Keşke Geçmişi Geri Getirip, Yeniden Yaşamak Mümkün Olsa…

Keşke Geçmişi Geri Getirip, Yeniden Yaşamak Mümkün Olsa…

İyi kalpli, nur yüzlü güngörmüş bir ihtiyarın haylaz mı haylaz; yaramaz mı yaramaz bir oğlu varmış. Ne yaptıysa oğlunu doğru yola getirememiş.
Nihayet nur yüzlü ihtiyar hastalanmış. Yaramaz oğlunu yanına çağırarak:
-Oğlum artık ben ölüyorum. Vasiyetimi dikkatle dinle! Eğer vasiyetime uyarsan sana hakkımı helâl ederim. Eğer uymazsan hakkımı helal etmem! Beni hayatta yeteri kadar üzdün, bari mezarda üzme! Mezarımda rahat yatayım! Ben dünyadan gidiyorum, Rabbim sana uzun ömürler versin! Ama ne kadar yaşarsan yaşa herkes gibi sen de ahiret yurduna geleceksin! Demiş.
Haylaz oğlan istemeye istemeye babasına yaklaşmış.
- Buyur babacığım seni dinliyorum! Demiş.
- Oğlum herkes hata yapar, günah işler. Mühim olan insanın hatalarını görüp vazgeçmesi ve tevbe etmesidir. Allah’ü Teâlâ tevbe edenleri çok sever. Günahına devam edenleri hiç sevmez. Onlardan hem bu dünyada hem ahirette intikamını alır. Dünya hayatı çok kısadır. Ahiret hayatı sonsuzdur. Aklı olan dünya için çalışırken ahiretini ihmal etmez. Ahiretine çalışan hem dünyayı hem ahiretini kazanır. Yalnız dünyaya çalışan hem dünyayı hem ahireti kaybeder. Yanlış yollar pek çok doğru yol ise bir tanedir. O da Allah’ü Teâlâ’nın biz aciz insanlara iki cihan güneşi sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi Vesellem ile gönderdiği İslâmiyet’tir. Eğer İslâmiyet’i doğru öğrenir iyi bir Müslüman olursan, hem dünyada hem ahirette saadete erersin!
- Oğlum kulaklarını dört aç ve dinlemeye devam et!
- Dinliyorum babacığım!
- Daha çok gençsin ve bekârsın! Seni bir türlü evlendiremedim.
- Babacığım kendini üzüp durma! Bir sürü öksüz yetim kimse kendileri evlendiler. Şimdi çok ta mutlu bir hayatları var. Allah’ın yardımı ile ben de evlenirim!
- “Oğlum senden dört isteğim var.”
- “Birinci isteğim; İslâmiyet’i doğru kaynaklardan güzelce öğren! Allah’ü Teâlâ’nın emirlerinin tamamını yerine getiremeye çalış. Bütün haramlardan, mekruhlardan kaç! Farzları, sünnetleri yerine getir. Helâl para kazan, helâl süt emmiş bir hanımefendi bularak onunla evlen! Çocuklarını da İslâmi esaslara göre yetiştir.”
- “İkinci isteğim; eğer kumar oynamak istersen: “Sakın kumar oynama!” derim. Ama ben babamın vasiyetini tutmak istemiyorum illâ ki oynayacağım dersen; İstanbul’un en usta kumarcısını bul, kumarı ilkönce onunla oyna!”
“Üçüncü isteğim eğer içki içmek istersen: “Sakın içki içme!” derim. Ama ben babamın vasiyetini tutmak istemiyorum illâ ki içeceğim dersen; kesinlikle meyhaneye gece geç saatlerde; tam dağılacağı zaman git!”
- “Dördüncü isteğim eğer geneleve gitmek istersen; “Sakın nikâhsız bir kadına gitme!” derim. Ama ben babamın vasiyetini tutmak istemiyorum illâ ki ben oraya gideceğim dersen sabahleyin erkenden git.” Deyip çenesini kapamış.
Haylaz oğlan babasını defnettikten sonra tam bir boşluğa düşmüş. Sağlığında varlığından hep rahatsız olduğu babasını arar olmuş. Babasını üzdüğüne bin pişman oluyormuş ama elinden de bir şey gelmiyormuş.
Zaman hızla geçerken babasını unutmaya başlamış. Canı içki içmek istemiş. Babasının, vasiyeti aklına gelmiş.
O gece geç saatlerde meyhaneye gitmiş. Daha kapıdan girer girmez; ağır bir anason kokusu burun direklerini zorlamış.
Sarhoşların bağırmalarına, kavgalarına, kusmalarına, hesaplarını ödeyemeyenlerin dayak yemelerine, leş gibi kokulara şahit olmuş.
Kendi kendine demiş ki meyhane ne kötü bir yermiş. Ben böyle durumlara düşmek istemiyorum! Deyip içki içmemeye yemin ederek oradan ayrılmış.
Bir süre sonra canı kumar oynamak istemiş. Yine babasının vasiyeti aklına gelmiş. En usta kumarcıyı aramaya başlamış…
Sora sora Bağdat bulunur derler. O da sora sora en usta kumarcıyı bulmuş.
Uzun boylu, kırışık yüzlü bir adamı göstermişler…
- Delikanlı benden ne istiyorsun? Demiş.
Haylaz oğlan hemen;
- Babamın vasiyeti var! En usta kumarcıyla kumar oynayacağım! Demiş.
Kumarcı cebinden iki zar çıkararak başından arka tarafa fırlatmış.
- Bak bakalım delikanlı kaç atmışım?
Haylaz oğlan koşarak zarlara bakmış! Gözleri fal taşı gibi açılmış. Zarlar “DÜŞEŞ”miş. Yani en yüksek sayı...
Usta kumarcı inandırıcı olsun diye üç kere zarları atmış. Üçü de düşeş gelmiş. Adam gözü yumuk ters tarafa sürekli düşeş atıyormuş.
Haylaz oğlan gerçekten en usta kumarcıyla karşıya karşıya olduğunu anlamış.
“Bu adam bir oyunda benim tüm paramı alır!” diye de düşünüyormuş.
Usta kumarcı;
- Delikanlı cesaretin varsa; haydi, paralarını çıkar! Kumara başlayalım! Demiş. Delikanlının korktuğunu görünce acı acı gülmüş.
- Bak oğlum çok akıllı bir baban varmış. İyi ki seni bana göndermiş. Ben çoğu zaman evime ceplerim para dolu dönerim. Ama bu kadar usta olmama rağmen; bir gün gelir hepsini kaybederim. Dahası bir kucak ta borçlanırım. Bir gün tok gezersem, üç gün aç gezerim. Yediğim dayağın hattı permanı yok! Dünya geçici, olmasa da olur…  Ama ben ahiretimi de yaktım. Sonsuz azap yurdu Cehennem beni bekliyor. Bunları bildiğim halde bu kumar hastalığından bir türlü tevbe edip te kurtulamıyorum. Sana gelince sakın bu işe başlama! Başın belâdan, karnın açlıktan, sırtın dayaktan kurtulmaz. Bırakması da çok zor… Beni göz önüne al! Demiş.
Haylaz oğlan hemen usta kumarcının elini öpüp;
- Allah sana tevbe ve helâl para nasip etsin amca! Diyerek “Kumar oynanamayacağına dair yeminler ederek” oradan da ayrılmış.
Her geçen gün babasının haklılığını anlıyormuş ama bir türlü şeytan da yakasını bırakmıyormuş. Nihayet geneleve gitmeye niyetlenmiş.
Yine babasının vasiyeti aklına gelmiş.
Sabahleyin erkenden, genelev kapılarını açar açmaz içeri dalmış. Aman Allah’ım ne kadar iğrenç görüntüler… Açık, saçık kadınlar. Makyajları akmış, saçları dağılmış, her tarafta kirli bezler, pis pis kokular, kuyruğa giren erkekler…
Koca bıyıklı, ayı kılıklı bir adam:
- Sıraya gir, ulan! Diye bağırıyormuş. Haylaz oğlan midesi bulanarak dışarı fırlamış. Bir daha geneleve de gitmeyeceğine dair yeminler ederek evinin yolunu tutmuş.
Eve gelir gelmez;
- Ah babacığım, ah babacığım! Seni şimdi daha iyi anlıyorum! Diye ağlayarak;
- Sana söz veriyorum. Önce dinimi öğreneceğim. Sonra rabbimin tüm emirlerini yerine getireceğim. Helâlinden bir iş bulup helâl süt emmiş bir kız bulup evleneceğim! Elime para geçer geçmez de sana güzel bir Kur’an-ı Kerim ve Mevlid-i Şerif okutacağım!” diyerek hüngür hüngür ağlamaya devam ederken babasını nasıl üzdüğünü hayal ediyormuş…
Babasının Kur’an hocasından kaçtığını duyunca, nasıl üzüldüğünü; okuldan kaçtığını duyunca nasıl delirdiğini aklına getirince üzüntüden kahroluyor; “Canım babacığım, mekânın Cennet olsun! Keşke geçmişi geri getirip, yeniden yaşamak mümkün olsa…”, Keşke babacığımın bir dediğini iki etmesem! Keşke babamı başımın üstünde taşısam! Keşke, keşke... Diye mırıldanıyormuş…

Dikkat edelim: “Kumar öldürür, içki söndürür. Zina ahlâkı ve nesilleri bozar!” Anne babayı üzmek en büyük günahlardan biridir... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis