Gün Doğmadan Neler Doğar

Zalim Bir Kral, bir gün; avdan dönüyormuş. Şehrin girişinde güzel bir ev görmüş. Evin bahçesi çok hoşuna gitmiş. Bahçeye bakarken bahçede güzel mi güzel bir kadın gezinmiyor mu? Kadına dikkatlice bakmış, genç kadının endamına, güzelliğine hayran kalmış. Kral saraya döner dönmez baş veziri huzuruna çağırmış ve şöyle demiş:
-Ben bu memleketin kralıyım,  benden başka büyük yok, mal benim, makam benim, şan benim, şeref benim. Bugün şehrin girişinde güzel bir bahçe bahçede de güzel bir kadın gördüm. Kadına âşık oldum. Ne yapıp yapıp buna bir çare bulun, tez elden bu güzel kadını bana getireceksiniz! Bu güzel kadın benim olmalı! Haydi, çabuk olun, bir şeyler yapın!” Diye emirler vermiş…
Baş vezir “hay hay efendim, hemen hallederiz” deyip gitmiş. Kadını araştırmış. Bir marangozun karısını olduğunu öğrenen baş vezir sinsi bir plan kurup marangozun yanına gelmiş.
-Kralımızın emri var, yarın sabaha kadar 100 tane ceviz sandık yapacaksın, yoksa seni zindana atarız, belki de asarız!" diye emir vermiş. Zavallı Marangoz ne yapacağını şaşırmış! Yorgun, argın ve bitkin eve gitmiş. Düşünmeğe başlamış, “Allah’ım ben ne yapacağım!” Diye…
-Kocasını güler yüzle karşılayan hanımı eşinin bu halini görünce paniğe kapılıp sormuş;
-“Hayırdır Efendi, hele söyle senin bir derdin var! Belki bir çare buluruz!
-Hanım, hanım, kralımız benden yarın sabaha kadar 100 adet sandık istiyor. Ben bir gecede ancak iki tanesini yapabilirim. Ben yüz sandığı nasıl yapacağım! Yapmazsam belki de beni asacaklar! Galiba yarın öleceğim. Hakkını helâl et!
Marangozun hanımı eşini çok seven; fiziği kadar kalbi de güzel; ehli takva bir hanımmış. Marangozu teselli etmeğe başlamış;
“Önce sabırlı ol, İnşallah bir çözüm buluruz, gün doğmadan neler doğar!” diyerek eşini tatlı diliyle yatıştırıyormuş.
Marangoz; “Nasıl çözüm bulacağız hanım? Kralın huyunu biliyorsun! Emirlerini yapmayanın kellesini alıyor!
Güzel ve takvalı hanımı demiş ki:
-Efendi sen kimseye zulüm ettin mi? Sen kimseyi öldürdün mü? Sen kimsenin ahını aldın mı?
-Hanım sen beni tanımıyor musun?
Hanımı;
-Efendi elbette seni tanıyorum. Ama insanlık hali, hiçbir insan hatadan uzak değildir…
Marangoz;
-Hanım, hanım! Her aciz gibi bizim de hatalarımız çoktur ama Allah’ü Teâlâ’ya hamdolsun kimseyi öldürmedim. Kimseye bilerek zulmetmedim.
-Peki, o zaman neden endişeleniyorsun? Sakın üzülme! Allah’ü Teâlâ bizimledir. Zalimin zulmü varsa, sevenin Allah’ı var. Gel bu gece abdest alalım. Sabaha kadar ibadet edelim. Allah’ü Teâlâ’ya yalvarıp yakaralım. Bütün mazlumlara dua edelim. Sabah ola hayrola! Rabbim bize ne göstere?
Birlikte abdest almışlar, sabaha kadar ibadet etmişler. Yalvarıp yakarmışlar. Şafak vakti kapı “güm güm” çalınmış. Marangoz, "Bak işte geldiler!", diyerek kapıyı açmış. Kralın adamları içeriye girmişler,
Marangoz;
-Efendim kralımızın istediği sandıkları yapamadım! Demiş.
Kralın adamları;
-“Biz sandık filan istemiyoruz, be adam! Acele, bize güzel bir tabut yap! Bu gece kralımız ansızın öldü!” demişler.
- Marangoz ve eşi sevinçle ellerini havaya kaldırarak;
“Gama, kedere gerek yokmuş. Sandık çivisi çaktırmayan, tabut çivisi çaktıran yüceler yücesi Allah’ü Teâlâ var”! Kralın adamları hiçbir şey anlamadan garip garip bakarak dönüp gitmişler.
Marangoz hamd-ü sena ederek tabut yapmaya koyulmuş.
Öyle ya, gün doğmadan neler doğar. Büyüklerimiz ne güzel söylemiş;
“Küfür devam eder, zülüm devam etmez!”, “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste…
Yeter ki sen kimseye zulmetme! Sana zulmedenler düşünsün! Senin hamin Allah’ü Teâlâ’dır. Hakkını bu dünyada alamazsan ahirette alırsın! Ahirette almak çok daha avantajlı… Kendini muhasebeye çek! Kul borçların varsa sağlığında helâlleş! Bana çok dua edersin!
Zalimler zanneder ki ben güçlüyüm, ben haklıyım! Bana bir şey olmaz! Allah’ü Teâlâ imhal eder, ihmal etmez. Yani zalimlere müddet verir, erteler. Zulümlerinden dönsünler de tevbe etsinler, iyi kullarımın arasına karışsınlar diye! Bazen de zulümleri artsın ki Cehennem azapları da artsın diye… Eğer zulümleri devam eder de belli bir sınırı aşarsa öyle bir tokat vurur ki acısı sonsuza kadar sürer…
Şu beyit bunu ne güzel dile getiriyor.

“Hak sillesinin sedası olmaz,
Silleyi vurunca devası olmaz…”

Şu Ayet-i Kerime ve hadis-i Şerif’i dikkatlice okuyalım.
“Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'a ait oluncaya kadar onlarla savaşın; vazgeçerlerse artık düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.” [Bakara Suresi, 193. Ayet]
            Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kıyamet gününde, haklar sahiplerine mutlaka verilecektir. Hatta boynuzsuz koyun için, boynuzlu koyundan kısas alınacaktır.” [Müslim, Birr 60. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet]

            Allah’ü Teâlâ bizleri kimseye zulüm edenlerden değil; herkese iyilik edenlerden eylesin! Hoşça kalın, dostça kalın, Allah’ü Teâlâ’ya emanet olun efendim!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis