Sünnet Müdâfaası

Sünnet Müdâfaası

Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“…Rasûl size ne verdiyse onu alın! Size neyi yasakladıysa ondan da kaçının ve Allâh’tan korkun! Çünkü Allâh’ın azâbı şiddetlidir.” (Haşr, 7)

Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular:
"...Size öyle bir emânet bırakıyorum ki, ona sımsıkı sarıldığınız müddetçe yolunuzu şaşırmazsınız. O emânet, Allah'ın Kitâbı ve Nebîsi'nin Sünnet'idir..." (Hâkim, I, 171/318)

İmâm-ı Şâfiî'nin Allah Rasûlü’ne tam bir teslîmiyetle tâbî olmak husûsunda bambaşka bir hassâsiyeti vardı. Talebelerine, kendisinden fetvâ ve ilim alanlara defalarca şu uyarıda bulunmuştu:
“Benim görüşlerime aykırı olan ve Hazret-i Peygamber’den sahih olarak nakledilen bir hadis var ise; biliniz ki hadis benim görüşümden daha üstündür. Bu durumda benim görüşüme uymayın!”
Yine şöyle söylüyordu:
“Rasûlullâh’ın ve ashâbının yolunda olmayanı, havada uçar görsem yine doğruluğunu kabul etmem!”
İmâm-ı Şâfiî’ye bir zât;
“Şu hadisle amel ediyor musun?” diye sorunca büyük imam şu cevabı verdi:
“Allah Rasûlü’nden bir hadis duyacağım da onunla amel etmeyeceğim öyle mi! Beni kiliseden zünnarımla çıkarken mi gördün?” (Ebû Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, IX, 106)
Yine bir başka gün, rivâyet ettiği bir hadis ile amel edip etmediğinin sorulması üzerine İmâm-ı Şâfiî titreyip sarsıldı ve ona;
“Be adam! Rasûlullah’tan hadis nakledip de gereğince hükmetmezsem bu yer beni taşır mı, bu gökyüzü beni altında barındırır mı? Elbette onunla amel ediyorum! Onun her sünneti, benim için doyumsuz bir lezzettir, başım gözüm üstünedir!” diye cevap verdi. (Beyhakî, Menâkıbu’ş-Şâfiî, I, 475)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Hafîz: Koruyup gözeten, kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan, kullarının yaptığı işleri bütün tafsilatıyla bilen; kullarının niyetlerini ve gönüllerinden geçenleri bilen, kendisine gâip ve gizli olan hiçbir şey bulunmayan, hadisâtı eksiksiz kaydedip hesaba çekmek üzere muhafaza eden, has kullarını helâk ve şer yerlerinden muhafaza eden, kudretiyle, her şeyi dengede tutan demektir.

Kısa Günün Kârı
Kur'ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye, Allah ve Rasûlü'nün bizlere tevdî buyurduğu en büyük mukaddes emânetlerdir.
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri ne güzel buyurur:
"Peygamber Efendimiz'in sünnetine tâbî olma niyetine nâil olan kimse ne kadar bahtiyardır. Bugün O'nun dîninin hak olduğuna inanarak yapılan küçük bir iş bile büyük işler mesâbesinde kabûl edilir..."
Rabbimiz, biz kullarını Habîb-i Ekrem'inin sünnetine lâyıkıyla ittibâ eden bahtiyarlar zümresine ilhâk eylesin! Amin!

Lügatçe
müdâfaa: Savunma, koruma.
zünnar: Hristiyan rahiplerinin veya puta tapanların, papazların bellerine bağladıkları örme kuşak.
tevdî: Verme, bırakma, müfettiş ya da hakim tarafından kaydedilmesi, iptal edilmesi.
mesâbe: Derece, menzile, rütbe.
ittibâ: Arkasından gitme, tabi olma.
ilhâk: Eklemek, ilave etmek.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis