Fırıncı Mehmet Ağa
Fırıncı
Mehmet Ağa
Fırıncı Mehmet Ağa, dedemi
ziyaret etmek için Dörtyol’dan trene biner. Sarayönü’nde iner. Oradan Lâdik’e
gelmek için -o zaman çok yoktu zaten- bir vasıta bulamaz.
Bu sırada merkebi olan
delikanlı bir Lâdikliye rast gelir. Tanıştıktan sonra beraber gelmek için
Lâdik’e yönelirler. Sırayla eşeğe binerek nihayet Lâdik kabristanına kadar
gelirler.
Mehmet Ağa, delikanlıya
-“Ben şimdi kabirdekilere duâ
edeceğim. Sen de âmin diyesin” der ve ellerini kaldırır.
Delikanlı ise eşeğin
yularından çok sıkı tutuyor ve kaçırırım diye çok korktuğu için duâya ellerini
kaldırmıyor. Mehmet Ağa:
—Evladım, eşeğe eziyet etme,
bırak yularını hayvan serbest kalsın, deyince çocuk:
—Nasıl bırakayım amca! Bu
hayvan çok huysuz, hemen kaçar. Babam da beni çok döver, der. Mehmet ağa ise:
—Hele sen bırak, sözümü
dinle, deyince çocuk eşeğin yularını bırakır. Ancak huysuz eşek kaçıp
fırlayacağı yerde yönünü kabristana doğru döner, kulaklarını diker ve dua
yapılıp bitinceye kadar hiç kıpırdamaz.
Fırıncı olan bu arkadaşı
Mehmet Ağa, odada dedemle sohbet ederken: “Bunca yıldır yanına gelir giderim.
Bana Hocanı bir göstermedin” deyince:
—Geçenlerde bir akşamüzeri
hocam senin fırınına gelmiş. Sen de fakirlere ekmek dağıtıyormuşsun. Hocam da
senden ekmek istemiş.
-‘Şurada bir yanık ekmek
kaldı. Al sen de bunu’ deyip hocama yanık ekmek vermişsin ya, deyivermiştir. (Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder