40 Hadis-i Şerif 4
40 Hadis-i Şerif 4
١) اَلدِّينُ النَّصِيحَةُ قُلْنَا: لِمَنْ يَا رَسُولَ
اللَّهِ؟ قَالَ: لِلَّهِ وَلِكِتَابِهِ وَلِرَسُولِهِ
وَلأئِمَّةِ الْمُسْلِمِينَ وَعَامَّتِهِمْ
1- Allah Rasûlü; “Din nasihattir/samimiyettir” buyurdu.
“Kime Yâ
Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah’a, Kitabına,
Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün Müslümanlar’a” diye cevap
verdi. Müslim, İmân, 95.
٢) اَلإِسْلاَمُ حُسْنُ الْخُلُقِ
2 ) İslâm, güzel ahlâktır. Kenzü’l-Ummâl, 3/17, Hadis No:
5225.
٣) مَنْ لاَ يَرْحَمِ النَّاسَ لاَ يَرْحَمْهُ اللَّهُ
3) İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.
Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16.
٤) يَسِّرُوا وَلاَ تُعَسِّرُوا وَبَشِّرُوا وَلاَ تُنَفِّرُوا
4) Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz,
nefret ettirmeyiniz. Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6.
٥) إنَّ مِمَّا أدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلاَمِ النُّبُوَّةِ: إذَا لَمْ تَسْتَحِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ
5) İnsanların Peygamberlerden öğrene geldikleri sözlerden
biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. Buhârî, Enbiyâ, 54;
EbuDâvûd, Edeb, 6.
٦) اَلدَّالُّ عَلىَ الْخَيْرِ كَفَاعِلِهِ
6) Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. Tirmizî, İlm,
14.
٧) لاَ يُلْدَغُ اْلمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ مَرَّتَيْنِ
7) Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. Mümin, iki
defa aynı yanılgıya düşmez) Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.
٨) اِتَّقِ اللَّهَ حَـيْثُمَا كُنْتَ وَأتْبِـعِ السَّـيِّـئَةَ
الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا وَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ
8) Nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın;
yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara
karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. Tirmizî, Birr, 55.
٩) إنَّ اللَّهَ تَعَالى يُحِبُّ إذَا عَمِلَ أحَدُكُمْ عَمَلاً
أنْ يُتْقِنَهُ
09) Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi
sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. Taberânî, el-Mu’cemü’l Evsat, 1/275;
Beyhakî, fiu’abü’l - Îmân, 4/334.
١٠) اَلإِيمَانُ بِضْعٌ وَسَبْعُونَ شُعْبَةً أفْضَلُهَا قَوْلُ
لاَ إِلهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأدْنَاهَا إِمَاطَةُ اْلأذَى عَنِ الطَّرِيقِ
وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنَ اْلإِيـمَانِ
10) İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü
“Lâ ilâhe illallah Allah’tan başka ilah yoktur” sözüdür, en düşük derecesi de
rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Hayâ da imandandır. Buhârî, Îmân,
3; Müslim, Îmân, 57, 58.
١١) مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ
فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ فَبِقَلْبِهِ
وَذَلِكَ أضْعَفُ اْلإِيـمَانِ
11) Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle
düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse,
kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. Müslim, Îmân, 78; Ebû
Dâvûd, Salât, 248.
١٢) عَيْنَانِ لاَ تَمَسُّهُمَا النَّارُ: عَيْنٌ بَـكَتْ مِنْ
خَشْيَةِ اللَّهِ وَعَيْنٌ بَاتَتْ تَحْرُسُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ
12) İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz:
Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak
geçiren göz.
Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 12.
١٣) لاَ ضَرَرَ وَلاَ ضِرَارَ
13) Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek
yoktur. İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta’, Akdıye, 31.
١٤) لاَ يُؤْمِنُ أحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأخِيهِ مَا يُحِبُّ
لِنَفْسِهِ
14) Hiçbiriniz kendisi için istediğini mü’min kardeşi
için istemedikçe gerçek iman etmiş olamaz. Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.
١٥) اَلْمُسْلِمُ أخُو الْمُسْلِمِ لاَ يَظْلِمُهُ وَلاَ
يُسْلِمُهُ مَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ أخِيهِ كَانَ اللَّهُ فِي حَاجَتِهِ وَمَنْ
فَرَّجَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً فَرَّجَ اللَّهُ عَنْهُ بِهَا كُرْبَةً مِنْ
كُرَبِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَمَنْ سَتَرَ مُسْلِمًا سَتَرَهُ اللَّهُ يَوْمَ
الْقِيَامَةِ
15) Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu
düşmanına teslim etmez. Kim, mümin kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da
onun bir ihtiyacını giderir. Kim Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu
sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir Müslümanın
kusurunu örterse, Allah da Kıyamet günü onun kusurunu örter.
Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.
١٦) لاَ تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلاَ
تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا
16) İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi
sevmedikçe de gerçek anlamda iman etmiş olamazsınız. Müslim, Îmân, 93; Tirmizî,
Sıfâtu’l Kıyâme, 56.
١٧) اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ النَّاسُ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ
17) Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu
kimsedir.
Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.
١٨) لاَ تَبَاغَضُوا وَلاَ تَحَاسَدُوا وَلاَ تَدَابَرُوا
وَكُونُوا عِبَادَ اللَّهِ إخْوَانًا وَلاَ يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أنْ يَهْجُرَ
أخَاهُ فَوْقَ ثَلاَثِةِ اَيَّامٍ
18) Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin,
birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana,
üç günden fazla din kardeşi ile dargın durması helal olmaz. Buhârî, Edeb, 57,
58.
١٩) إنَّ الصِّدْقَ يَهْدِي إلَى الْبِرِّ وَإنَّ الْبِرَّ يَهْدِي
إلَى الْجَنَّةِ وَإنَّ الرَّجُلَ لَيَصْدُقُ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ
صِدِّيقًا وَإنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إلَى الْفُجُورِ وَإنَّ الْفُجُورَيَهْدِي
إلَى النَّارِ وَإنَّ الرَّجُلَ لَيَـكْذِبُ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ
كَذَّابًا
19) Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de
cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk doğru sözlü diye
yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan
söyleye söyleye Allah katında kezzâb çok yalancı diye yazılır. Buhârî, Edeb,
69; Müslim, Birr, 103, 104.
٢٠) لاَ تُمَارِ أخَاكَ وَلاَ تُمَازِحْهُ وَلاَ تَعِدْهُ
مَوْعِدَةً فَتُخْلِفَهُ
20) Mümin kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna
gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. Tirmizî,
Birr, 58.
٢١) تَبَسُّمُكَ فِي وَجْهِ أخِيكَ لَكَ صَدَقَةٌ وَأمْرُكَ
بِالْمَعْرُوفِ وَنَهْيُكَ عَنِ الْمُنْكَرِ صَدَقَةٌ وَإِرْشَادُكَ الرَّجُلَ فِي
أرْضِ الضَّلاَلِ لَكَ صَدَقَةٌ وَإِمَاطَتُكَ الْحَجَرَ الشَّوْكَ وَالْعَظْمَ
عَنِ الطَّرِيقِ لَكَ صَدَقَةٌ
21) Mümin kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği
emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen
sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için
sadakadır.
Tirmizî, Birr, 36.
٢٢) إِنَّ اللَّهَ لاَ يَنْظُرُ إِلَى صُوَرِكُمْ وَأمْوَالِكُمْ
وَلـكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وَأعْمَالِكُمْ
22) Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza
bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. Müslim, Birr, 33; ‹bn
Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.
٢٣) رِضَى الرَّبِّ في رِضَى الْـوَالِدِ وَسَخَطُ الرَّبِّ في
سَخَطِ الْـوَالِدِ
23) Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır.
Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. Tirmizî, Birr, 3.
٢٤) ثَلاَثُ دَعَوَاتٍ يُسْتَجَابُ لَهُنَّ لاَ شَكَّ فِيهِنَّ: دَعْوَةُ الْمَظْلُومِ، وَدَعْوَةُ
الْمُسَافِرِ، وَدَعْوَةُ الْوَالِدِ لِوَلَدِهِ
24) Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir:
Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın evladına duası. İbn Mâce, Dua, 11.
٢٥) مَا نَحَلَ وَالِدٌ
وَلَدًا مِنْ نَحْلٍ أَفْضَلَ مِنْ أدَبٍ حَسَنٍ
25) Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün
bir hediye veremez.
Tirmizî, Birr, 33.
٢٦) خِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لِنِسَائِهِمْ
26) Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi
davrananlarınızdır.
Tirmizî, Radâ’, 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50.
٢٧) لَيْس مِنَّا أكمل المؤمنين إيمانا أحسنهم خلقا وخياركم خياركم
لنسائهم مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغِيرَنَا وَيُوَقِّرْ كَبِيرَنَا
27) Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı
göstermeyen bizden değildir. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.
٢٨) كَافِلُ الْيَتِيمِ لَهُ أوْ لِغَيْرِهِ أنَا وَهُوَ
كَهَاتَيْنِ فيِ الْجَنَّةِ وَأشَارَ بِالسَّبَّابَةِ وَالْوُسْطَى
28) Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla
işaret ederek: “Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi
görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, Cennet’te işte böyle yan yanayız”
buyurmuştur.
Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.
٢٩) اِجْتَنِبُوا السَّبْعَ الْمُوبِقَاتِ قَالُوا يَا رَسُولَ
للهِ وَمَا هُنَّ قَالَ: اَلشِّرْكُ بِاللَّهِ
وَالسِّحْرُ وَقَتْلُ النَّفْسِ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إلاَّ بِالْحَقِّ وَأكْلُ
الرِّبَا وَأكْلُ مَالِ اْليَتِيمِ وَالتَّوَلِّي يَوْمَ الزَّحْفِ وَقَذْفُ
الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلاَتِ الْمُؤْمِنَاتِ
29) İnsanı helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar
nelerdir ya Rasulûllah dediler. Bunun üzerine: Allah’a şirk koşmak, sihir,
Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak,
suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. Buhârî, Vasâyâ,
23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144.
٣٠) مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلاَ
يُؤْذِ جَارَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيُكْرِمْ
ضَيْفَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا
أوْ لِيَصْمُتْ
30) Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna
eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun.
Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.
Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75.
٣١) مَا زَالَ جِبْرِيلُ يُوصِينِي بِالْجَارِ حَتَّى ظَنَنْتُ
أنَّهُ سَيُوَرِّثُهُ
31) Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede
bulundu ki; ben Allah Teâlâ komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.
Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141.
٣٢) اَلسَّاعِي عَلَى الأرْمَلَةِ وَالْمِسْكِينِ كَالْمُجَاهِدِ
فِي سَبِيلِ اللَّهِ أوِ الْقَائِمِ اللَّيْلَ
الصَّائِمِ النَّهَارَ
32) Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda
cihad eden veya gündüzleri nafile oruç tutup, gecelerini nafile ibadetle
geçiren kimse gibidir.
Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44;
Nesâî, Zekât, 78.
٣٣) كُلُّ ابْنِ آدَمَ خَطَّاءٌ وَخَيْرُ الْخَطَّائِينَ التَّوَّابُونَ
33) Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en
hayırlıları tevbe edenlerdir.
Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.
٣٤) عَجَبًا لأمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أمْرَهُ كُلَّهُ خَيْرٌ
وَلَيْس ذَاكَ لأحَدٍ إِلاَّ لِلْمُؤْمِنِ: إِنْ أصَابَتْهُ
سَرَّاءُ شَـكَرَ فَـكَانَ خَيْرًا لَهُ وَإِنْ أصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ
فَـكَانَ خَيْرًا لَهُ
34) Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir
hali vardır; O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe nimete kavuşursa
şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa musibete uğrarsa
sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk,
61.
٣٥) مَنْ غَشَّـنَا فَلَيْس مِنَّا
35) Bizi aldatan bizden değildir. Müslim, Îmân, 164.
٣٦) لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ نَمَّامٌ
36) Söz taşıyanlar cezalarını çekmeden ya da
affedilmedikçe cennete giremezler. Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.
٣٧) أعْطُوا الأجِيرَ أجْرَهُ قَبْلَ أنْ يَجِفَّ عَرَقُهُ
37) İşçiye ücretini, alnının teri kurumadan veriniz. İbn
Mâce, Ruhûn, 4.
٣٨) مَا مِنْ مُسْلِمٍ يَغْرِسُ غَرْسًا أوْ يَزْرَعُ زَرْعًا
فَيَـأكُلُ مِنْهُ طَيْرٌ أوْ إِنْسَانٌ أوْ بَهِيمَةٌ
إِلاَّ كَانَ لَهُ بِهِ صَدَقَةٌ
38) Bir Müslüman’ın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden
insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o Müslüman için birer sadakadır.
Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.
٣٩) إِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ
كُلُّهُ وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ ألاَ وَهِيَ الْقَلْبُ
39) İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün
vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O,
kalptir. Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.
٤٠) اِتَّقُوا اللَّهَ رَبَّـكُمْ وَصَلُّوا خَمْسَـكُمْ وَصُومُوا
شَهْرَكُمْ وَأدُّوا زَكَاةَ أمْوَالِكُمْ وَأطِيعُوا ذَا أمْرِكُمْ تَدْخُلُوا
جَنَّةَ رَبِّـكُمْ
40) Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit
namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekâtını verin,
yöneticilerinize itaat edin. Böylelikle Rabbinizin cennetine girersiniz.
Tirmizî, Cum’a, 80.
Yorumlar
Yorum Gönder