihtişam ve ibret levhasıdır.
Bir mü’minin gecesini tamâmen uykuda harcayarak ilâhî feyz ve rûhâniyetten
mahrum kalması, geceleri bir heykel donukluğu içinde uykuya kurban etmesi büyük
bir hüsrandır. Zîrâ bizler, fânî lezzetleri ellerinden alınacak âhiret
yolcularıyız. Bir yaz bulutu hâlinde gelip geçen dünyâ hayâtı, âhiret endişesi
olmadan yaşanıyor ise bu, gündüzü akşamsız telâkkî etmekten başka bir şey
değildir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş,
Altınoluk Dergisi, 168. Sayı
Yorumlar
Yorum Gönder