Kel, Alatenli Ve Âmâ'nın Kıssası
Kel, Alatenli Ve
Âmâ'nın Kıssası
4963 - Ebu
Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki:
"Benî
İsrail'den üç kişi vardı: Biri alatenli, biri kel, biri de âmâ. Allah bunları
imtihan etmek istedi. Bu maksadla onlara insan suretinde bir melek gönderdi.
Melek önce
alatenliye geldi. Ve: "En çok neyi seversin?" dedi. Adam:
"Güzel bir
renk, güzel bir cild, insanları benden tiksindiren halin gitmesini!" dedi.
Melek onu meshetti. Derken çirkinliği gitti, güzel bir renk, güzel bir cild
sahibi oldu. Melek ona tekrar sordu:
"Hangi
mala kavuşmayı seversin?"
"Deveye!"
dedi, adam. Anında ona on aylık hamile bir deve verildi.
Melek:
"Allah
bunları sana mübarek kılsın!" deyip kayboldu ve Kel'in yanına geldi.
"En ziyade
istediğin şey nedir?" dedi. Adam:
"Güzel bir
saç ve halkı ikrah ettiren şu halin benden gitmesi!" dedi. Melek,keli
elleriyle meshetti, adamın keli gitti. Kendisine güzel bir saç verildi. Melek
tekrar:
"En çok
hangi malı seversin?" diye sordu. Adam:
"Sığırı!"
dedi. Hemen kendisine hâmile biir inek verildi. Melek:
"Allah bu
sığırı sana mübarek kılsın!" diye dua etti ve âmânın yanına gitti. Ona da:
"En çok neyi seversin?" diye sordu. Adam:
"Allah7ın
bana gözümü vermesini ve insanları görmeyi!" dedi. Melek onu meshetti ve
Allah da gözlerini anında iade etti. Melek ona da:
"En çok
hangi malı seversin?" diye sordu. Adam:
"Koyun!"
dedi. Derhal doğurgan bir koyun verildi.
Derken sığır ve
deve yavruladılar, koyun da kuzuladı. Çok geçmeden birinin bir vâdi dolusu
develeri, diğerinin bir vadi dolusu sığırları, öbürünün de bir vadi dolusu
koyunları oldu.
Sonra melek,
alatenliye, onun eski hali ve heyetine bürünmüş olarak geldi ve:
"Ben fakir
bir kimseyim, yola devam imkanlarım kesildi. Şu anda Allah ve senden başka
yardım edecek kimse yok! Sana şu güzel rengi, şu güzel cildi ve malı veren
Allah aşkına bana bir deve vermeni talep ediyorum! Tâ ki onunla yoluma devam
edebileyim!" dedi. Adam:
"Olmaz
öyle şey, onda nicelerinin hakları var!" dedi ve yardım talebini reddetti.
Melek de:
"Sanki
seni tanıyor gibiyim!Sen ala tenli, herkesin ikrah ettiği, fakir birisi değil
miydin? Allah sana sıhhat ve mal verdi" dedi. Ama adam:
"Çok
konuştun! Ben bu malı büyüklerimden tevârüs ettim!" diyerek onu tersledi.
Melek de:
"Eğer
yalancı isen Allah seni eski hâline çevirsin!" dedi ve onu bırakarak
kel'in yanına geldi. Buna da onun eski halinde kel birisi olarak göründü. Ona
da öbürüne söylediklerini söyleyerek yardım talep etti. Bu da önceki gibi
talebi reddetti. Melek buna da:
"Eğer
yalancıysan Allah seni eski hâlinne çevirsin!" deyip, âmâ'ya uğradı. Buna
da onun eski hali heyeti üzere yani bir âmâ olarak göründü. Buna da:
"Ben fakir
bir adamım, yolcuyum, yola devam etme imkânım kalmadı. Bugün, evvel Allah sonra
senden başka bana yardım edecek yok! Sana gözünü iade eden Allah aşkına senden
bir koyun istiyorum; ta ki yolculuğuma devam edebileyim!" dedi. Ama
cevaben:
"Ben de
âmâ idim. Allah gözümü iade etti, fakirdim mal verip zengin etti. İstediğini
al, istediğini bırak! Vallahi, bugün Allah adına her ne alırsan, sana zorluk
çıkarmayacağım!" dedi. Melek de:
"Malın hep
senin olsun! Sizler imtihan olundunuz. Senden memnun kalındı ama diğer iki
arkadaşına gadap edildi" ve gözden kayboldu."
Buhari, Enmiya
50, Müslim Zühd 10, 2964.
Yorumlar
Yorum Gönder