İmtihan

İmtihan

 

Aldanma bu dünyaya, fânî cihandır bu,

Kendisi âşikâr, ateşi gizli külhandır bu,

Giden geri gelmez, iki kapılı handır bu,

İnsafı terk eyleme, makâm-ı imtihandır bu.

(Lâ edrî)

 

Âdemoğlunun dünyaya imtihan için gönderildiğini Allah Celle Celâlüh birçok ayette bildirmiştir.

“Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.” (Enbiyâ Sûresi, 35)

“Şüphesiz bu olayda ibretler vardır. Biz gerçekten (kullarımızı) imtihan ederiz.” (Müminûn Sûresi, 30)

 

Dünyaya gelişin gayesi imtihandır. Her şey imtihan içindir. Mal, mülk, servet, mevki, makam, evlât, ıyal… İmtihan için veriliyor, kazananlar mükâfatını, kaybedenler de cezasını göreceklerdir.

İmtihanla ilgili şu beyitte çok manalıdır

 

“Ayar-ı zâtı merdüm-zâdenin asla nihan olmaz

Zer-i meskuk muhtac-ı mihenk-i imtihan olmaz.”

 

(Asilzadenin kişiliğindeki yüksek ayar asla gizlenemez ve her daim kendini belli eder. Bu tıpkı, sikkeli altının, mihenk taşına vurulmayışı gibidir. Zira üzerindeki tuğra, o altının ne derece kıymetli olduğunu zaten belli etmektedir.)

Böyle 24 ayar altın gibi kaliteli insan yetiştirmek, dünya ve ahiret imtihanlarını kazanacak nesiller getirmek devletlerin, milletlerin, ailelerin en büyük gaye ve hedefi olmalı. İnsanın kendine verebileceği en büyük ödül ve hediye iyi bir evlâttır.

Özellikle evlâtlarımız hususundaki imtihanı kazanmak, en büyük arzu ve emelimiz olmalı. Talebelik yılları hepimizin başından geçti, o heyecanı, o psikolojiyi hep yaşadık. Bir imtihan esnasında talebeler öbek öbek toplanıp, çıkanlardan heyecanla neticeleri soruyorlar.

“Ne sordular?”

“İki kere iki, kaç eder dediler.”

“Ne cevap verdin?”

“Ne vereceğim, dört eder dedim!”

“Ne verdiler?” “Sıfır verdiler.”

Şimdi talebeleri bir tereddüt almış…

Kimisi, “acaba yazarak kâğıt veya tahtada göstermediğimiz için mi böyle sıfır alıyoruz…” diye!

Akla gelebilen her yolu denemişler ama sıfırdan başka alan olmamış...

İçlerinde bir kurnaz varmış. O girmiş ve:

“İki kere iki kaç eder?” sorusuna:

“Sayın hocalarım! Siz kaç etmesini istiyorsunuz?” deyince:

“Çık evladım! Aferin on aldın!” demişler.

Tabii ki bu bir fıkra ama günümüzde memleketimizde birçok riyakâr ve dalkavuğun hayat tarzını yansıtan bir fıkra.

Bu şahsiyetsizler hak ve doğruyu değil de, amirinin gönlünün istediğini söylemekten imtina etmezler.

 

Kaynak: www.konyapostasi


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)