Uyanın ve Hizmete Koşun…

 Uyanın ve Hizmete Koşun…

 

İslâm'a hizmet her Müslümanın görevidir; sadece hocaların, müftülerin, vaizlerin, hafızların değil... Her mü'min, kendi meslek alanında ve kendi eğitim birikim, imkân ve müktesebatı miktarınca, elinden geldiği kadar İslâm'a ve Müslümanlara faydalı işler yapmağa çalışmalıdır, bu ağır yükün bir kısmını üzerine almalıdır ki, İslâm payidar olsun, gelişsin, yayılsın, güçlensin. Bunun şerefi, sevabı, mükâfatı çok büyüktür. Rabbim cümlenize bu mazhariyeti nasip eylesin!

 

Dünya üzerindeki bazı çok büyük teşkilatlar ve devletler, İslâm ve Müslümanlarla amansız, kesintisiz, korkunç, sinsi bir savaş içindedirler. Müslümanlar bunu iyi görmelidir, bu savaşın perde arkasını, asıl müsebbiplerini, maşaları, aracıları, ajanları iyi teşhis ve tespit etmelidir; televizyonları, radyoları, gazeteleri, kitapları, iç ve dış siyaseti ibret ve dehşetle, irfan ve basiretle izlemelidir, döndürülen dolapları desiseleri, hileleri, oyunları tam anlayabilmelidir; çünkü Müslümanların gaflet ve cehaletinden büyük kayıplar doğmakta, İslâm ülkeleri harap olmakta, servetler sömürülmekte, devletler yıkılmakta, milyonlarca müslüman ölmekte, sefalet ve ızdırap çekmektedir. Buna hamiyetli bir mü'minin gönlü razı olmaz, bu facialara yürek dayanmaz; bu konudaki ihmal ve vurdumduymazlıkların hesabı verilmez, günahının altından kalkılmaz.

 

Bu savaş sıcak, silahlı askeri bir çatışmaya bazen dönüşür, çok kere ise, soğuk ve gizli, aldatıcı ve maskeli bir şekilde devam eder, iç ve dış siyasete, ticarete, eğitime, iktisada, sanayie sanata, sinema-tiyatro-radyo ve televizyona, basın ve yayına kayar. Onun için halis ve muhlis müslümanların her sahada çalışma yapması son derecede önemli ve gereklidir.

 

Kendi iman ve irfanımızı korumalı, Allahu Taala'nın emir ve yasaklarına riayet eden iyi bir müslüman olarak yaşamaya ve ölmeye gayret etmeli, dinimizi uygulamamızı, ibadetlerimizi gönlümüzce yapmamızı engellemeğe çalışan din düşmanlarına asla yüz vermemeli imkan ve fırsat tanımamalıyız. Allah yolunda mübarek ecdadımız gibi can ve mal feda etmekten bir an bile kaçınmamalıyız.

 

Din cihad ile, cehd ile, sa'y ile, gayret ile, fedakârlık ile, hizmet ile, cesaret ile, kahramanlık ile ayakta durur; tembellik ile, korkaklık ile, zevk ü safa düşkünlüğü ile, ihmal ve vurdumduymazlık ile, nefse ve şeytana kulluk ve esaret ile yıkılır, böylelerinin dünyası da, ahireti de mahv u perişan olur, akıbetleri hırman ve

hızlan ve husrana çıkar.

 

Şu günlerimiz çok önemli, çok zorlu, çok sıkıntılı, çok muhataralı, çok tehlikeli günlerdir, düşman çevremizi sarmış, içimize sızmıştır, hoşgörü ve merhametimizden nice maraz hasıl olmuştur. Kardeşlerimiz öldürülüyor, yurtlarımız yakılıp yıkılıyor, kadın ve kızların ırz ve namusları payımal ediliyor. Nerede kaldı insanlık, medeniyet, merhamet, diyanet, İslâmiyet, mesuliyet!

 

Onun için topyekûna uyanmalı, kendimize gelmeli, seferber olmalı, her türlü meşru tedbiri basiretle almalı ve uygulamalıyız. Kesenin ağzını açmak, hizmete koşmak, her türlü fedakârlığı yapmak zorundayız. Fırsat kaçıyor. Mal verilmeyince bıçak kemiğe dayanır, can elden gider, esaret, sefalet ve zillet gelir. Tarih boyu iş böyle olmuştur, günümüzde ve çevremizde de aynen böyle olup durmaktadır.

 

Ya rabbi! Sen biz müslümanlara basiret ve feraset ihsan eyle tevfîkini cümlemize refik eyle, ümmet-i Muhammedi (s.a.s) nusret ve muzafferiyete mazhar eyle!

 

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

İslam Dergisi Mart-1998

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis