Otuz Senede Neler Öğrendin?
Otuz
Senede Neler Öğrendin?
Şakîk-ı Belhî hazretleri
talebesi Hatim-i Esam'a sordu:
“- Otuz senedir benden
ilim tahsil ediyorsun? Neler öğrendin?”
“- Sekiz şey öğrendim
efendim.”
“- Neymiş bu sekiz şey?”
“- Birincisi: Halka
baktım, herkes kendine bir arkadaş, birdost seçmiş. Herkesin dostu, kabre kadar
arkadaş oluyor. Definden sonra çekip geliyor. Düşündüm, ben öyle bir dost
bulmalıyım ki, devamlı arkadaşım olsun, kabirde de beni yalnız bırakmasın.
Böyle bir arkadaş ise ancak sâlih amel olurdu. Ben de onu seçtim.”
“- Güzel seçmişsin.
Diğerleri ne?”
“- İkincisi: Halka
baktım, çoğu nefsine esir olmuş. Hâlbuki Kur'ân-ı kerîmde, nefsine hâkim olan
kimsenin yerinin Cennet olduğu bildirilmektedir. Kur'ân-ı Kerîmin hak olduğunu
bildiğim için nefsime esir olmadım, onunla mücâdele edip Hakkın emrine boyun
eğmek mecburiyetinde bıraktım.”
“- Allah seni mübarek
etsin!”
“- Üçüncüsü: “Halka
baktım, dünyanın fâidesiz meşgalesi içine boğulmuş didinip duruyorlar. Bir şey
kazandık zannederek onunla seviniyorlar. Hâlbuki Kur'ân-ı kerîmde, insanların
kazandıkları ne kadar çok olursa olsun tükeneceği, fakat Allah'ın
indindeki-lerin ise bakî olduğu bildirilmektedir. Senelerdir kazandıklarımın
tükenmemesi için, âhıret azığı olarak hep bakî kalmak üzere Allah'ın indine
emânet ettim. Ya'nî dine hizmet eden müesseselere ve diğer hayır hasenata verdim.”
“- Çok güzel etmişsin.”
“- Dördüncüsü: “Halka
baktım, kimisi şerefi akrabasının çokluğunda görüyor, kimisi kibirlenmekle
şeref sahibi olacağını zannediyor, kimisi sülâlesi ile iftihar ediyor. Hâlbuki
Kurân-ı Kerîmde en şereflilerin takva sahihleri olduğu bildirilmektedir. Ya'nî
bütün haramlardan kaçarak Allah emrine uymaktır. Ben de takva sahibi olmayı
seçtim.”
“- Çok güzel...”
“Beşincisi: “Halka baktım, bazısı mal
ve makam sevgisi yüzünden birbirine haset ve buğz ediyorlar. Hâlbuki taksimatın
ezelde sabit olduğunu ve bunu kimsenin değiştirmeğe gücünün yetmeyeceğini
bildiğim için hiç kimseye haset etmedim. Hak Teâlâ’nın taksimatına razı oldum.
Kimseye buğz etmeden helâlinden kazanmağa çalıştım.”
“- Ne iyi yapmışsın ve
ne iyi söylüyorsun.”
“- Altıncısı:
“Halka baktım, azılan nefsânî garaz ve şeytanî vesveseler yüzünden birbirine
düşmanlık ediyor. Hâlbuki Allahü Teâlâ, “Şeytan sizin düşmanınızdır.”
buyuruyor. Şeytanı kendime düşman bildim. Onun hilesine düşmemeğe çalıştım.
Alla-hın emrine uyarak doğru yolda yürümeğe gayret ettim.”
“- Güzel etmişsin ey
Hatim.”
“- Yedincisi: “Halka
baktım; Bazısı dünyalık ihtiyâçlarını kazanmak için nefsine esir düşerek haram
ve şüpheli şeylerden kaçamıyorlar. Halbuki Kur'ân-ı kerîmde her
canlınınrızkının Allahü teâlâya ait olduğu bildirilmektedir. Ben de
yeryüzündeki canlılardan birisiyim. Allahın benim de rızkımı tekeffül
ettiğinibildim. Bu bakımdan harama el uzatmadım. Rızkımın helâl yoldan
gelmesine çalıştım.”
“- Güzel etmişsin.”
“- Sekizincisi: “Halka
baktım. Kimi malına mülküne, kimi mesleğine, kimi sanatına, kimi bileğine
güveniyor. Kimi diplomasına, kimi oğluna kızına, kimi kendine bırakılan mirasa
güveniyor. Hâlbuki herkesin güvendiği bir şey vardır. Hâlbuki Kur’an-ı
Kerim’de, tam bir tevekkül ile Allah'a güvenip dayanan kimseye Rabbimizin kâfi
geleceği bildirilmektedir. Sebeplere sarılarak tam bir tevekkül ile Allah’a
itimat edip O'na güvendim.”
“- En güzelini yapmışsın
ey Hatim. Allah seni muvaffak etsin. Hakîkaten dört kitapta mevcut olan ilim ve
ma'rifetin bu sekiz temel üzerinde bulunduğunu gördüm. Bu sekiz usûl ile
ameleden kimse dünya ve âhıret saadetini kazanmış olur.”
Yorumlar
Yorum Gönder