İki Dostun Hikâyesi
İki Dostun Hikâyesi
Yazar: Dr. Selin Çelik
Çocukluklarından bu yana birbirini çok seven iki arkadaş vardı.
Arkadaşlardan biri atılgan, hareketli, kurnaz ve işini bilen biriyken, diğeri
dürüst, kendi halinde ama çok saf biriydi.
Bir gün kurnaz olan; işlerinin kötü gittiğini, iflas etmek üzere
olduğunu söyleyerek arkadaşından para istedi. Samimi dostu bir dakika bile
düşünmeden, biriktirdiği tüm parasını arkadaşına verdi. Arkadaşı bu parayla
iflasın eşiğinden döndü ve işlerini düzeltti. Bir süre sonra bizim kurnaz, yine
arkadaşının yanına gitti ve arkadaşının evlenmek üzere olduğu nişanlısını çok
beğendiğini ve kendisinin evlenmek istediğini söyledi. Saf arkadaş bu duruma
çok şaşırdı, hayır demek istedi ama aralarında o kadar güçlü bir dostluk vardı
ki arkadaşına kırmadı ve nişanlısını arkadaşına verdi.
Günler ayları, aylar yılları kovaladı. Bizim safın işleri
bozuldu, kendi kendine çare ararken aklına en iyi dostu geldi. Arkadaşının iş
yerine giderek, kendisine çalışması için iş vermesini istedi. Ama kurnaz
arkadaş ona iş vermedi. Bizimki çok üzülse de arkadaşına kızmadı.
Birkaç gün sonra iş aramak için sokak sokak gezerken yanına
hasta ve yaşlı bir adam yaklaştı. Fakir olduğu için ilaç alamadığını söyledi.
Bizimki yaşlı adamcağıza acıdı, istediği ilaçları aldı ve cebindeki son paranın
bir kısmını adama verdi. Kısa bir süre sonra bizimkinin kapısına gelen kişiler,
yardımcı olduğu o yaşlı adamın öldüğünü söyledi. Anlattıklarına göre yaşlı adam
çok zengindi ama hiç kimsesi yoktu. Bu
nedenle ona yardım eden bu delikanlıya tüm mirasını bırakmıştı. Bizim saf artık
çok zengindi. Kendine hemen bir ev aldı ve güzel bir iş kurdu. Bir gün evinin
kapısını dilenci bir kadın çaldı. Yaşlı kadın çok aç olduğunu söyleyerek
kendisinden yemek istedi. Saf hiç düşünmeden kadını içeri aldı, karnını
doyurdu. Sohbet ettiği yaşlı kadının kimsesi olmadığını öğrendiğinde çok üzüldü
ve kendisinin de yalnız olduğunu söyledi. Saf genç: ‘’Teyzeciğim bu ev çok
büyük, gel bu evde benimle birlikte yaşa, hem bana da yardımcı olur, evin işlerini
yaparsın’’ dedi. Yaşlı kadın hiç düşünmeden bu teklifi kabul etti.
Bir süre sonra yaşlı kadın bizimkine, neden evlenmediğini sordu.
Saf delikanlı, böyle bir kızı nasıl bulacağını, kendisinin tanıdığı olmadığını
söyledi. Yaşlı kadın ona uygun bir kız tanıdığını ve kendisiyle
görüştürebileceğini söyledi. Görüşmeler sonucunda evlenmeye karar verildi ve
düğün davetiyeleri basıldı. Bizimkisi kırgın olduğu halde samimi dostunu yine
unutmadı ve ona da davetiye gönderdi.
Düğün günü geldi çattı. Saf damadımız düğün salonunda eski
dostunu görünce daha fazla dayanamadı, bir şeyler söylemek için aldı mikrofonu
eline ve yaşadıklarını anlatmaya başladı:
‘’Eskiden çok sevdiğim bir dostum vardı. Bir gün işleri
bozulunca benden borç para istedi elimdeki bütün parayı verdim. Evlenmek üzere
olduğum nişanlımı çok beğendiğini söyleyerek benden istedi. Çok üzülerek onu da
kendisine verdim. Çünkü biz gerçek dosttuk onun üzülmesini istemedim. Bir gün
işlerim bozuldu ve onun fabrikasına gittim. Çalışmak için kendisinden iş
istedim. Ama dostum bana iş vermedi. Çok üzüldüm, kırıldım ama yine de
arkadaşıma kızmadım, çünkü biz gerçek dosttuk.’’
Bu konuşma üzerine kurnaz olan arkadaşı konuşmak için izin
istedi. Mikrofonu eline aldı ve başladı konuşmaya:
‘’- Benim de bir zamanlar çok sevdiğim bir dostum vardı. İşlerim
bozulduğunda kendisinden para istedim, bütün parasını bana verdi. Bunun için
her zaman ona minnettarım. Günlerden bir gün çok sevdiği nişanlısının aynı
zamanda başkalarıyla da birlikte olduğunu ve arkadaşımı aldattığını öğrendim.
Dostumun bunu öğrenerek kahrolmasına gönlüm razı olmadı. Bu nedenle ondan
nişanlısını istedim, üzülerek nişanlısını da verdi. Ben de bu sayede arkadaşıma
layık olmayan bu kadını defettim.
- İşleri bozulduğunda gelip benden iş istedi ve ben vermedim.
Çünkü çok sevdiğim arkadaşımı kendi emrimde çalıştıramazdım. İşsiz ve parasız
olduğunu öğrendiğim arkadaşımı, bu durumdan kurtarmam gerektiğini biliyordum.
Günün birinde karşılaştığı yaşlı adam benim babamdı. Babam çok hasta ve ölmek
üzereydi, onu arkadaşımın yanına ben gönderdim ve mirasını ona ben bıraktırdım.
- Evine gelen dilenci kadın benim annemdi. Ona bakıp iyi
yaşamasını sağlamak için gönderdim.
– Şu anda evlenmekte olduğu kız de benim kız kardeşim. Onu
arkadaşımla evlenmesine ben ikna ettim. Değerli misafirler, işte biz böyle
dostuz.’’
Ve…
Sevgili okurlar; bu hikâyeyi paylaşmak istememin nedeni güzel
bir arkadaşlık hikâyesi olması değildi. Böyle bir dostluk gerçekten olabilir mi
bilemem. Almamız gereken ders bence şu:
Yaşadıklarımız, bazen göründüğü gibi değildir. Önyargılı olmadan
önce; kendimizi karşıdaki kişinin yerine koyarak, olayları tekrar
değerlendirelim. Bizi üzen, kıran birisine hemen kin beslemeyelim. Nedenini
öğrenmeye çalışalım.
Güvendiklerimize inanmayı, inandıklarımızı sevmeyi,
sevdiklerimize güvenmeyi deneyelim…
Yorumlar
Yorum Gönder